Serdar Arseven

Serdar Arseven

Sakin ol, hedefi gör ve vur!..

Sakin ol, hedefi gör ve vur!..

“Milleti yıllardır çatır çatır dinleyen ve ‘fiş’leyen yapıların, Derin sol kullanımındaki bir zavallı çocuğumuzun ‘fiş’ini tam zamanında çektiğini” söyleyen vatandaş sakin olsun.

Böyle bir şey yok!..

Ergenekon hükümlülerini süratle salıverme ameliyesinin tam da yerel seçimlere iki hafta kala gerçekleştirilmesinde bit yeniği arayan vatandaş sakin olsun.

Böyle bir şey de yok!..

Tek bir gerçek var:

Bu işi millet çözecek!..

Sahadaki takım zorlandığında,  hava, zemin, rakip, hakemler takımın karşısında birleştiğinde tribünler devreye girer.

Bazı maçları tribünler alır!.

Bu da öyle bir maç.

Recep Tayyip Erdoğan bu millet için çok çalıştı.

Erdoğan…

Hatırlayın o günleri… Hatırlatın.

Türkiye’nin kriz batağından kurtulmasına vesile olabilecek bir başka Lider yoktu.

Kimse yoktu.

Millet çökmüştü. Asgari ücretlilere gıpta ediliyordu.

İnsanımız evine ekmek götüremiyordu.  Ekonomik kriz intiharları birbirini izliyordu.

Koalisyon hükümetleri tamamen esir durumdaydı.

Gazete, televizyon patronları  Başbakanlara “yamak” muamelesi çekiyor, Bakanlara “ana avrat” küfür ediyordu.

Başbakanlar kumarhanelerde “dayak” yiyordu!..

Bütün kurumlar esirdi, gazeteler kendilerine kaynakları peşkeş çekmeyen bürokratların ev adreslerini telefon numaralarını yayımlıyordu.

Medya patronları devletten gasp ettikleriyle devletin kurumlarını ele geçiriyor ve ele geçirdiklerini “paralel” şirketlere transferlerle göçertiyordu.

Milyar dolarlar “Kuş” olmuş, Acun Ilıcalı’nın “Survivor adaları” misali yerlerde kurulan paravan şirketlere doğru uçar hale gelmişti!..

Bankalar batırılıyordu.

Bankalar, milletin içine batırılıyordu!..

Millet çaresizdi.

“Acısını” haykırması bile yasaktı.

Çıkan birkaç cılız ses anında bastırılıyordu.

Milletin gazetelerine, yolsuzlara, darbecilere karşı çıktıkları için baskınlar yapılıyor, hayatları boyunca doğruların yanında yer almış gazeteciler apar topar götürülüyordu.

Cezaevlerindeki terör örgütü reislerine “Dindarlara iftira atmaları” karşılığı vaatlerde bulunuluyordu.

Cumhurbaşkanı ile koalisyon ortakları çatışıyor; bu çatışmalar birbirlerine kitap fırlatmaya kadar varıyordu.

Memleketi yönetecek adam kalmamıştı, yönetsin diye “Amerikalı” bakan getiriliyordu!..

Devletin çivileri çıkmış, çıkan çivilerin tamamı vatandaşın başına çakılır olmuştu.

Bu arada PKK terör örgütü ve diğer sol terör örgütleri de bu başıbozuk ortamda cirit atıyordu.

Şehit haberleri, şehit haberleri…

Ankara’nın aralarında “parti müdürü”nün de olduğu kamu kurumları birer kurtarılmış bölge haline gelmiş, “toprak kokan” insanlar kızağa alınmıştı.

Kurumlar PKK telsizleri ile doldurulmuştu.

Çalışanlar canlarından endişe ediyordu.

Oraların haberlerini yapan bendeniz de ölüm tehditleri alıyordum sürekli olarak.

 “Yazı dizimizi fırına verdik. Yakında yayımlanacak inşallah!” cümlemiz, cevabını bir “solak” yazarın sütunundan alıyordu:

“  -Bir-  zat ile görüştük. Yakında fırına atacaklar seni!”

Memleket bitmişti. Kimi yargıçlar mahkemeye mağdur, şahit olarak başörtülü hanımları “Bu halde buraya nasıl gelirsin, seni Hasan Mezarcı’nın bilmem nesi!” diye azarlıyordu.

Eğitim haklarını talep eden çocukların bileklerine kelepçeler geçiriliyordu.

O günlerde, yüzbinlerce genç için üniversite kazanmak neredeyse imkansızdı.

Gençler içindeki “seçilmiş yüzbinler”in diğerleriyle aynı puanı alabilmeleri için 40, 50 soru daha fazlasını yapmaları gerekiyordu.

O günlerde gençlerimiz kafayı yiyordu, genç kızlarımız çevre, okul, idare, polis, jandarma, bin türlü baskıdan dolayı akıl sağlıklarını kaybediyordu.

Yarına dair ümitlerin tükenme noktasına geldiği günlerde Recep Tayyip Erdoğan, ülkeyi bu bataktan alıp çıkartacak bir Lider olarak vatandaşın huzuruna geldi.

Vatandaş, uzun yıllardır “Başbakanlık” ışığı veren Erdoğan’ın önündeki engelleri aşmasını sağlamak için üzerine düşünenin tamamını, hatta çoğu vakit üzerine düşenden fazlasını yaptı.

  Ve şükür…

Bugün o berbat günler çok gerilerde kaldı.

Bugün Türkiye, koşar adım ilerliyor. Bu da haliyle Türkiye düşmanlarının işine gelmiyor!..

Hadise budur. Hadise gayet nettir.

Büyük resme bakan herkes bunu görür.

Birleşen güçlerin “ilişki”lerine baktığınızda, SİSİ darbesine adeta alkış tutan dış güçlerin bugünlerdeki tavırlarını izlediğinizde, hedef alınanları ve alanları şöyle bir gözünüzün önünden geçirdiğinizde büyük resmi göreceksiniz.

Dedik ya; bazı maçları “tribünler” alır.

Bu da öyle bir maç!..

Sakin ol, hedefi gör…

Ve vur vatandaş!..

Sandığın dibi delinsin!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi