Dik durun biraz
Kabataş Rezilliği ile ilgili Kanal D’ye bir görüntü servis edildi biliyorsunuz. Bu servise bakarak dendi ki; “bakın üstleri çıplak, deri pantolonlu adamların bir kadına işediği iddiaları meğer yalanmış”.. Bu yöndeki haberlerin her satırı için saatlerce konuşurum ama nafile.. Kanal D’ye kim tarafından ve ne amaçla servis edildiği belli olmayan birkaç dakikalık görüntü için, bir genç anneyi hedef alan zihniyete ne anlatabilirsiniz ki? Onlar için; “hedefe giden her yol mübah”..
CAART KABATAŞ!
Birkaç satır sonra gerçekleri yazacağım. Ama önce yani gerçeklerden önce şahsi kanaatimi paylaşmama izin verin.. Bir kız ve bir erkek babası olarak, annesini yeni kaybetmiş bir evlat olarak, genç bir annenin kocası olarak, şahsi kanaatimi beyan etmeme izin verin.. Bir genç bir anne, elinde pusetle gelip, “az önce aşağılandım, onurum kırıldı, incindim” diyorsa, benim için dosya kapanmıştır.. Hiç kimse “sen ‘incindim’ diyorsun ama bu görüntülere göre incinmemiş olmalısın” deme küstahlığını gösteremez. Ne bir savcı, ne bir hakim ne de “Caart Kabataş” gibi ahlaksız bir başlıkla çıkan Hürriyet Gazetesi.. Bu aynı kişiler, yıllarca “kadına şiddet” söz konusu olduğunda; “bırakın polis fezlekesini, kadının beyanını esas alın” diye ortalığı ayağa kaldıranlar değil mi? Bu ne samimiyetsizliktir. Biraz empati yapacak kadar insanlığınız var mı? Akşam evde oturuyorsunuz, elinde bebeğinizle birlikte eşiniz giriyor içeri. Ve diyor ki; “bir olay oldu ve ben çok üzüldüm”.. Ne tepki verirdiniz? Darp raporu mu isterdiniz yoksa mobese kayıtları mı? Karınızın ya da kızınızın bir damla gözyaşına dünyayı yakmaz mısınız? Osman Develioğlu’nun kızı için neden; “ama kayıtlar öyle demiyor” diyorsunuz?.. Kapkaççı aramıyoruz burada beyler. Kendinize gelin.. Bu benim kanaatim.. Şimdi bir de gerçeklere bakalım...
PARALEL SERVİSE TESLİM OLMAYIN
Akşam Gazetesi dün önemli bir gazetecilik olayı gerçekleştirmiş ve Kabataş Rezilliği soruşturmasının ilk savcısıyla konuşmuş.. Savcı Rasim Işıkaltın, üzerinden genç bir annenin infaz edildiği, Başbakan’ın suçlandığı o görüntüler için, “olay anına ait görüntüler değil” tespitinde bulunuyor.. Evet aynen okuduğunuz gibi.. Saldırıya ilişkin görüntüler değil bunlar. Ya ne? Savcının söylediğine göre, genç kadının başına gelen çirkinlik tam da bu görüntüler bittikten sonra başlıyor. Saldırı anına ilişkin görüntüler de var. Emniyette inceleniyor. Tamamlandığında dosyaya girecek.. Anlaşılıyor ki burada gerçek anlamıyla bir “sazan avı” vakasıyla karşı karşıyayız.. Bir süre sonra söylenenlerden utanılacağını göreceğiz.. Beni asıl düşündüren ise bazı başka sazanların; “ha demek görüntü buymuş” diyerek pozisyon güncellemeleri. Elbette gazeteciler önlerindeki görünür gerçeklik değiştiğinde yeni kanaatler edinebilirler. Bu çok normal.. Ancak ne olduğu belli olmayan, o gün yaşananlar hakkında hiçbir fikir vermeyen bir paralel servisle kanaat güncellemek bana çok mantıklı gelmiyor. Bir anda Kanal D haber bültenini izleyip, “bak gördün mü üstleri çıplaklar yokmuş” durumuna geleceksek o zaman Numan Kurtulmuş’un ya da Rasim Ozan’ın montaj harikası şantaj kasetlerine de itibar edelim. Görüntüleri izlemiş olsanız bile, kafadan; “Numan Hoca yapmaz. Vardır kesin bir numara” dediğinizi hatırlasanıza.. Şimdi ne oldu da teslim oldunuz paralel servise?.. Dik durun biraz dik.. Kalın sağlıcakla.