Hızlı Tren
Terör denilen Allah’ın belasına bu ülke 400 milyar dolara yakın bir para akıttığı, 30 bin insanını feda ettiği halde çağın en ileri teknolojisi sayılan hızlı trende atağa kalması azımsanacak gibi değil.
Buna paralel olarak Lufthansa gibi dünyanın en gelişmiş hava şirketleri ile de yarışmaya girişmemiz bir başka gurur kaynağımız.
İşler yürüyor millet de peşinden yürüyor...
O yüzden Türkiye’nin Başbakanı başı dik gidiyor, başı dik dönüyor.
“Hiçbir uluslararası çevre, parmağını sallayarak, kibirle bize istikamet çizemez...” sözünü Başbakan, Avrupa’nın tam da göbeği sayılan Almanya gezisinde söylemesi Türkiye’nin “Hasta Adam” benzetmesinden nereye geldiğinin bir gerçeğidir.
Türkiye bölgesinde artık başını eğen, IMF’ye avuç açan bir ülke olmaktan sıyrılarak, nerede olursa olsun dünya mağdurlarına yardıma koşan, ezilenlerin haklarını arayan bir ülke olmuştur. Mustazafların umudu “Tek Türkiye”...
Alman yetkililerine öyle diyor Başbakan:
“Avrupa’daki ırkçılığın ve nefretin panzehiri TÜRKİYE.”
Laik Türkiye değil tabii, Anadolu’nun altı üstü, tarihi...
Deşin bağrını; bu topraklardan ancak insanlık, adamlık fışkırır.
Irkçılık Avrupalının işi, fitnesi fücuru, bizim işimiz değil...
Demek istediğim, maddi planda işler oldukça hızlı gidiyor.
Hız kesmek isteyenleri Taksim’de, Okmeydanı’nda kırıp dökerken görüyoruz.
Birleşik muhalefet de yanlarında...
PKK’dan bekledikleri şimdilik olmayınca başka cepheleri açmaya çalışıyorlar.
Başbakan’ın işaret ettiği gibi “Alisiz Aleviler” minettehlike...
Bu tip Aleviler gerçekten de problem.
Kuralsız, tabansız, anlayışsız, nerede başlayıp nerde duracakları, neyi doğru bulup neyi yanlış buldukları belli olmayınca MOSSAD’ın işine de dişine de yarıyorlar.
Ama şu var, devlet hızlandırılmış rayları döşerken ihmal edilen saha insan unsurdur.
Eğitim hâlâ eski köy eski adet...
Frenk taklidi adalet ise çıkmaz sokak.
Maalesef yıkılan kültür yapımız trenler kadar hızlandırılmış değil, aksine her durakta mola veren puf puf posta trenleri gibi. Bu sahalarda işler oldukça ağır gidince rehavetli halimizle önümüzde uzanan zaman tünelini Müslüman gibi geçemiyoruz...
Başını sıkı sıkıya bağlayan kapalı açıklardan tutun da, nazarı plandan eylem planına geçemeyen birçok Müslüman aile uçurumun kenarına gelmiş durumdadır.
Sizi bilmem, ben şahsen bazı Müslüman ailelerin düğün derneklerine gitmekten hicap duyuyorum. Şuur altını kemiren kurtlar oralarda dökülüyor...
“Asil azmaz, bal kokmaz” derlerdi, madde araya girince maalesef asalet hem azdı hem de koktu. İsterseniz burada biraz durarak camilerimizde verilen vaazların dolap beygiri gibi aynı yerde dönüp durduklarına bir mim koyalım.
Nazariyeden çıkan bir vaaz hiç dinlediniz mi?
Mesela tesettür konusunda, veya cumayı yarım kılıp camiyi terk edenler için bir uyarı duydunuz mu? Konuşmalar döner dolaşır parada noktalanır.
Cennet sanki paranın ucunda!
Hele de Dinlerarası Diyalog...
Öyle ya, Kur’an inanların kardeş olduğunu ferman ederken sen kalkar inanmayanlarla diyaloğu inanlara tercih edersen elbetteki bunda bir terslik var.
Hangi kitapta yazıyor? Müslümana mesafeli gavura yakın!
Öyle olunca da Risale-i Nur çizgisinden kopmuş bir gençlik çıkıyor karşımıza.
Kimileri füruatı bahane ederek başındaki ile dizindekini kaldırıp atmış, kimileri de “teknik nakavt” gereği takiye olsun diye namazları cebine saklamış...
Rayları bozulmuş batma ve de yok olma emareleri bunlar...
Bir zamanların Babil Kuleleri dünyalık içindi...
Hani nerede devrini titreten Ad kavmi, Semud kavmi, Firavunlar?
El Fecr suresi ayet 6-7-8:
“Görmedin mi Rabbim ne yaptı Ad kavmine; direkleri olan, ülkelerde benzeri yaratılmamış olan İrem şehrine, o vadide kayaları yontan Semud kavmine, kazıklar sahibi Firavuna.”
Hızlı raylar ruh dünyamıza döşenmezse Rabbim yapacağını yapar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.