Başörtüsü, kariyer ölçüsü olursa
Hayatımda hiç solcu olmadım ama, bana soldan soldan geliyorlar.
Pınar Kür ile ilgili yazımda, vekil oldukdan sonra başını örtmekle, başörtülü olarak vekil olmak arasında fark olduğunu; yerel seçimlerde belediye başkanı olan başörtülü hanımların hikâyelerinin , hakiki başarı hikâyeleri olduğunu yazmışdım.
İlk başörtülü rektör için de aynı fikrim geçerli. Başörtülü olarak rektör seçilmekle, seçildikden sonra başını örtmek arasında çok fark var. Hele de ortam, yergiden övgüye doğru değişmişse.
Rektör Hanım'ın örtünme sebebi şâibeli olunca, "Sevincimiz kursağımızda kaldı." açıklamaları yapıldı. Hangi sevincimiz? Şartlar olgunlaşınca başını örten rektör, neden sevincimiz oluyor?
Kafamdaki soruyu, açıkça sorayım.
Ayşegül Jâle Saraç, başını örtünce rektörlüğü elinden alınacak olsa veya üniversitenin kapısından giremese gene başını örter miydi? Aynı soru, vekil hanımlar için de geçerli. Meclis kapısından içeriye alınmayacak olsalar ne yaparlardı? Yâni, başörtüsünü mü tercih ederlerdi, vekilliği mi? Şahsen bunun cevabının "başörtüsü " olduğunu sanmıyorum.
Tabi ki herşeyin vaktini Allah bilir. Başa gelen herşey nasibdir. Dayak bile nasible yenir. Lütfen bu yazıyı, nasib veya niyet sorgulaması olarak düşünmeyin. Biraz farklı bir açıdan bakıyorum sadece.
Huzur Sokağı'ndan beri bir hidâyet fantezisidir gidiyor. Hidâyete eren kadınlar ve hidâyete erdiren erkeklerin, yani Feyzâlar ve Bilâller'in hikâyeleri beni artık çok sıkıyor. Hele de ucu evliliğe gidiyorsa.(Evliliğin de bir kariyer olduğuna dikkâtinizi çekmek istiyorum.) Şükranların zâten vazifesi; ama, Feyzâ örtününce İslâm'a iyilik yapıyor âdeta. "Bu niye böyle acaba?" diye çok düşünmüşümdür. Bence temelinde, öteki mahalleye duyulan kompleks var. Bizim mahallenin erkekleri, öteki mahallenin kızlarına karşı o kadar ezik ki onların kendilerine yakın bir davranışı büyük bir lütuf gibi geliyor.
Hal böyle olunca , bu sonradan örtünme meselesi, bizim mahallenin kızlarının da fantezisi oldu. Son derece mazbut ailelerden çıkan genç kızlar, kadınlar, başlarını örtünce kendilerini Feyzâ olarak hissediyorlar. Daha doğrusu hissetmek istiyorlar. "Hidâyete erdim." hikâyeleri anlatıyorlar. Niye? Çünkü Feyzâ'nın itibârı var. Feyzâ, alkışlanıyor. Çakma da olsa Feyzâ olmak, Şükran olmakdan iyidir.
Maksadım yanlış anlaşılmasın. Elbette, Meclis'de başörtülü vekil olmasından mutluyum. Başörtülü rektörün varlığından da mutluyum. Ama şunu unutmamak lâzım. Ortada yıllardır süregelen bir mağduriyet ve mağdurlar var. Bulundukları mevkilere başları açık olduğu için gelebilen muhâfazakâr hanımların, İslam'da örtünün varlığını hatırladılar diye bu kadar kahramanlaştırılması mağdurlara ayıp değil mi? Ne bedel ödediler ki şimdi "başörtü kahramanı" oluyorlar?
Gerek vekil hanımlara gerekse rektör hanıma gösterilen alâka, bana hidâyet fantezilerini hatırlatıyor. Yalnız, gerçek Feyzâlar'ın değil, çakma Feyzâlar'ın hidâyetini. Hasbelkader Nur Serter başını örtse , yapılacak tantanayı düşünemiyorum bile.
Bir iki söz de Sabri Eyigün için. "Rektör Hanım'ın hidâyetini ilk benden duyun" gayretini alkışlıyorum. Ama, protesto alkışı benimki. Rektör hanım, korunmaya muhtaç biri mi? Kendisi, fotoğrafını internete koymayı bilmiyor mu? Sabri Bey, genel sekreter mi imaj danışmanı mı?
Yukarıdaki soruyu, Sabri Eyigün için de sormak istiyorum. Diyelim ki 28 Şubat döneminde olsaydık ve rektör hanım makamından olmak pahasına başını örtmüş olsaydı, Sabri Eyigün o fotoğrafı çektirib paylaşır mıydı? "Tabi ki hayır" dediğinizi duyar gibiyim.
Aklımızı başımıza devşirelim artık. Yasak kalktığına göre başörtüsü normalleşmeli. Rövanş ruhu ile atamalarda, makamda yükselmede , tercih sebebi olmamalı. Liyâkat kelimesi üzerinde çok durmalıyız. Bir zamanlar başı açık olmak yükselme sebebiydi ve çok yanlış bir şeydi. Şimdi başörtüsü yükselme sebebi olursa aynı yanlış tekrar edilmiş olur ve başörtüsü istismârı başlar. Nitekim başladı da.
Velhâsıl, ister iş hayatında ister sosyal hayatda, başörtüsü kariyer ölçüsü olursa istismâr kaçınılmazdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.