Faruk Köse

Faruk Köse

Seçim sonrası neler yapılmalı?

Seçim sonrası neler yapılmalı?

Bugün, dünkü yazının sonuç cümlesini başa alıp oradan devam etmek istiyorum. Dün, “şimdi seçim sonrası için ne lazım?” diye sormuş, cevap olarak da “sulh”a vurgu yapmış, “toplumun inanç, kimlik ve kişilik değerlerine uygun olarak devletin yeniden inşası”nın lazım geldiğine dikkat çekmiştim.

Her seçimden sonra toplumun, destek verdiği partilerden bazı “siyasal beklentiler”i olur. Bu beklentiler, partilerin “siyasal başarı”larına göre nitelik değiştirse de, esas olarak, “seçim öncesi duruş”larına ve “seçim sonrası için vaatler”ine uygun beklentilerdir. Bir farkla ki, “seçmen beklentisi” çoğu zaman, “siyasal kadrolar”ın vaadettiklerinin ötesine geçer ve “beklenti çıtası” yükseğe konur.

Ancak, siyasal arenada seçim öncesi ile seçim sonrası arasında dağlar kadar fark olabilir. Bir gün önce makul gözüken pek çok şey, bir gün sonra mantık dışı hale gelebilir. Bir gün önce mutlaka olması, kesinlikle yapılması gerektiğine inanılanlar, bir gün sonra asla öyle olmaması lazım gelenler listesine girebilir. Bir gün önceki duygusallık, tepkisellik, stres ve hınç, bir gün sonraki seçim zaferi ile birlikte yerini akl-ı selime, sükûnete, hoşgörüye, affa bırakabilir.

Aslında, çoğu kez böyle de olması, “güç sahibi”nin, elindeki gücünü bir “tahakküm vasıtası”na değil, “merhamet ve adalet”e dönüştürmesi lazımdır. Özellikle de “siyasal süreçler”in nihayetinde “toplumsal kanaatler”le belirlendiği ve yakın gelecekte toplumsal kanaatlere yeniden ihtiyaç duyulacağı besbelli olan bir ortamda, bu ilkeye dikkat ve riayet etmek daha bir önem kazanır.

Hatırlayın, Mekke’nin fethinden önce Sahabe’nin fikri, imanlarından ötürü kendilerine zulmün en şiddetlisini yapan, yurdunu yuvasını terkettiren Mekke müşriklerinden intikam almaktan başka bir şey miydi? Lâkin fetihten sonrasının tutumu “af” oldu, değil mi? Belki bugünle doğrudan ilgisi yok, ama bugünkü seçim zaferinin ardından da böyle bir “tutum değişikliği”ne gitmek gerekir diye düşünüyorum.

“Toplumsal yapının onulmaz yaralar almaması”, geleceğe yeni bir sayfa açarak “yeni bir başlangıç” yapılması için, “seçim öncesi”ni unutup, “seçim sonrası”na dair esaslı bir “sükûnet politikası” takip etmek kazandıracaktır kanaatindeyim. Ama artık eskiyle devam edilemeyeceği de bir gerçek olduğundan, “esas”a yönelerek “Devlet ve toplum hayatına ilişkin köklü revizyon”a gitmenin daha uygun olacağına inanıyorum. Bu kapsamda, “seçim sonrası neler olmalı?”ya dair önemli gördüğüm birkaç hususa dikkat çekmek istiyorum.

1- Toplumun verdiği güven ve avans çok iyi değerlendirilerek, bundan sonraki iki zorlu süreci, Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimi riske atmamak için, Hükümet ve AK Parti kadroları hakkındaki iddialar “hukukun aklaması”yla temize çıkarılıp şaibeden kurtulmalı.

2- Siyasal kadrolar “ikbal ve istikbal beklentilerine göre eğilen menfaatperestler”den arındırılarak, “toplumsal beklentiler”e uygun icraat yapacak inançlı, dürüst ve mert kişilerle takviye edilmeli.

3- Her şeye rağmen, bütün karşı ittifaklara ve hiçbir saldırıya aldırış etmeden destek veren kitlenin “inançlar”ına, “hak ve özgürlükler”ine; siyasal, ekonomik, idari ve hukuki beklentilerine ilişkin yapılması gereken her ne varsa, tek seferde ve zamana bırakmadan yapılmalı; toplum ve devlet hayatı, toplumun inanç, kimlik ve kişilik değerlerine uygun olarak yeniden biçimlendirilmeli. Devlet, “topluma göre” yeniden dizayn edilmeli.

4- Anayasanın “toplumsal duyarlılıklar”a ve “insani gerekler”e göre değiştirilmesi için, AK Parti diğer partilerle uzlaşma politikasından vazgeçip kendi teklifini getirmeli.

5- “Barış süreci”nin “çözülme ve ayrışma”ya dönüşmeyeceğinin garantisi verilmeli. Hükümet, Güneydoğu’yu ele geçiren PKK’nın, “özerklik vaadinin gerçekleşmeyeceği”ne dair toplumu ikna edecek, PKK’yı da teşebbüsten vazgeçirecek kesin ve net tavrını hemen göstermeli.

6- “Sandık sonuçları”nın sadece bir “siyasal tercih tablosu” olduğu, “meşruiyetin ve haklılığın ana unsuru” olmadığı, seçim sonrası sürecin “hukuk ilkeleri” ile yürütülmesi gerektiği gerçeği ihmal edilmemeli.

7- İnanç, inancını yaşama, fikir ve düşünce özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalı; inançlarından ve fikirlerinden ötürü ceza alanlar serbest bırakılarak itibarları iade edilmeli. “Fikir suçu” diye bir suç türü hukuktan çıkarılmalı.

Bu seçim de gösterdi ki, “İslamcı düşünce” sahipleri, henüz “siyasal faaliyet”e alternatif olabilecek bir organizasyon, ya da “toplumsal kanaatleri belirleyip organize ederek yönlendirebilecek bir alternatif” geliştiremediler.

Artık bu saatten sonra “küçük tatminler”le avunmaya, “marjinal gruplar”la vaziyeti idare etmeye son verip, “müslümanların vahdeti”nin sağlanması ve “geleceği biçimlendirecek esaslı adımlar”ın atılması zorunlu hale geldi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Köse Arşivi