Vesayete One Minute
Ne kadar alışmıştık oysa ki, vesayet kurumlarının başındaki adamların ya da onların sözcülerinin, parmaklarını gözümüze soka soka ayar vermelerine.. Her şey ne kadar da iyiydi.. Sonra o “Uzun Adam” çıktı geldi.. Siyasi ömrünü vesayetle mücadeleye adadı.. “Yeter Söz Milletindir” şiarıyla çıktı halkın önüne.. Milletin sözü üstüne kimseye söz söyletmedi.. Göreve geldiğinden bu yana nefes almadan ülkenin normalleşmesi için savaştı.. Ve her fırsatta ensesinde vesayet organlarının nefesini hissetti.. Devire devire yol aldı.. Almaya da devam ediyor.. Oyun salonlarındaki balyozla kafasına vurulan kurbağalar gibi.. Bir yerden vurup aşağıya indiriyorsun, kenardaki başka bir delikten yenisi çıkarıyor kafasını.. Bu zamana kadar vesayet organlarının emrinde, güdümünde memleket idare edildiği için, kimsenin aklına; bağımsız oldukları, arkalarında millet iradesi olduğu falan gelmemiş.. Asker vermiş ayarı dinlemişler, profesör vermiş ayarı dinlemişler, hakim vermiş dinlemişler.. Kimse yüreklice çıkıp da; “çıkar üniformanı gel, çıkar cübbeni gel” diyememiş.. Varlıklarını borçlu oldukları yapılarla savaşmayı kesmemiş gözleri.. Kim getirdiyse onları oraya, oradan da aynı gücün götüreceğini biliyorlardı çünkü.. Tayyip Erdoğan’ı halk getirdiği için bu kadar rahat.. Statükoya kalsaydı Erdoğan “muhtar bile” olamayacaktı.. Ama bu millet işte bu oyunu bozdu.. Geçmiş olsun..
DOĞRU YERDE DURDULAR
Vesayet kurumlarının başkanları, o kendini “anayasal kurumlar” adıyla meşrulaştıran köhne yapıların sözcüleri, statükonun savunucuları, siyaset dışı yollardan medet uman elitler, ideolojisini bu topluma benimsetmeye çalışan, kendini bu ülkenin asıl sahibi zanneden jakobenler, sivil-asker bürokrasideki egemen güçler… 10 Mayıs 2014 Cumartesi günü, hepsi bir anda yerle bir oldu.. 60 dakikalık konuşmayla ayar vermeye kalkanlar sadece 60 saniyelik bir “one minute” ile tuzla buz oldular.. Cumartesi günkü manzara, tam anlamıyla bir “vesayete one minute” oldu… Hakkını yemeyelim. Başlık bana ait değil.. Bu manzarayı anlatacak doğru sözü ararken Ülke Tv’nin nokta vuruş yaptığını gördüm.. O anı ve o günden sonraki süreci en iyi anlatacak başlık buydu.. Ülke Tv Haber Koordinatörü Mustafa Güngör, yeni dönemin adını bu başlıkla koydu.. vesayete one minute… Ve 10 Mayıs 2014’ten sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.. Bakın o gün, Başbakan ile birlikte Cumhurbaşkanı ve Genel Kurmay Başkanı da salonu terk etti. Ortada yanlış bir şeyler olduğunu, devlet katı tam kadro kabullendi ve doğru tarafta pozisyon aldı.. Kendinden emin adımlarla salonu terk eden Erdoğan’ın yanında..
KILIÇDAROĞLU NEREDE YANLIŞ YAPTI?
O gün Kılıçdaroğlu da, her şeye rağmen, Başbakan’ın yanında pozisyon alsaydı, ilk seçimde iktidar adayıydı.. Bu kadar net.. Peki ama; kendisinden rol çalan, ana muhalefete rağmen hükümet politikalarını tenkit eden Baro Başkanı’nı, sessizce dinleyen, ertesi gün bir yazılı açıklamayla mahcup ve utangaç biçimde destek çıkan Kılıçdaroğlu nerede durdu?.. Tayyip Erdoğan orada siyasetin namusunun savaşını verirken, Kılıçdaroğlu neden tâbi olduğu kuruma, sivil siyaset müessesesine sahip çıkmadı?.. Sonra biz neden iktidar olamıyoruz diye sorarlar.. Halk eziliyorsa, fakirleşiyorsa, özgürlükleri kısıtlanıyorsa, işsiz-ekmeksiz kalıyorsa, deprem sonrası mağdur oluyorsa sen çık sor hesabını hükümetten.. Neden bırakıyorsun vesayet organlarına?.. Eğer o gün, Baro Başkanı’na; “siyasetçi milletten alır yetkiyi, hesabı da yine millete verir” deseydi Kılıçdaroğlu, abartmıyorum, iktidar yorgunu bir AK Parti karşısında ciddi bir seçenek haline dönüşürdü.. Ama yine Tayyip Erdoğan büyüdü dev oldu, yine CHP sınıfta kaldı.. Kalın sağlıcakla.