Ahmet Varol

Ahmet Varol

Kırım Defteri Kapanacak mı?

Kırım Defteri Kapanacak mı?

Rusya cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in, “Kırım zaten Rusya’nındı” sözü son süreçte başvurulan uygulamaların tümünün taktik olduğunu ve sonu belli numaralarla bu noktaya gelindiğini açıkça ortaya koydu. Bunu Ukrayna’daki hesapları için olaylara müdahale etmeye çalışan ve Rusya’nın başvurduğu uygulamaları geçerli saymayan Batı dünyası da iyi biliyor. Kırım’ı işgal etmek için bağımsızlık numarasını bir atlama taşı olarak kullanan Rusya’nın güdümünde gerçekleştirilen sözde referandumdan çıkan sonuç ne kadar inandırıcı olabilir? Moskova açısından da zaten önemli olan işi kitabına uydurmaktır. Batılı ortaklarına “bakın oyunu sizin kuralınıza göre oynuyor, önümüze koyduğunuz demokrasi kitabına göre amel ediyoruz; daha ne istiyorsunuz?” demek için gerekçe oluşturdu.

Fakat Moskova yönetimi acaba Putin’in iddia ettiği gibi Rusların hukukunu korumak amacıyla mı yoksa kendi devlet çıkarlarını, stratejik hesaplarını korumak amacıyla mı son dönemde kendileriyle muhabbetini hayli artırdığı Batılı ortaklarını da ciddi şekilde karşısına alarak Kırım’a müdahale etti ve bölgeyi işgal oyunları çevirdi. Biz sadece soydaşlarının hatırına böyle bir riske girmeyi göze almış olacağını ve onların hukukuna sahip çıkma konusunda bu kadar duyarlı olabileceğini sanmıyoruz. Birinci önceliği bölgenin stratejik konumuyla ilgili çıkar hesaplarıdır ve Moskova’ya hükmeden anlayışın da hukuk temelli değil tamamen makyavelist zihniyet olduğundan kimsenin tereddüt edeceğini sanmıyoruz.

Moskova’nın rahat hareket etmesinde Batılı ortaklarının tehditlerinden fazla korkmamasının da önemli rolü var. Batı, Ukrayna’nın bütünlüğüne sahip çıkma ve Rusya’nın bu ülkenin topraklarının önemli bir kısmını koparıp almasına engel olma konusunda söylemlerine yansıttığı tavrı acaba eylemlerine de yansıtabilecek midir? Moskova, Avrupa ve ABD’nin özellikle mevcut şartlarda buna kalkışmasının pek mümkün olamayacağını biliyor. O yüzden Karadeniz’deki gövde gösterilerini de fazla ciddiye almıyor.

Rusya, Suriye’de mevcut şartlarda Baas’ın gitmesinin ABD’nin de işine gelmediğinin, dolayısıyla kendisine karşı Suriye kartını oynamaya kalkışmasının çok kolay olmayacağının farkında. Rusya’nın Kırım işgaline karşı bir tavır olarak ABD’nin Baas’ı temsil eden diplomatik organların artık ülkesinde Suriye adına işlem yapamayacağı kararı alması şimdilik bu kartı kullanma niyeti taşıdığı mesajı veriyor görünse de Moskova onun Baas sultasının çökmesi durumunda siyasi alanda alternatifin sadece İslâmî hareket olduğunu gözardı edemeyeceğini de biliyor. Dolayısıyla şimdilik Suriye kartında çok fazla ısrarlı olamayacağını tahmin ediyor.

Uluslararası alanda çıkar hesaplarına dayalı politikalar bölgede suların ısınmasına neden olurken Kırım içindeki Rus ırkçısı kesimlerin Moskova’nın işgal faaliyetlerinin devreye girmesine paralel bir şekilde Müslümanlara diş göstermeye başlamaları ise düşündürücüdür. Moskova her ne kadar Tatarların hukukunun korunacağı vaadinde bulunsa da himaye ettiği ırkçı kesim, Tatar mahallelerinde evlerin duvarlarına Müslümanları yurtlarını terk etmeye çağıran ve tehdit eden yazılar yazmaya başladı. Yazılarda Tatarların kendi arzularıyla ülkeyi terk etmemeleri durumunda ikinci bir sürgünle karşı karşıya kalabilecekleri tehditleri yapılıyor.

Irkçıların bu tehditleri yapmakta kendilerini rahat hissedebilmeleri ve Moskova’nın kuklalığı görevini üstlenen yerel yönetimin de tehditler karşısında oldukça pasif kalması ise Putin’in Müslümanlara güvence veren açıklamalarında yeterince samimi olmadığını gösteriyor. Önemli olan Tatarların dillerinin resmi dil yapılması değil sözlerinin duyulması, onları hedef alan haksızlıkların önüne geçilmesidir

İslâm ümmetinin kendisine “İslam devrimi” diye sahip çıkmasına, destek olmasına, Batı’nın uyguladığı ablukaya karşı kendisine sahip çıkmasına hiç vefakâr olmayan, siyasi ve stratejik çıkar hesapları için Irak ve Afganistan’da ABD ile işbirliği yapabilen, Suriye’de Baas rejiminin vahşi katliamlarına bütün gücüyle destek veren İran’ın Kırım’da Rusya’ya vefa borcu ödeme ihtiyacı duymasına da şaşmamak mümkün değil? “Madem  bu kadar vefakâr idin sana sahip çıkan mü’minlere de biraz vefakâr olman gerekmez miydi?” diye sorma hakkımız olmalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ahmet Varol Arşivi