Baas Ciddi Kayıplar Veriyor
Yazımızın başında değerli dava ve fikir önderi Muhammed Kutub’dan söz etmek istiyorum. 1919’da dünyaya gelen Muhammed Kutub, bir asra yakın ömür sürdükten sonra geçtiğimiz hafta vefat etti. Ağabeyi Seyyid Kutub, hakkın hâkim kılınması için verilen mücadelede hayatını feda ettiği gibi o da doksan beş yıllık hayatını yetişen neslin bilinçlendirilmesi çabalarına vakfetti. Arkasında önemli bir fikir mirası bırakarak fani hayata veda etti. Yüce Allah’ın bütün hatalarını bağışlamasını ve baki hayatta önden giden büyükleriyle buluşturarak ebedi saadete kavuşturmasını diliyoruz.
İslâm’ın bir hayat nizamı olarak devlet ve toplum tarafından benimsenmesi için sırf davet çalışmaları yaptığından “suçlu” muamelesi görüp hapse atılan, sonra da kendi öz yurdunda güven içinde yaşaması mümkün olmayınca hicret eden Muhammed Kutub’un Mekke’de ruhunu teslim ettiği sırada onun yurdunda zulüm rejiminin hüküm sürmesi sebebiyle 529 insanın, on beş - yirmi dakikalık duruşmada topluca idama mahkûm edilmesine karşı tepki eylemleri sürüyordu. Böyle bir vahşete yargı kılıfı geçirilmesi, onu yargı kararına ihtiyaç duyulmadan gerçekleştirilen katliamlardan örneğin Rabiatu’l-Adeviyye Meydanı katliamından farklı kılmaz. Bu da bir toplu katliamdır ve arka planda duran zihniyet aynıdır. Onu bu derece cüretkâr olmaya yönelten de zulmüne sessiz kalınmasıdır. Fakat onu cesaretlendiren küresel güçler ve onların güdümündeki diktatörler de zaten bütün bu katliamlardan haz alıyor, kendilerinin gayri meşru saltanatlarına karşı tehlike oluşturan İslâmî uyanış mensuplarının imha edilmesine destek vermekten çekinmiyorlar.
Fakat gerek küresel güçlerin ve gerekse onların himayesindeki dikta rejimlerinin bütün ahlâkî değerleri, hukuk prensiplerini ve insanlığa mal olmuş ölçüleri çiğneyerek gerçekleştirdikleri vahşi katliamlara rağmen zulme karşı hak ve özgürlük mücadelesi kararlılıkla sürdürülüyor. Suriye’deki Baas zulmünün de özellikle dünyada yeni dengeler oluşmasına neden olan bazı önemli gelişmelerin ardından daha fazla köşeye sıkışmaya başladığı ve büyük miktarlarda kan kaybettiği görülüyor. Son günlerdeki gelişmeler bunun işaretlerini taşıyor. Fakat karşılarına çıkan gerçekleri kabullenemeyenler kendilerini veya peşlerinden sürükledikleri kalabalıkları avutmak için hayallerinde oluşturdukları senaryoları gerçek gibi kamuoyuna yansıtmaya çalışıyorlar.
Lübnan’daki Hizb’in lideri Sefir gazetesinin kendisiyle yaptığı röportajda Suriye’de Baas rejimi için çökme tehlikesinin artık atlatıldığını iddia etmiş. Tabii bu arada ezberindeki hikâyeyi yine okumaya devam etmiş ve muhaliflerin arkasındaki güçlerin devam etmesi durumunda çatışmaların bir süre daha sürebileceğini ama “Suriye’nin bölünmesi” tehlikesinin artık aşıldığını söylemiş. Öncelikle yaşananlar şunu açıkça gözler önüne serdi ki Suriye’deki direnişin arkasında uluslar arası güçler olsaydı Baas rejimi şimdiye kadar çökmüş olurdu. Onun bugüne kadar devam edebilmesinin kendi askerî potansiyeline değil başını İran ve Rusya’nın çektiği dış güçlerin hem silah hem de savaşçı desteğine dayandığı gerçeğinin de artık gizli saklı bir yanı olmadığını herkes biliyor. Suriye direnişinin hedefi de bu ülkeyi bölmek değil tamamını Baas zulmünden kurtarmaktır.
Öte yandan Baas zulmünün en sıkıntılı dönemini yaşadığı, en büyük kayıplarını verdiği, birçok önemli noktadan askerlerini çekmek zorunda kaldığı, geri çekilme işlemlerinden dolayı çok önemli stratejik noktaların direnişçilerin kontrolüne geçtiği, bazı önemli ve büyük çapta silahın muhafaza edildiği silah depolarının mücahitlerin eline geçmesi yüzünden rejimin adamlarının gittikçe sıkıştığı bir dönemde Baas’ın artık tehlikeyi atlattığı yalanını Hizb’in liderine Beşşar Esed söylemiş olsaydı acaba kendisi inanır mıydı?
Esed de Suriye’de bekçiliğini yaptığı zulüm rejiminin çöktüğünü görmek istemeyenlere dönük bir motivasyon açıklaması yapmış. Ama onunki biraz daha mantıklı sayılabilir. O en fazla bir yıl içinde iç savaşın sona ereceğini söylemiş. Tabii sonrası hakkında biraz imalı konuşarak “biz buradayız” demek istemiş. İnşallah bir yıla kalmaz. Esed Suriye’de kalmakta ısrar ederse yüz binlerce mazlumun boşaltacağı cezaevlerinde ona bir yer açılır her halde!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.