Uygar ol mescidi katedral yap!
Hani bir Endülüs vardı... 8 asırlık göz kamaştırıcı bir medeniyetten söz ediyoruz. Şimdi yerinde yeller esen bir medeniyetten.
Ne oldu o medeniyete?
Barbarlar geldi, silip süpürdü...
Bugün İspanya’ya gidenler Endülüs medeniyetinin her nasılsa ayakta kalabilmiş nişaneleri ile karşılaşırlar. Bu dünya mirasının önemini, değerini takdir etmeyene yuh olsun!
Peki, 8 asırlık Endülüs’ten ne kaldı geriye?
Saraylar, kaleler, evler... Avrupa’ya medenileştiren ilim ve teknik...
Bir de camiler! Yani mescidler.
Saraylar, kaleler, evleri gidip görebiliyorsunuz.
Ya mescidleri?
Hadi bana Endülüs’ten kalmış bir tek mescid gösterin. Mescid olarak ayakta ve faal olsun. Yani bir müslüman içine girip ibadet edebilsin.
İspanya’ya gidenler, yıkılmış mescidlerin, yerine katedral yapılmış camilerin etrafında dolaşırlar veya içine girerler. Buralarda ibadeti özlerler, ama kesinlikle yasaktır.
İşte Kurtuba mescidi. Endülüs mimarisinin sadelik ve ihtişamının şahikası... Önemli bir kısmı yıkılmış... Kalan bölümler dahi o güzelliğin mahiyetini ortaya koyuyor.
Kurtuba’da bugün Emevi mescidi yok, katolik katedrali var! Mescidin yıktıkları kısmında katedral inşa etmişler. İki medeniyetin farkını burada görüyorsunuz. Batının gösterişçi medeniyeti ile İslâm’ın tevazu medeniyeti...
“Kurtuba’da katedral var” dedim. Eskiden Meskito-katedral denirmiş... Yani mescid-kilise.. Şimdi o da yok, sadece ve sadece “katedral” var.
Acaba, Kurtuba Mescidi ile İstanbul Ayasofyasını mukayese edebilir miyiz?
Hadi edelim!
Katolikler Kurtuba’yı ele geçirdiler ve bütün mescidleri ya yıktılar ya da kiliseye tahvil ettiler.
Halkın din özgürlüğünü tanımadılar. Onlara “ya Hıristiyan olursun, ya da ölürsün” dediler. Bir kısmı zarureten Hıristiyan oldu. Ona da inanmadılar. İşte “engizisyon” dedikleri batının meşhur “işkence medeniyeti” böyle ortaya çıktı.
Bugün İspanya’da Endülüs’ün devamı olan müslümanlar yok.
Ya İstanbul? İstanbul Fethedildikten sonra, Ayasofya Camiye tahvil edildi. Hiçbir şeyine dokunulmadı. Mozayik tasvirleri bile kazınmadan günümüze kadar geldi.
Bir ibadet mekânı olarak ipka edildi. Ne zamana kadar? 1933’e kadar.
Bu arada, şehirde hırıstiyanların yaşamasına, din ve dünya ile ilgili hayatlarını istedikleri gibi düzenlemelerine müsaade edildi. Rum patrikliğini kuran da Fatih’tir, Ermeni patrikliğini de...
Dur ve düşün: Bir tarafta, din hürriyeti yok sayılıyor ve dönmeyenler katlediliyor, diğer tarafta, padişah farklı din mensuplarını kanatları altına alıyor...
İstanbul’da üç beş kilise daha camiye tahvil edildi. Geri kalanı günümüze kadar açık kaldı...
Şimdi İspanya fevkalade uygar bir ülke. Avrupa medeniyetinin mütemmim cüzü! Türkiye ise gayri medeni. Neden? Hırıstiyanları kesmediği, ibadetlerine mani olmadığı için!
Ayasofya konusunda bu hassasiyet birden öne çıkıyor.
Hadi İspanya’ya konuşun. Hadi, “Mescid ismini neden sildiniz” deyin. “Zulüm 1453’de başladı” diyenler, buyurun İspanya’nın şanlı tarihini sorgulayın...
Medeniyet neymiş, hürriyet neymiş, insanlık neymiş görün.
Ayasofya eninde sonunda, eğer bu ülke bizimse, cami olarak açılacak. Ya da Türkiye ikinci Endülüs olacak. Bunun lâmı cimi yok. Ama, bire kadar müslümanları yok eden Avrupa’da, bire kadar camileri yıkan İspanya’da dün olmayan müsamaha bugün de olmayacak!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.