Kimi seçeceğiz?
Bugün seçim günü. Milyonlarca kişi sandık başına gidip oy verecek.
Kendilerinin “görüş”ü alınmadan, “kanaat”i sorulmadan, “daha iyisi var mı”ya bakılmadan, “liyakat”tan ziyade “lidere sadakat” kriterine göre küçük bir “elit grup” tarafından “seçilmiş adaylar” arasından “tercih” yaparak, kendilerini yönetecek kişiyi seçtiklerine inanacak.
Çünkü “Demokratik mekanizma”da önemli olan, insanların gerçekten “seçebiliyor olma”sı değildir; Stalin’in dediği gibi, “insanların seçimlerin yapılmış olduğunu bilmesi yeterlidir.” Mekanizma böyle kurulmuş, “Demokrasi” böyle emrediyor. Demokrasi böyle buyurduğuna göre, seçim olacak.
Peki, biz ne yapacağız? Ne yönde oy kullanacağız? Kimi seçeceğiz? Gerçekten seçtiğimizi sanarak kendimizde bir güç mü vehmedeceğiz, yoksa seçmediğimizin, seçilmişler arasından tercih yapmaktan öte bir fonksiyonumuzun olmadığının farkına vararak, “al sandığını başına çal” mı diyeceğiz? E, o zaman nasıl olacak da olacak?
“Demokrasinin seçim mekanizması”na oldum olası ısınamadım. Beni ikna edemedi. Ancak bugün, “kimi seçeceğiz?” sualine cevap aranan şu seçim sabahında, konuya dair “farklı bir pencere” açmak istiyorum. Evet, kimi seçeceğiz?
“Hakkı batıla karıştırmayan”ı, batılı elinin tersiyle itip hakka dört elle sarılanı seçeceğiz.
İnsanları “ma’rufa yönlendiren”i ve “iyiliği emredip kötülükten vazgeçirme”ye çalışanı, bütün bunları “Allah ve Rasûlü’ne itaat” ile yapanı seçeceğiz.
“Helali haram etmeyen”i ve “haramı helale dönüştürmeyen”i seçeceğiz. “Haramlarla mücadele eden”i, toplumsal yaşantıyı bunlardan arındıranı, arındıracak olanı seçeceğiz.
“Küfre hizmet etmeyen”i seçeceğiz.
“Tağutlaşmayan”ı ve “vahye tâbî olan”ı seçeceğiz.
Velayetimizi “müslüman olan”a, “İslam’ı hayat nizamı olarak benimseyen”e, bulunduğu makamları “İslam’ın egemenliği için bir atlama taşı” olarak kullanana vereceğiz; bunu yapabilecek kim varsa onu seçeceğiz.
Mü’min olup da “gayri İslami hizmetlerde bulunmama”sına, “mü’minleri hor ve hakir görmeme”sine, “kâfirleri tasdik ve taltif etmeme”sine dikkat ederek “mü’min olan”ı seçeceğiz.
Lafzen söyleyip, hayatını da buna uydurduğuna dikkat ederek, “Kelime-i Şehadet’i ikrar ve tasdik eden”i seçeceğiz.
“İnsanları dünya ve ahirette kurtulacakları yola irşad etmekle, onların salâh ve menfaatleri için çalışma”yı esas alan “İslami siyaset”i takip edeni seçeceğiz. “Adil siyaset”i takip edeni, yani “insanların haklarını zâlimden alıp zulüm ve fenalıkları defeden”i, “fitne ve fesat ehlini yaptıklarından men eden”i seçeceğiz.
Müslüman olarak, “bizden olan”ı, bizim gibi inanıp düşüneni, “İslam dışı mihraklar”la müslümanlar aleyhine “işbirliği” ya da “iş ortaklığı” yapmayanı seçeceğiz.
“Ezik olmayan”ı, “onurlu duran”ı, “başımızı dik tutan”ı seçeceğiz.
“Tağut”u değil “Allah’a itaat eden”i, “dinsiz”i değil “dindar”ı, “imansız”ı değil “imanlı”yı, “müşrik”i değil “tevhid ehli”ni, “kâfir”i değil “müslüman”ı, “Laik”i değil “Şeriat’tan yana olan”ı, başka bir “İslam dışı ideoloji veya yol-yordam sahibi olmayan”ı ya da “bunlara hizmet etmeyen”i seçeceğiz.
Allah’ı gaye, Kur’an’ı düstur/anayasa, Rasulullah’ı önder, cihadı yol, şehadeti en yüce emel edineni seçeceğiz.
“Akleden”i, “beynini kullanan”ı, “düşünebilen”i, “kimlik-kişilik sahibi olan”ı, “piyon olmayan”ı seçeceğiz.
“Çalmayan”ı ve “çaldırmayan”ı, “kul hakkına girmeyen”i, “haram lokma yemeyen”i seçeceğiz.
“Hayatı ilahi hükümler doğrultusunda yürüten”i seçeceğiz. “Egemenlik hakkı”nı Allah’tan alıp insana veren sistemleri değiştirip, insanın gasbettiği egemenlik hakkını asıl sahibi olan Allah’a vereni, yani “hayatı vahye göre düzenleyen”i seçeceğiz.
Gerçekten “seçebilmiş olduğumuz”u seçeceğiz.
“Bizi kimin yöneteceği”nden önce, “nasıl ve neye göre yönetileceğimiz”i seçeceğiz.
Sonucu siz söyleyin: Biz şimdi kimi seçeceğiz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.