529 idam bir twitter etmez
Dünya, Türkiye’nin Twitter’a getirdiği yasağı hemen gördü. Batı başkentlerinden uyaran, dolaylı veya direkt tehdit eden açıklamalar geldi. ‘Avrupa Birliği kriterlerine aykırıdır’ dediler. ‘Hükümet kırmızı çizgileri geçti’ diyenler bile çıktı.
Türkiye’nin yasakçı bir ülke olduğunun, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın diktatör temayüller gösterdiğinin altı özellikle çizildi. Tepki göstermeye devam ediyorlar.
Yurt içinde de durum farklı değil. Toplumun önemli kesimi bu yasağa tepki koydu. Muhalefetin tüm kanatları hükümete yüklenmek için gökte aradığı bahaneyi yerde buldu.
Mesele sadece özgürlükleri, şeffaflığı, insan haklarını korumaksa varsın olsun. Ama öyle olmadığını biliyoruz. Türkiye’ye karşı siyasi operasyonlar her zaman cici sloganların eşliğinde yapılıyor.
Mesele neydi? Twitter niye yasaklandı?
Twitter üzerinden içeriden ve dışarıdan Türkiye’nin maslahatlarına ve itibarına karşı güçlü bir kampanya yürütülüyor. Twitter, Türkiye’nin hukuki yollarla bazı illegal yayımları durdurması için kendisine ilettiği talepleri ya uygulamamakta ya da geciktirmektedir. Bu da fert ve toplum haklarının çiğnenmesine yol açmaktadır. Yüzlerce insanın manevi şahsiyeti katledilmekte ve maalesef toplum içine çıkamaz hâle getirilmekteler.
Twitter’dan istenen sadece hukuka uyması, fertlerin haklarını korumasıydı, bu kadar. Aynı Twitter ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, Rusya, Hindistan gibi ülkeler söz konusu olduğunda o ülkelerden kendisine iletilen kararları ciddiye almakta ve gereğini yapmaktadır. Nedense Batı bunları görmemekte, Twitter’ın Türkiye’ye çifte standart uygulamasına destek vermektedir.
Şimdi başka bir gelişmeye bakıp bunların insan hakları, eşitlik ve adalet konusunda ne kadar samimi olduklarını görelim.
Geçen Pazartesi dünya hukuk tarihine bir utanç günü olarak geçti. Çünkü insan haklarının, adalet talebinin, şeffaflığın kutsandığı bir dönemde Mısır’da cunta mahkemeleri eşi pek görülmemiş hukuk kılıfı giydirilmiş toplu insan katliamına karar verdi. Darbe karşıtı 529 kişiye verilen idam cezasından bahsediyorum.
Minya Ceza Mahkemesi, 545 sanıklı davada binlerce sayfalık dosyayı çok kısa sürede inceledi. Dakikada 26 idam kararı ile 529 kişinin idamına, 16 kişinin de serbest bırakılmasına alelacele karar verdi..
Bu insanlar İhvan mensupları. Seçimle iş başına gelmiş meşru hükümeti düşüren darbecilere karşı şiddet kullanmadan gösteri yapıp meşru hükümetlerini geri istediler. Şiddet kullanan ise cunta rejiminin kendisi oldu. Binlerce sivil insanı katletti.
Bu mağdur insanlar idamla yargılanıyor. Ve idam kararları ise, sanıkların çoğunluğunun gıyabında veriliyor. Sanıkların avukatlarına savunma hakkı bile verilmiyor.
Bu hâlin kendisi, kararın ne kadar hukuka ve insan haklarına uygun olduğunu anlatmaya fazlasıyla yetiyor zaten. Uluslararası Af Örgütü’nün Ortadoğu ve Afrika Masası yetkilisi Hassiba Şahroi bu kararın sadece Mısır’da değil, dünyada da bir eşinin bulunmadığını söylüyor.
Buna rağmen Batı dünyasının idam kararlarına tepkisine bakıyoruz; cılız mı cılız, utangaç mı utangaç! Durumu kurtarmak için düşük perdeden hukuk hatırlatması yapıyorlar.
Ve biz anlıyoruz ki, Batı nezdinde Twitter’a mahkeme kararlarına uymadığı için yasak getirilmesi, 529 insana demokratik haklarını kullanmalarından dolayı idam kararı verilmesinden daha önemli. Fazla lafa gerek var mı?
Mesele, Müslümanların hukukuna taalluk ettiğinde Batı’nın nasıl lalu ebkem kesildiğini bir kez daha görüyoruz.
Aslında şaşmamak gerek. Mısır cuntasına destek veren, darbeye darbe diyemeyen de onlar değil miydi? Batılı ülkeler aynen körfez Arap diktatörleri gibi bu idam kararlarının ortağıdır da.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.