Newroz Piroz Be
Geçen yıl bugün Diyarbakır’da heyecanla Abdullah Öcalan’dan gelecek mektubu bekliyorduk. Ben, Kürtler, Türkler, bölge coğrafyalarda yaşayan halklar, Avrupa, Amerika herkes.. Zaten sene başından beri devam eden bir fiili süreç vardı, 21 Mart’ta Öcalan’ın mektubu ile birlikte resmen başlamış oldu.. Dile kolay, bir yıl.. Bugün yine Sırrı Süreyya Önder’in Nevruz Meydanı’nda nakledeceği sözler bekleniyor merakla.. Acaba Öcalan ne diyecek diye..
NE DİYECEK ÖCALAN?
Önce bir yıllık süreci değerlendirecek kısaca.. Kendince iyi yanlarını anlatacak. İyi giden taraflarını.. Durduğu yer itibariyle kendi yaptığı çağrının nasıl yankı bulduğunu, örgütün kendisini dinlediğini ve gereğini yerine getirdiğini söyleyecek. “Yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır” dercesine bundan sonraki evrelere de göndermelerde bulunacak.. Barzani’nin ve Şivan Perwer’in Türkiye’ye gelişini de kendisine mâl edecek. İyimser iklimin sürmesini de.. Hatta bütün mektup boyunca Kürtlerin başına gelen her iyi şeyin kendisi sayesinde olduğunu anlatabilir.. Bizim gibi barış sevdalıları için “neden”ler değil de “sonuç”lar önemli olduğu için kim kendisine mâl ederse etsin fark etmez.. İster Öcalan, ister BDP, ister Karayılan, ister hükümet.. Önemli olan bir buçuk yıldır bu topraklarda PKK’nın şiddet eylemleri kapsamında kan dökülmemiş olmasıdır.. Evlere ateş düşmemiş olmasıdır.. Şimdi bugünkü mektuba yüksek önem atfedip; “eğer ciddiye alınmazsa Öcalan süreçten çekilebilir” diyor BDP yöneticileri.. Bunlara da kulak asmayın.. Sonuçta şunun şurasında 10 gün sonra bir seçim var. Ve şüphesiz ki Öcalan da, Öcalan’ın mektubunu kürsüden okuyacak olanlar da bu seçimde taraf.. Yani işin makro çözüm yanını perdeleyip, yapılanları itibarsız göstermeye, hükümeti iş yapmayan tarafmış gibi sunmaya çalışabilirler.. Varsın desinler. Yapılan işler ortada..
HÜKÜMET NEYİ YAPMADI?
Öcalan’ın mektubuyla ima edeceği en temel sorumluluk, kuşkusuz ki KCK’dan yargılananların serbest kalması olacak. Kendi açılarından baktıklarında haksız sayılmazlar. Zira çözüm süreci dediğimiz şey, örgütün, hükümetin, halkın olduğu kadar, yargının da sorumluluğunda.. Herkes üzerine düşeni yapmadıkça toplam sonuca ulaşamayız. Açık söyleyelim. Evet KCK’lıların (ki aralarında henüz ifadesi dahi alınmadan yıllardır yatanlar var) hâlâ daha içeride tutuluyor olması ciddi bir sorundur. İyi de işin bu kısmından hükümeti ya da Başbakan’ı nasıl sorumlu tutabilirsiniz ki?.. 17 – 25 Aralık Darbe girişimini, TBMM’yi tanımayan ağır ceza mahkemesini, Danıştay incelemesine doğrudan müdahaleye kalkan bir HSYK’yı, adliye önünde bildiri okuyan savcıları falan görmüş olmalısınız.. Ellerindeki yargı gücünü kullanarak darbeye kalkışan bir paralel yapıyla mücadele ediyor Başbakan hâlihazırda. Hatta bizzat sordum Sayın Başbakan’a; “şematize ederek anlattığınız bir örgütten söz ediyoruz burada. Dinleme yapıyorlar, izleme yapıyorlar, casusluk faaliyeti içindeler. Neden dava açılmıyor haklarında” diye.. Bugünkü yargıyla, bunları yargılamanın mümkün olmadığını söyledi.. Kendine yönelik yapılan darbeyi yargılatamayan bir Başbakan’ın, çözüm sürecini baltalayan bir yargıya nasıl müdahale etmesini bekliyorsunuz?.. Bu meseleye ilişkin son not.. KCK’dan tutuklamaların 5. yılı tam 14 Nisan’da doluyor.. Mahkeme de duruşma tarihini 14 Nisan’a verdi.. Tutukluluk süresini 10 yıldan 5 yıla indiren düzenlemeden otomatik olarak yararlanması beklenen tutukluların sayısı 43.. Eğer tam o gün bir mahkeme bir sürpriz yapmazsa ucu ucuna 5. yılda tahliye ancak gelecek.. Oysa biliyorsunuz Ergenekon Davası’ndan daha 5 yılını doldurmayanlar da tahliye oldu. Niye? Çünkü yasa diyor ki; “5 yıl üst limit”..
NEVROZUNUZ KUTLU OLSUN
Başlığa Kürtçe yazdım.. Ama bu günü bayram gören her dilde kutlu olsun Nevruz.. “Nevroza şima piroz bu”, “Nevroz mobarek” , “İydi Nevroz mobarek başed”, “Nevruzi Mubareğigaay”.