Salih Mirzabeyoğlu, Paralel Yapı, İlker Başbuğ...
İlker Başbuğ’un serbest bırakılması vicdanlara “Salih Mirzabeyoğlu ve diğer Müslümanlar”ın mağduriyetlerini hatırlattı.
Bir vatandaş yazmış:
“Ağlama duvarına yüz süren serbest bırakıldı, secdeye yüz süren hâlâ hapiste! Bu zulüm daha ne kadar devam edecek?..”
İlgililerin dikkatine arz olunur.
•
İlker Başbuğ’un derdi bize düştü…
Eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkında tahliye kararı verilmesinin hemen ardından mesaj yağmuruna tutulduk…
Birileri, “Şimdi ne düşündüğümüzü” soruyor.
Onlara 12 Ağustos 2013 tarihli Yeni Akit’te yayınlanan köşe yazımla karşılık verdim….
İşte o gün yazdıklarım:
Sayın İlker Başbuğ E. Genelkurmay Başkanı:
Öncelikle geçmiş olsun diyorum. Yüce Allah “düşmanım”ın başına vermesin böyle bir hâli Sitenizdeki yazılarınızda “TSK’dan haksız yere kopartılmaktan” bahsediyorsunuz.
Evet, Büyük Türk Milleti’nin değerlendirmesine göre Ordu “Peygamber Ocağı”dır.
Milletimiz ordusunu çok sever, onu gözbebeği beller.
O güzelim ocakta, “zararlı” unsurların kalmasına da; milletine, bayrağına, ordusuna sadakatle bir ömür geçirmiş olan TSK mensuplarından bazılarının haksız yere “ihraç” edilmesine de sonuna kadar karşı çıkar.
Ya siz Sayın İlker Başbuğ;
Siz, genelkurmay başkanlarından, kuvvet ve ordu komutanlarından defalarca üstün başarı ödülleri almış olan binlerce Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu, gözbebeği belledikleri ordularından “yargısız infaz” yoluyla atılırken…
Siz Sayın Başbuğ:
Bugün, “Bazı darbe sanıklarının Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişkilerinin kesilmekte olmasına” bütün gücüyle tepki gösteren Siz Sayın Başbuğ…
Binlerce TSK mensubu “Yargısız İnfaz” yoluyla çok sevdikleri Türk Silahlı Kuvvetleri’nden atılırken nasıl bir tutum takındınız?..
“Komutanım bizi yargıya gönderin, yargılanalım, suçlu bulunursak boynumuz kıldan incedir” diyen “eski” silah arkadaşlarınıza ne cevap verdiniz?..
Yargısız infaz yoluyla TSK’dan ihraç edilen bir Subay, “Güneydoğu’da terörle savaşırken evine roket isabet etmiş bir yüzbaşının eşi kanser tedavisi görürken YAŞ kararı ile ne olduğu belirsiz bir irtica uydurması ile sokak ortasında bırakıyorsun. Hiç mi vicdan taşımıyorsun Sayın Orgeneralim?” diye –umuma- sorduğunda…
Vicdanınızda verdiğiniz karşılık neydi Sayın Başbuğ!..
•
Rütbelerinizin sökülüp sökülmeyeceğine ilişkin tartışmaları değerlendirirken, “Asıl önemli olan, Türk milletinin gönlünde ve yüreğinde kazandığımız rütbeler ve makamlardır” diyen zat-ı alinize, “Sokaktaki vatandaşla kaç kez bir araya geldiniz, kaç kez fakir sofralarına misafir oldunuz generallik yıllarınızda, kaç taziye ziyaretinde acılı ana babalar önünde eğilip postal çıkarttınız?” diye sormayacağım.
•
“Azgın azınlığı karşınıza almaktan çekinmezseniz eğer”, TSK’dan “yargısız infaz” yoluyla atılan eski silah arkadaşlarınızın zamanında büyük haksızlıklara uğratıldıklarına lütfen “itiraf” ediniz.
Üçüncüsü, sadece “sanıklarla” ilgili olan bir davaya lütfen Türk Silahlı Kuvvetleri’ni bulaştırmayınız.
•
Mektubumu, hakkınızdaki davanın “en hayırlı neticeye” bağlanmasına dair dileğimle bitirirken size ve ailenize geçmiş olsun dileklerimi iletirim.
Serdar Arseven
(Genelkurmay Başkanı olduğunuz dönemde de zatı alinize en keskin ifadelerle tepki göstermekten imtina etmemiş gazeteci, Eski Onbaşı.)
•
Evet… “Dost Modern Darbe” tezgâhının ortaya çıktığı 17 Aralık 2013’ten aylar önce yazdıklarımız. Bugün ne değişti?..
İlker Başbuğ’a bakışımız açısından hiçbirşey!..
“Paralel Yapı”nın, “Vaiz lobisi”nin İlker Başbuğ yargılamasında da hukuku hiçe sayan mensuplarından hesap sorulmalı.
Bu yapılırken, Başbuğ zihniyetinin yaptıkları da unutulmamalı. Ortada iki yanlış var, iki yanlıştan bir doğru çıkmaz.