Siz De Bir Katil Olabilirsiniz 3
“Önceki yazımızda anlattığımız bu İran’da yaşanan olaydan alınacak dersler ve ibretler o kadar çok ki, hangisine değineceğimi bilemiyorum” demiştim ya, işte onlardan birisi de başta gençler olmak üzere insanlara şu tembihtir:
“Aman dikkat, istemeden katil olabilirsiniz.”
Bir şeyi başlatmak sizin elinizde olabilir, ama durdurmak öyle değil. Tıpkı bir yangın, bir savaş gibi. Savaşın yavrusu kavga da öyledir. Başlarken iki yumrukla işi bitirmek istersiniz. Ama bir de bakmışsınız ki katil olmuşsunuzdur. Eğer böyle olsun istemiyorsanız kavgaya hiç başlamayınız. Başlamak isteyene de espri yaparak “bugün canım kavga istemiyor” deyiniz. Belki hiddeti gider, belki güler ve o da istemez olur.
Hz. Musa’yı (as) düşünün. Bir yumruk vurdu, adam öldü. Böyle olsun istemiyordu. Ama katil olmuştu ve suçlu olarak aranıyordu. Kaçtı gitti Mısır’dan.
Olay, Hz. Musa’nın (as) iç dünyasında kopan fırtınalarla birlikte Kasas Suresinde şöyle anlatılır: “Mûsâ, halkın habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada biri kendi tarafından, diğeri düşmanı tarafından; kavga eden iki adam gördü. Kendi tarafından olan, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Mûsâ da ona bir yumruk indirip onu öldürdü. Mûsâ, "Bu şeytanın işidir. O, gerçekten apaçık bir saptırıcı düşmandır" dedi. Mûsâ, "Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmettim. Beni affet" dedi. Allah da onu affetti. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. "Rabbim! Bana verdiğin nimetle asla suçlulara arka çıkmayacağım" dedi.”(Kasas 15-17)
Benim de benzer bir hatıram var; hâla aklıma geldikçe tüylerim diken diken olur. O günlerde gurbette okurdum. Daha çocuk sayılırım. Yaz tatilinde evimize gelmiştim. Birkaç aydır beni göremeyen sevgili ablacığım da kalbindeki sevgisini göstermek ve ilgi çekmek için bana takılıp duruyor, “dur” dememe hiç aldırmıyordu. Ben de şaka olarak yerimden fırladım, boğazını iki elimle kavrayarak artistik bir tavırla “seni öldüreyim mi?” dedim. Ne kadar sıkmışım bilmiyorum, ablamın gözleri büyüdü, dizinin bağı çözüldü, o an bıraktım, ama o yere oturur gibi düştü. “Abla abla” diye sarsarak bağırdım. Gözlerini açtı, epey durduktan sonra “lan çocuk, beni öldürüyordun taman” dedi. Düşünce ne kadar korkmuş, konuşunca ne kadar sevinmiştim bilemezsiniz. Bu bana ders oldu, bir daha böyle tehlikeli iş yapmadım. Aman Allah’ım, ya ablam ölseydi?!..
Bu olayda da iki sevgili arkadaş oynarken kavga olur ve biri bıçağı çeker. Artık “ölmemek için öldürmek gerek” gibi dönülmez yola girilmiştir. Sonuç; katillik, idam veya zindan…
Böyle birisiyle karşılaşmıştım. Yaşlı başlı adamın gözleri sulandı. “Hocam, asla öldürmek niyetinde değildim. Silahını çekince, can havliyle yapamasın diye bir elimle onu tuttum, diğer elimle de bir bıçak attım bacağına. Damara isabet etmiş, kan kaybından öldü…”
O kavgaya sebep olan şeyin bin fazlasını vermeye hazır, ama neye yarar, olan geri gelmiyor. Allah kimseyi o durumlara düşürmesin. Biz de ders ve ibret alalım lütfen!
Bu ders ve ibreti çoğaltmak için maktülün annesinin şu sözlerini iyi değerlendirelim:
“Dışarı çıktıklarında bıçak taşımasınlar. Bir kişiyi öldürdüklerinde sadece onu değil, annelerini ve babalarını da öldürüyorlar.”
Acılı anne şunu da söylüyor: “Bilal saftı. Öldürmek istememişti; bu onun doğasında yok. Fakat aniden sinirlenmişti ve o sırada elinde bıçak vardı.”
Olmasın kardeşim. Silah olmasın üstümüzde. O ancak düşmanla savaşa giderken olsun. Yoksa el silaha aniden gider işte. Yine bir katil ile konuşuyordum: “Elini koynuna götürdü. Daha önce beni ölümle tehdit etmişti. Ben de korkumdan silahı çıplak taşıyordum. O kılıfından çıkarana kadar ben sıktım ölmemek için. Başka çarem yoktu…”
Ne işi o raddeye getirelim, ne de silah taşıyalım. Bir de öfkemizi kontrol edelim. Küpü küllüğü kırmak babayiğitlik değil, rezillik ve kepazeliktir. Peygamberimizin buyurduğu gibi “asıl pehlivanlık güreşte rakibini yenen değil, gazap anında nefsini ve öfkesini yenendir.” Birçok katilliğin altında da “ele göstermek” gibi bir ahmaklık yatar. Güya karizmayı çizdirmeyecek, namına laf söyletmeyecek, yiğitliğini gösterecek…
Namın batsın senin be ey cahil nefis! Adam ol da öfkeyi yutmayı öğren, affı öğren, sabrı öğren, hilmi öğren, “ne güzel adam” desinler. Bu öbüründen bin kere daha izzetli ve şereflidir.
Niye namını böyle yürütmüyorsun?