Irkçılık, Spor Ve Muz
Günlük hayatımızda, başka insanların hakkında bir Müslümana yakışmayan her türlü değerlendirmeyi yaparız. Kısa boyluya, "bodur veya cüce"; uzun boyluya, "sırık fasulye"; kilolu insana, "şişko"; zayıf insana, "kemik yığını" gibi lafları çok kolay sarf ederiz. Hele kızdığımızda ağzımızdan çıkanlara kendimiz de inanamayız. "Nerede bodur, Allah'ın belâsı odur." veya "Kavakda da boy var ama kereste oluyor." ilk aklıma gelenler. Dilin kemiği yok.
Normal şartlar altında hepimiz iyiyizdir. Mesele, kızdığımızda, öfkelendiğimizde, şaşırdığımızda, çıkarımıza dokunulduğunda nasıl olduğumuz. Böyle zamanlarda, rol yapıyorsak rol biter ya da şuuraltımız ortaya dökülür. Bastırdığımız her şey, bizi ele verir.
Emre Belözoğlu'nun, Zokora'ya "Pis zenci!" dediği zaman verilen tepkileri hatırlıyor musunuz? Emre Belözoğlu'nu kınayan birçok insan belki de aynı durumda, onun ağzından çıkan lafı sarf edebilir. Garantisi yok. Ben , Emre'nin ırkçı olduğuna inanmıyorum. Bizim kültürümüzde ırkçılık yok. Talihsiz bir öfke anı diyelim. Zenci-beyaz filmlerinden kopyelenmiş bir hakâret. Bizler zenci-beyaz ayrımını konu alan filmlerle büyüdük. Irkçılığın kötü bir şey olduğunu öğrendik ama, kavga edince bir zenciye nasıl hakaret edileceğini de zihnimize kopyaladık. Bir nevi şartlı refleks.
Geçen sene oynanan Galatasaray-Fenerbahçe maçında, Fenerbahçeli bir taraftar, Galatasaray'ın siyahi oyuncuları Drogba ve Eboue'yi işâret ederek muz gösterdi. Aklını futbolla bozmuş bu seyirci, muhtemelen, Unutulmaz Titanlar filmini seyretmiş olmalı. Zira filmde, ırkçılık ve muz meselesi var.
Amerika'da, zencilerin, ırkçılığa karşı mücadelede en başarılı oldukları alanlardan birisi spor. Irk olarak zenciler, spora çok yatkınlar. Uzun yıllar önce adını hatırlayamadığım bir belgesel seyretmişdim. Bir yarışma sonunda, ilk üçe giren iki siyâhi sporcunun elleri, yumruk şeklinde havadaydı. Amerika'daki ırk ayrımını protesto ediyorlardı. Bu resim, hâfızamdan hiç silinmedi. Yıllar sonra, bu fotoğrafın anlamını öğrendim.
1968 Mexico City olimpiyatlarında, 200 metre finalinde, Amerika'dan Tommie Smith ve John Carlos birinci ve üçüncü olurlar. Tören esnasında bir planları vardır. İkinci olan Avustralyalı Peter Norman'dan destek isterler. Tereddüt etmeden destek sözü verir. Ayrıca, eylemin şeklini de o planlar. Smith sağ eline, Carlos sol eline, siyah eldiven geçirir. Kürsüye, ayakkabısız çıkarlar. Norman ise yakasına "İnsan Hakları İçin Olimpiyat Projesi Hareket"i kokartını takar. ABD marşı çalınırken, iki siyahi atlet başlarını öne eğib eldivenli ellerini yumruk yapıp havaya kaldırırlar. Üçü de bu eylemin bedelini ağır öderler. Spor hayatları biter. Ancak, dostlukları ömür boyu sürer. Bu olaydan 38 yıl sonra 2006'da Peter Norman öldüğünde, tabutu Smith ve Carlos'un omuzlarındadır.
Şu cümleler Tommie Smith'e ait. “Beyaz atletlerle aynı takımda olmak çok kötü bir duygu. Pistte dünyanın en hızlı atleti Tommie Smith olabilirsiniz, ama soyunma odalarına indiğinizde ‘pis bir zenci’den başka hiçbir şey değilsiniz…"
Sahaya muz atmak ırkçılığın; muz yemek ise ırkçılığı protesto etmenin sembolü oldu. Ekranlarda toplu muz yeme eylemi bile yapıldı.
Muz yemek kolay. Acaba Peter Norman'ın yaptığını, yani ırkçılığı protesto için spor hayatını, hem de zirvedeyken bitirmeyi kaç kişi göze alabilir?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.