Emperyalizmin Yargı Cephesi
Emperyalizm çağımızda modern bir kimlik ve görünümle sürüyor. Geçmişte sömürgeci ülkeler, kendilerini savunma gücünden mahrum zayıf ülkeleri aralarında paylaşmış ve doğrudan sömürge haline getirmişlerdi. Günümüzde bu uygulamanın yerini dünya üzerinde ortak hâkimiyet kurma politikası aldı. Bu amaçla geliştirdikleri taktikleri ve sistemleri de küreselleşme başlığı altında etkin hâle getirmeye çalışıyorlar.
Dünya toplumları üzerinde kurdukları ve kalıcı hâle getirmeye çalıştıkları uluslar arası tahakküm düzenine yasallık kazandırmak amacıyla ayrı bir cephe oluşturdular. Bunun için kurdukları sistemin insanların zihinlerinde de kabul edilmesini sağlamak amacıyla etkili birtakım kavramlar geliştirdiler. Bunların başında “uluslar arası toplum” kavramını zikredebiliriz. “Uluslar arası toplum” ile insanlığın ittifak noktasına işaret ettiklerini, dolayısıyla onun kabullerini reddetmenin insanlığın ortak kabullerini ret anlamına geleceğini vurgulamaya çalışıyorlar. Oysa kastettikleri insanlık üzerinde güce ve zorbalığa dayalı hâkimiyet kurmuş çağdaş sömürge düzeninin iplerini ellerinde tutan birkaç devlet ve yapılanmadan başkası değildir. Ne var ki hizmetlerindeki medyanın yönlendirme gücünden yararlanarak bu kavramı zihinlere kazıdıkları ve onun nazarında kabul görmenin uluslar arası alanda meşruiyete kavuşmanın şartı olarak algılandığı da bir gerçektir.
Emperyalizm aynı zamanda bazı uluslar arası kurumları devreye sokarak meşrulaştırmanın stratejisini oluşturmuş, kitabını da kendi eliyle yazıp çağımızın sömürgeleştirilmiş ülkelerine ve toplumlarına kabul ettirmeyi başarmıştır. En başta BM’nin yapılanma tarzını, çalışma düzenini ve stratejisini incelediğimizde bu gerçekle karşılaşıyoruz. Gerek onunla bağlantılı ve gerekse ondan bağımsız çalışan diğer uluslar arası kuruluşların sistemlerinde ve çalışma tarzlarında da aynı gerçek karşımıza çıkar.
Çağdaş emperyalizmin uluslar arası çapta meşrulaştırma mekanizmasının en önemli cihetini yargı cephesi oluşturur. Uluslar arası yargı çağdaş emperyalizme iki yönden hizmet ediyor. Birinci olarak kurulan küresel sömürgeci düzenin dayatmalarına boyun eğmeyip yan çizmeye kalkışanların cezalandırılmasını sağlıyor. Bu cezalandırmada söz konusu global sistemi kabullendiğini resmen ilan etme ihtiyacı duyan tüm ülkeleri aktif olarak rol almaya, cezalandırmanın gereklerini yerine getirmeye zorluyor. İkinci olarak da böyle bir cezalandırmaya maruz bırakılmayan uygulamalara dolaylı bir meşruiyet kazandırmış oluyor.
Yargının normalde adaleti icrayla görevli olması gerekir. “Uluslar arası yargı” isimlendirmesine uygun bir faaliyette de uluslar arası çapta adalet aranmalıdır. Fakat emperyalizmin baskı ve dayatma uygulamalarına yargı kılıfı geçirilmesi amacıyla oluşturulmuş kurumların uygulamalarında bunu bulmak mümkün değildir. Bu da yargı şemsiyesi altında zulmün küreselleştirilmesi anlamına gelir. Dolayısıyla uluslar arası yargı organları gerçekte dünya çapında bir düzen ve disiplin sağlanması amacıyla yargının gücünü kullanma yoluna gitmiyor, çağdaş emperyalizmin sopası görevi görüyor.
Çağdaş emperyalizmin uluslar arası yargı cephesinin önemli kurumlarından biri de Uluslar arası Ceza Mahkemesi’dir. Bu mahkeme görünüşte savaş suçlarına, soykırıma ve insanlığa karşı işlenen suçlara karşı kurulmuş bir uluslar arası yargı organıdır. Kısa adı ICC (International Criminal Court) olan bu mahkeme 1 Temmuz 2002’de kuruldu. Faaliyetlerine 11 Mart 2003’te başladı. Merkezi Hollanda’nın Lahey şehrindedir. ABD, başlangıçta bu mahkemenin kendi ülkesindeki yöneticileri yargılama yetkisinin olmamasını istiyordu. Görünüşte bu talep kabul edilmedi. Fakat uygulamalar sadece ABD’nin değil onun yanı sıra küresel sistemde dizginleri ellerinde tutanların ve onların himayesi altında olanların tümünün söz konusu mahkemenin yargılama yetkisi dışında tutulduğunu gösteriyor.
Uluslar arası Ceza Mahkemesi’nin kuruluşundan sonra en çok savaş suçu işleyen ülkelerin başında ABD ve siyonist işgal devletinin geldiği konusunda bağımsız tüm insan hakları kuruluşları müttefiktir. Fakat bunların her ikisi de ICC yargılamasından muaftır.
Aynı iki yüzlülük ve taraflılık Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi için de geçerlidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.