Tel Aviv’den Kumanda Edilen Yargı
Siyonist işgal güçleri 1967 Haziran’ında çok kısa süre içinde de olsa en azından savaşarak, hava ve kara güçlerini harekete geçirerek o zamanki Mısır diktatörü Cemal Abdünnasır’dan Gazze ile Sina yarımadasını işgal etmişti. Ama bugün Sisi cuntası sayesinde Mısır’ın tamamını savaşmadan ele geçirmiş görünüyor. Zira İsrail’in Tel Aviv’den atayacağı bir vali, Filistin davasına ve direnişine, Gazze’de mahsur durumdaki halka karşı bundan daha cüretkâr adımlar atamazdı. Bizzat İsrail medyası dahi Filistin direnişine bugün Mısır medyasının attığından daha büyük ve daha edepsizce iftiralar atmıyor. Çuvala sığması mümkün olmayan böylesine büyük yalanların meslekî açıdan kendilerine de zarar vereceğini düşünüyor olabilir.
Sisi cuntasının arkasında duran ve güya Mısır’ın “saygın (!)” gazetelerinden sayılan el-Ahbar, Hamas’ın ve Müslüman Kardeşler’in liderlerinden Mahmud İzzet’in, Hamas’ın askerî kanadı durumundaki İzzettin Kassam Birlikleri’nin komutanı Ahmed el-Ca’beri’yi Mısır devriminin üçüncü yıl dönümü kutlamalarını sabote etmek için görevlendirdiğini haber vermişti. Oysa el-Ca’beri 14 Kasım 2012 tarihinde siyonist işgalcilerin bir hava saldırısında şehit edilmişti ve Kasım 2012 savaşı da bu olayla patlak vermişti. Filistin’deki gelişmeleri az çok takip eden bir kişinin bunu bilmemesi mümkün değildir. Böyle bir haberin yayınlanması Filistin’deki İslâmi direnişi yıpratma çabasındaki cunta medyasının bu amaçla piyasaya sürdüğü malzemelerin tamamen uydurma olduğunu belgelediği gibi bu işi çok kör kütük yaptıklarını da gözler önüne seriyordu.
Bu sadece bir örnek. Yalancılık ve iftiracılıkta çizgiyi ne kadar aştıklarını göstermede çok belirgin olduğu için bu örneği özellikle zikrettik. Bunun gibi yüzlerce yalan uydurup piyasaya sürdüler ve hepsi de İslâmî direniş tarafından kesin dille reddedildi. Ama amaçları siyonist işgalin politikasına hizmet olduğu ve böyle bir hizmeti kendi açılarından onur saydıkları için yalancılıkta bu kadar ileri gitmekte mahzur görmüyorlardı.
Bu tür yalan ve iftiralarla kendine dayanak oluşturan cuntanın sözde Acil İşler Mahkemesi de “Hamas’ın terör örgütü sayılması ve Mısır’daki tüm faaliyetlerinin yasaklanması” talebiyle açılan davayı hızla sonuca bağlayarak aynen istendiği yönde karar verdi. Karar tabii bir yargı kararı değildi. İsrail’in Mısır valisi Sisi tarafından sipariş edilmiş ve metni önceden hazırlanmıştı. Mahkeme sadece ona “yargı” kılıfını geçirme görevini yerine getirmişti. Hukuki hiçbir dayanağı olmayan ve cuntanın dikte ettiği çok belirgin olan böyle bir metni bu kadar hızlı bir şekilde yargı kararı haline getirme işini bir İsrail mahkemesi bile başaramaz.
Aynı mahkemede söz konusu kararın çıkarılmasının hemen ardından İsrail’in terör devleti olduğunun kabul edilmesi ve Mısır’daki tüm faaliyetlerinin yasaklanması talebiyle dava açıldı. Mahkeme bir önceki davada sergilediği arsızlığın iyice kendini göstermesine yol açacağını düşündüğünden olacak ki İsrail aleyhindeki başvuruyu reddedemedi. Ama ilk duruşmayı 24 Mart’ta gerçekleştirmeyi kararlaştırdı. Bunun sadece bir oyalama olduğunu ve İslâmî direnişi mahkûm etme konusundaki tavrını, her gün Filistinlilere yönelik insanlık dışı saldırılar gerçekleştiren siyonist işgal karşısında ortaya koyma cesareti gösteremediği için böyle bir oyalama taktiğine başvurduğunu herkes biliyor.
Filistin İslâmî direnişinin silahlı mücadeleyi işgal altındaki Filistin toprakları dışına taşımadığı, Sisi’nin iftira mekanizmasının onun bu tutumuna aykırı eylemleri üzerine yükleme çabalarının tümünün boşa çıktığı ve hiçbir iddiasını ispat edemediği çok iyi biliniyor. Filistin içinde gayri meşru işgale karşı sürdürülen silahlı mücadele ise tüm ümmetin onuru kabul edilmesi gereken haklı ve meşru bir mücadeledir. Ama ne yazık ki Müslüman halkların başına musallat olan zulüm rejimleri bu halklara ve değerlerine karşı işgalci düşmanla işbirliği yaptıklarından düşmanı tezkiye, hakları için mücadele edenleri mahkûm etme yoluna gidiyorlar.
Sisi cuntası Gazze üzerindeki muhasarayı daha şiddetli hale getirebilmek için bölgede yaşayanların can damarları haline gelen tünelleri imha ederken de siyonist işgalciye valilik görevini yerine getirmiyor muydu?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.