Suriye, Mısır ve 30 Mart seçimleri…
30 Mart seçimlerinin sonucundan önce mevcut operasyonların hükümet üzerindeki etkisini ellerini ovuşturarak izleyen küresel bir şebekenin varlığı bilinen bir gerçek. Türkiye’nin içinden geçtiği ‘fitne tüneli’ en çok bu şebekeyi sevince boğuyor, heyecanlandırıyor. Gezi ve 17 Aralık’ın şerli faktörleri Sisi ve Esed’in eline altın tepsilerle benzersiz ve sinsi silahlar sundular. Şimdi de 30 Mart üzerinden bu tarihi desteklerini tahkim etmek istiyorlar.
SİSİ’NİN RÜYASI VE KÂBUSU
Mısır’daki kirli darbenin ardından 9 ay geçti. Darbeciler, Başbakan Erdoğan’ın her seçim mitinginde Rabia işareti yapmasından ve şehide Esma’yı anmasından çok rahatsızlar. Bitmiş bir ekonomi, yerle bir olmuş bir toplumsal hayattan ziyade Türkiye’deki gelişmeler alakadar ediyor darbecileri. “30 Mart’ta Esma kızımızın ruhunu şâd edeceğiz” diyen Erdoğan’ı izlerken, “Mısır’ın Tayyibi” dedikleri zindandaki Mursî’yi hatırlıyorlar. Cumhurbaşkanlığı rüyaları gören Sisi’nin en korkunç kâbusu Erdoğan’ın mevcut krizleri atlatarak 30 Mart’ta zafer kazanması olacak. Mısırlıların meşruiyet ve hürriyet mücadelelerine Erdoğan kadar sahip çıkan bir lider çıkmadı çünkü. Mevcut krizlerden dolayı Mısır’daki haksız ve hukuksuz uygulamaların Türkiye gündeminde yeteri kadar yer bulamaması ise darbe yönetimini ziyadesiyle memnun ediyor. 30 Mart’tan sonra bu durumun değişme ihtimali Sisi’nin bir diğer kâbusu… Uluslararası Rabia Platformu’nunbu yöndeki çalışmaları çoktan darbe-sever Mısır gazetelerinde yankılandı bile…
ESED VE ESEDİSTLERİN ŞEYTANİ İTTİFAKI
Suriye’de Mart 2011’de rejimin reform yapmasına, değişmesine ve sonrasında devrilmesi taleplerine yönelik barışçıl gösterilerle başlayan, rejimin silahla karşılık vermesiyle silahlı mücadeleye dönüşen direniş dördüncü yılına girdi. Suriyelilerin benzeri görülmemiş kahramanlıktaki onur ve hürriyet mücadelesi geçtiğimiz üç yıl boyunca bin bir türlü tertiple bölgesel ve küresel şer odakları tarafından boğulmak istendi. Her ne pahasına olursa olsun Suriyelilerin hürriyet ve meşruiyet arayışlarını engellemek için küresel bir Esed lobisi oluştu. Tarihin gördüğü en korkunç insani felaketlerin yaşanmasına rağmen Suriye’de statükonun devamı için her şeyi göze alan küresel ve bölgesel odaklar tüm uluslar arası mekanizmaları da kilitleyerek aynı tavırlarını sergilemeye devam ediyorlar.
30 Mart’a giden süreçte Türkiye’deki ‘Esedistler’in sadistçe tertipler yapması ihtimal dâhilinde. Suriye direnişine leke sürmek için, Esed rejiminin İran ve Irak hükümetlerinin desteğini alarak kurdurduğu, Amerikan silahlarıyla besledikleri IŞİD tarzı yapılanmaların bugünlerde Türkiye’deki fitne odaklarından tek farkı sakallı olmaları denebilir. Kendi doğrularından başka doğru tanımayan, gayelerine ulaşmak için tüm dünyayı ateşe verecek bir zihniyete sahip bu ruh ikizi odaklar. IŞİD’in Suriyelilerin direnişine verdiği zarar Esed’in verdiği zarardan daha fazla. Aynı şekilde, Türkiye’de Kemalist ve darbeci zihniyetin ülkeye ve millete verdiği zarardan daha dehşetli zararı vermiyor mu son fitneler?
30 Mart seçimlerindeki Erdoğan lehine bir sonuç bu şeytani ittifaka da ciddi darbe vuracağı için seçim öncesi ve seçim sonrası karanlık oyunların senaryoları çoktan yazıldı, sahnelenmek için fırsat kollanıyor!
TUZU KURU TENKİTÇİLER…
Tüm olan biteni küçük hesaplar, dar görüşler ve hazımsızlıklarla izleyen feraset ve basiret fakiri bazı gruplar bugünlerde “ama” ile başlayan ve Erdoğan’ı tenkitle devam eden bir yığın cümleler kuruyorlar. ‘Ahmak dost’ sınıfına dâhil edilebilecek bu tuzu kuru tenkitçiler cepheden ilk kaçacak bir ruh hali içindeler. 30 Mart’a giden süreçte bu tıynetsiz takımın da farkında olmak lazım.
Fiili ve kavli duaya devam… Hak, şerleri hayreyliyor çok şükür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.