Sürüngenler, Sürüne Sürüne Zirveye Çıkar
Halk TV ekranı, bazı gazetecileri bitirme ekranı olmaya başladı. Oraya çıkan, artık hangi psikoloji ile coşuyorsa ya da nasıl bir gaz veriliyorsa kendi ipini çekecek hatalar yapıyor.
Geçen seneyi hatırlayın. Can Dündar, 15 Haziran gecesi, Gezi Parkı’ndan, daha doğrusu Divan Otel’den Halk TV’ye bağlanarak “Burada katliam var. Oğlumda da parkda. Gerekirse tomanın önüne yatacağım” dedi. Sonra…. Ne katliam var ne de oğlu orada.
Utandı mı? Hayır. Özür diledi mi? Hayır. Hemen tatile gönderildi. Tatildeyken Tahrir Meydanı’nda görüldü. Darbecilerle fotoğraf çektirdi. Meydanları karıştırdı. Bir o yana bir bu yana… Başbakan’a yalakalığı bile denedi; olmadı. “Buraya kadar delikanlı! “ dediler basının romantik çocuğuna.” Bu kadar çuvallama yeter!”
Bu sene, sıra Yılmaz Özdil’de. Ekranda, açık seçik olarak maden işçilerinin ölümüne “müstehak” dedi. Söz uçar; yazı kalırdı eskiden. Şimdi herşey anında yazıya dökülüyor. Üstelik internet sayesinde söz de uçmuyor.
Enerji Bakanı, “Yetmiş yedi milyondan bir kişi düşün” deyince, herşey bu kadar ortada iken, sarfettiği sözler, sözlü ve yazılı bu kadar tescilli iken, bir CHP klasiği olarak sakalı da diline doladı ve “Kim vurduya gidelim diye iftira atıyorlar.” yaygarasına başladı. Sadece zeybek oynarken diz çöktüğünü ekledi. Sanki, yedi göbek İzmirli. Gene unutuverdi Mardinli olduğunu. Hey gidinin efesi…Efelerin efesi….
Başbakan’ın sürüngen sözüne de güya okkalı bir cevap verdi. Sürüngenlerin omurgası varmış. Doğru omurgası var. Ama yine de bu, onların sürüne sürüne zirveye çıktığı gerçeğini saklamıyor. Zirveye uçarak çıkmak var; sürünerek çıkmak var.
Bütün bunlar yeterli olmadı Yılmaz Özdil’i kurtarmaya. Ha bire çuvallıyor.
O halde ne yapmalı? Zuladaki en bitmez tükenmez sermayeyi kullanmalı tabi ki.
"Takdiriilahidir. Başka gün kalmamış gibi, tam da milli mücadelenin başladığı gün, Mustafa Kemal'in doğum günüm dediği 19 Mayıs'ta iftirayla işten atılmamın istenmesi, kendi payıma, onurdur"
Ne alaka?
İşten atılmamış; atılması istenmiş sadece. Hani o gün atılmış olsa “ Dağ başını duman almış” diyerek Samsun yollarına düşecek.
Ama acı gerçek şu ki arkasından giden olmaz. O da biliyor bunu. Milletin işi gücü yok, fitne yazıları ile âdeta para basan birini kurtarmak için yollara düşecek. Yola düşmek yazı tıklamaya, twit atmaya benzemez.
Battıkça batıyor. Salladıkça sallıyor. Çuvalladıkça çuvallıyor.
Bütün bu gezizekalı davranışları ve söylemleri içerisinde en acısı ne biliyor musunuz? Türkiye, basın özgürlüğünde, maden ocaklarından farksızmış.
“Başbakan’ı kastederek şöyle diyor:
“Basın özgürlüğünde maden ocaklarından farksız olan Türkiye'de gazetecilik yapıyorsam, onun sayesinde yapıyorum.”
Bu sözlere bir şey diyemiyorum. Sözün değil, insanlığın bitişi . Dedim ya çuvalladıkça çuvallıyor.
Sözü, Balzac’a bırakalım.
“Sonradan görme insanlar maymun gibidirler. Bir maymun becerikliği vardır onlarda. Bakarsınız yukarılara tırmanıyorlar, tırmanma sırasındaki çevikliğine hayran kalırsınız. Ama zirveye vardıklarında yalnızca ayıp yerleri görünür.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.