Faruk Köse

Faruk Köse

Montaj...

Montaj...

Montaj kelimesini ilk duyduğumda tartışma konusu bambaşkaydı. O zamanlar “montaj sanayii”ne karşı çıkanlar, ülkenin kalkınması, ilerlemesi, refah ve mutluluğun artırılması için “ağır sanayi” hamlelerinden söz ediyordu. Ülkenin bir an evvel “montaj sanayii”nden kurtulması, “ağır sanayi”nin kurulması gerekiyordu.

Böylece montaj lügatımızda yerini aldı, ancak “kötü bir kelime” olarak... “Emperyalist sanayileşmiş ülkeler” bütün parçaları bize satıyor, biz de o parçalara birkaç basit ve esası teşkil etmeyen yerli parça ekleyip ülkemizde monte ederek “bir şeyler ürettiğimizi sanıp” avunuyorduk. Böylece “Dışa bağımlılık” oluşturan bu avuntu, bizzat kendimizin bir şeyler “üretme”sine engeldi.

Montaj “kurgu” demekti. “Bir düzenek, aygıt ya da eşyanın onu oluşturacak farklı öğelerini birleştirme” anlamına geliyordu. “Değişik kaynaklardan alınan öğeleri bir bütün oluşturmak için uygun tekniklerle bir araya getirme” manasına geliyordu. Böylece “ayrı ayrı parçalar, kayıtlar veya görüntüler” birleştirilerek, amaca uygun olarak kullanılabilir hale getiriliyordu.

Montaj kelimesini sinema filmlerinin jeneriğinde gördük. Çekilen sahnelerin hikaye bütünlüğünü teşkil edecek şekilde birleştirilmesiydi. Aynı şekilde, “görsel basın” revaç bulmaya başlayınca “fotomontaj”ı duymaya başladık. Farklı görüntüler birleştirilip tek bir resimmiş gibi basılıyor ya da basılı resim parçaları bir araya getirilerek yeni bir resim oluşturuluyordu. Bir de “Fotoşop” çıkınca, “montajın kralları”na şahit olduk. Resimdeki “fotoşop”u filmde de görmeye başlayınca işler hepten çığırından çıkmaya başladı. Ancak bundan yeni bir sektör doğdu, çünkü montaj, “reklamcılık sektörünün ana tekniği” haline geldi. Yoksa, reklamı yapılan her ne ise, onda “aslında olmayan”ı nasıl “varmış gibi” ifade edebilirlerdi ki?

Yani anlayacağınız, kimilerine karşı çıkılmış, kimileri sektörün vazgeçilmezi olmuşsa da, “montaj” kavramı hayatımızın pek çok alanında varolagelmiştir.

Bugünlerde bu kavram en çok duyduğumuz, en çok kullandığımız kavramlardan biri. Seçim mitinglerindeki kalabalıklar hakkında bile “fotomontaj” iddiaları var. “Montaj”, artık menfi ya da müsbet anlamda bir “görsel propaganda aracı” olarak kullanılıyor.

Bugünlerin sıcak gündemi ise havada uçuşan “ses ve görüntü kayıtları.” Kayıtlardan birine bakıyorsunuz Başbakan oğluna “yolsuzluk talimatı” veriyor, diğerine bakıyorsunuz “din adamı” Fethullah Hoca, bağlılarına “acayip işler”e dair “talimat ve tavsiyeler”de bulunuyor; “İslam’a aykırı şeyler”e yönlendiriyor.

Ama bütün bunlar size ters geliyor, inanmak istemiyorsunuz. Çünkü her ikisi için de baktığınızda, söyleneni sözü söyleyene, yapılanı işi yapana yakıştıramıyor, aralarında bir ilinti kuramıyorsunuz. Ama işte görüntüler, sesler ortada öylece duruyor. Bunlara baktığınızda, çok büyük suçlar işlenmiş gibi bir manzara görüyorsunuz.

Ancak gözünüzle gördüğünüz, kulağınızla duyduğunuz bu “vahim manzara”ya itibar etmeniz mümkün olmuyor. Çünkü işte şu “montaj tekniğinden” dolayı, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu anlayamıyoruz. Zira öyle başarılı montajlar yapılıyor ki, adamın aslında demediğini bire bir demiş gibi gösterebiliyorsunuz. Mesela, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, teröristbaşı Apo için “barış ve özgürlük savaşçısıdır” demesi, “İmralı’daki kahraman” diye söz etmesi mümkün mü sizce? Ama görüntülü ve sesli olarak diyor işte; hem de mimiklere ve dudak hareketlerine kadar bire bir uyumlu olarak... Nasıl oluyor bu? Tabiî ki montajla...

Bu durumda, kimi neyle suçlayabilirsiniz ki? Suçlayamazsınız! Hangi kayda itibar edebilirsiniz ki? Edemezsiniz! Çünkü montaj olma ihtimali çok yüksektir. Hele bir de kavga kızışmış, kılıçlar çekilmiş ve cenge başlanmışsa, karşıt tarafların birbirleri hakkındaki iddialarına itibar etmeniz hiç mümkün olmaz.

Yani anlayacağınız, artık bundan sonra gözümüzle gördüklerimize de, kulaklarımızla duyduklarımıza da inanamayacağız. Kim ne derse desin dediği, kim ne yaparsa yapsın yaptığı yanına kâr kalacak. Çünkü dese ve yapsa bile, “suçüstü” olmadığı müddetçe, dediğine ya da yaptığına dair elimizde kesin delil olmayacak. Kayıtlar beş para etmeyecek. Çünkü “montaj” denilip işin içinde çıkılacak.

Ancak bütün bunlar nâhoş şeyler de olsa, bu ülkeye ve bu topluma öyle bir “montaj” yapıldı ki, sıcak gündem bunun yanında hiç kalır. Nedir o? Şudur:

Bireysel ve toplumsal ölçekte insanların “algılar”ı ve “ilgiler”i montajlandı. “Kimlik”leri ve “kişilik”leri montajlandı. “Kültür”leri ve “yaşam biçimleri” montajlandı. “İman”ları ve “amel”leri montajlandı. Hak ile batıl birbirine karıştırılıp, “namaz kılanlar”ın sahip çıkıp takip ettiği bir “Montaj İslam” üretildi. “Hakk’ın yolcuları”, “batılın takipçileri”ne, “tağutun askerleri”ne dönüştürüldü.

Asıl montaj bu. İlginizi çekti mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Köse Arşivi