O ailelere dokunamazsınız
Başbakan Ford Fabrikası’nın açılışına gitti ya, kimi aklı ermezler, benim KOÇ ile ilgili olarak kaleme aldığım görüşlerimi hatırlatıp, kendilerince, yanlış yerde durduğumu ima etmişler.. Kendileri talimatla yazı yazan adamlar oldukları için, benim de bir yere angaje olduğum hissine kapılmışlar. Dün “AK” dediklerine bugün Amerika’dan gelen emirler doğrultusunda ağız dolusu “KARA” diye haykırıyorlar ya, benim de kalemimin ipotek altında olduğunu düşünüyorlar.. Dahası bu salaklar, benim yazıyı da anlamadıklarından kendi kendilerine eğleniyorlar.. Hiç savunma yapacak değilim.. Sadece yazımın ne kadar isabetli bir yazı olduğunun tescillendiğini arz edip bırakacağım..
BİR ÖNGÖRÜYDÜ, ÇIKTI
Demişim ki ben o gün; bizim bilmediğimiz, tıpkı Atatürk’ü koruma kanunu gibi ama gizli bir kanun olduğuna inanıyorum. Hem de buna kuvvetle itibar ediyorum. O kadar ki eğer böyle bir kanun yoksa benim gazetecilikteki son günüm olabilir diyorum.. Bunu durup dururken söylemiyorum. Sadece Türkiye için değil komprador burjuvazi ailelerin mevcudiyetinin olduğu bizim gibi kabuğundan kurtulmaya çalışan gelişmekte olan ülkeler için söylüyorum.. Eskiden daha çok sömürge ve yarı sömürge ülkeler için söylenirdi.. Ama zamanla bu aileler yerleşik ekonomik düzen içindeki yerlerini aldığından tanımlar ve tasvirler de değişti mecburen.. Bu tip ailelerin başı derde girmez.. Bu kadar net.. Bakın o vakit Başbakan’ın grup toplantısında Divan Oteli ile ilgili söylediklerini hatırlayın. Herkes zannetti ki bu sözlerden sonra çok önemli hukuksal bir süreç başlayacak. Öyle ya ülkenin Başbakanı açık suç duyurusunda bulunuyor, neyle ve ne şekilde suçlanması gerektiğini söylüyor ama savcılar bu suç duyurusunu görmezden geliyor.. Ne yapıyor peki? Bunu gündeme getiren bizim gibi gazeteciler hakkında işlem başlatıyor.. Tıpkı o gün söylediğim gibi bugün de aynı şeyi söylüyorum, komprador burjuvazi aileleri koruyan, bizim hukuk sisteminde tam karşılığını bilmediğimiz adı konmamış gizli bir yasa var. Bununla sizi tanıştırmak istiyorum. O yazıdaki “kelepçe” metaforu bu gizli ya da örtülü korumanın sembolü. Benim kimseyi kelepçeli görmek gibi bir isteğim olamaz. Anlayın diye dedim ki; eğer böyle bir yasa yoksa ortada bu kadar görüntü, görgü tanığı beyanı, Başbakan’ın açık suç duyurusu varken bu adamlar hakkında bir işlem başlatılmış olması gerekiyordu. Üstelik de bu ifşaatımın kendi gazetecilik yaşamıma da mâl olabileceğini öngörerek masaya kendimi koydum.
YENİ İTTİFAKLAR
Bu arada, paralel yapı Koç ile Başbakan’ı aynı karede gösteren resim üzerinden bir okuma yapıyor ya, orada da fena çuvallamış durumdalar farkında değiller.. Devlete karşı meydan okumada yanına küçük siyasi partileri, İstanbul Sermayesi’ni vesaireyi çekmeye çalışan paraleller, son gelişmeleri, en güçlü müttefiklerini kaybettikleri şeklinde okumamakta ısrar ediyorlar.. Hadi “kaybettikleri” ifadesi biraz iddialı oldu diyelim ki müttefiklerinin, karşı safın “can düşmanı” olmadığını öğrenmiş oldular.. Gazetelerinin arka sayfasında “Başbakan Erdoğan’a teşekkür” ilanı yayınlamak zorunda kaldılar. Hâlâ başka telden konuşuyorlar..
YAZMAYA DEVAM EDECEĞİZ
Merak edenler için arz edeyim. Bu ailelerin ülkeme verdiği zarar, boynuma taktıkları prangayla mücadeleye dün başlamadım. Bugün bırakmaya da niyetim yok. Aynı operasyona Ecevit maruz kaldığında da tepki vermiştim, Çiller maruz kaldığında da.. Erdoğan’ın durumu farklı. O kendisine çekilen operasyonu görüp pozisyon aldı. Yarın yeniden operasyona kalkarlarsa yine aynı sözleri söylemekten çekinmem. Kalın sağlıcakla.