Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

İLKSEN FIRAT VE TRT’NİN ÜLKÜCÜLER İLE DERDİ NE?

İLKSEN FIRAT VE TRT’NİN ÜLKÜCÜLER İLE DERDİ NE?

Yedi Güzel Adam’ın sezon finali sahnesi , bir hayli canımı sıktı. Dizi piyasasını elinde tutan eski solcular, daha doğrusu eskimeyen solcular, ekranda solcu militanları ihya edip ülkücüleri karalamaya doymuyor. Adeta, 12 Eylül öncesinin  intikamını alırcasına. Bu furyaya İlksen Fırat da katıldı. Alay etmeyi bırakıp saldırarak. Nasıl mı?

Önce,  “Ettekrarü velahsen, velevkane yüzseksen ” sözüne sığınarak bir hatırlatmalar yapacağım.

 "Önce şaşırırsınız; sonra alışırsınız." diye bir söz vardır. Sinema ve diziler, önce şaşırtıp sonra alıştırmada bir hayli başarılı. Bir örnek vereyim .  2007 senesinde, Kavak Yelleri adındaki gençlik dizisinde, köpeğe Hüseyin isminin verilmesi, Kanal D'nin binası önünde protestoya sebeb oldu. Caferi vatandaşların protestosu sonuç verdi, kanal özür diledi ve RTÜK'den ceza aldı. Geçen sene,aynı kanalda yayınlanan Merhamet dizisinde ise köpeğe Babür isminin takılması, herhangi bir protestoya sebep olmadığı gibi doğru dürüst fark edilmedi bile.  Nasıl alıştık gördünüz mü?

Film yapımcılarının, direk karalamak veya iftira atmak kadar tesirli başka bir üslubu  alaya almak.  Filmlerdeki aptal, ruh hastası tiplere, inancımız gereği üstün tuttuğumuz ve çocuklarımıza ad koyduğumuz kutsal isimleri koymak. İnek Şaban, Murtaza, Gafur ilk aklıma gelenler…Böylece bu isimler yeni nesillere konmaz ve zamanla unutulur.

Ülkücülere dizilerle açılan savaş, isimler üzerinden  başladı denilebilir. Kaygısızlar dizisini hatırlıyor musunuz? Yapımcısı, Yedi Güzel Adam’ın da yapımcısı olan İlksen Fırat.  1994-98 arası dört yıl yayınlandı. Dizide, mahallenin üç şapşal kabadayısının adları, Kürşad, Kültigin ve Alper'di. O kadar aptaldılar ki hani bir bebeğe isim arasanız zihninizin hemen  itiraz edeceği kadar. Koskoca Çin sarayını, kırk arkadaşı ile basarak bağımsızlık savaşını başlatan Kürşad, komedi unsuru oldu.  

Yıllar sonra,  dönem dizisi "Bu Kalp Seni Unutur mu?"'da ülkücüler, yine  Kürşad karakteri ile anlatıldı. Kürşad'a hayat veren isim ise Mümtazer Türköne idi. Kendi özel  hayatında, özellikle kadın meselesinde ülkücülüğü tartışmalı olan bir yazarın, solcuların elinden çıkan bir dizide ülkücü prototip çıkarmasını beklemek bana göre biraz  hayal. Nitekim, bir tartışma programında Türköne, dizinin senarist ve yapımcıları Nilgün Öneş ve Tomris Giritlioğlu'nun yaklaşımının, ne kadar vicdanlı ve adil olduğunu söylerken; aynı programa katılan Ramazan Akgün, tam tersine ne kadar vicdansız olduklarını söyledi.  İleri gitmek istemiyorum ama  "öteki" kadın kompleksi olan Türköne, öteki mahallenin kadınları Öneş ve Giritlioğlu tarafından, prototip çıkarmaya değil, özeleştiri yapmaya ikna edilmiş gibiydi. Son bölüm olan 16. bölümden hissettiğim kadarıyla eğer dizi devam etseydi, eşinin çocuğu olmadığı için Kürşad, kadın konusunda ciddi sıkıntılara girecek gibiydi.  

Son dönemin seyredilme oranı en yüksek dizisi olan Karadayı'da , başroldeki karakterin adı Mahir. Nasıl ama? Kürşad,Kültigin,Alper şapşal kabadayı ; Deniz, Mahir adam  gibi adam.

Solcuların çektikleri dizilerde, solcuları sütten çıkmış ak kaşık göstermeleri normal bir durum.  Ülkücülere saldırmaları da normal bir durum. Normal olmayan ülkücülerin tepkisizliği.

 Öyle bir Geçer Zaman ki dizisinin hastalıklı senaryosuna, ilk zamanlarda tepki veren, dizi setine gidip protesto eden ülkücüler artık bunu da yapmıyor. Bu gidişle,  geçmişde verdikleri rahatsızlık için, memleketin güzide solcu evladından  özür dileyecekler. Gerçi, ulusalcılığa kayan ülkücüler (!) bunu layıkı ile yapıyor.

 İşte esas önemli nokta da bu.

Eğer, muhalif olduğunuz insana bulunduğu yerin iyi olmadığını; doğru yerin kendi yeriniz olduğunu ; onu aşağılayarak hissettirirseniz, yani  aşağılık kompleksine sokarsanız tıpış tıpış sizin tarafa gelir. Düşünsenize binlerce akademisyen, şair, yazar ve mütefekkiri olan bir davanın mensubları, dizlerde şapşal kabadayı, katil(Merhamet’in  Servet’i), minibüs şöförü  (Doksanlar’ın Mesut’u) seviyesine indirildi. Eh kompleksi olan da safını seçiyor. Hoş görmek  lazım.

Bir hatırlatma daha yapmak istiyorum. Öyle Bir Geçer Zaman ki  sola güzellemeyi aşarak ülkücüleri karalama  projesine dönüşmüştü. Solcular vatansever, dürüst, ilkeli, iyi aile çocukları; ülkücüler ise düzenin işbirlikçisi, iki yüzlü ve katil. İlk dönemlerde, fakültelerdeki öğrenci olaylarına yer veren dizi, son dönemde lise olaylarına indi. Ülkücü Mithat, bağlı olduğu abilerinin emri  ile solcu Aydın'ı öldürdü.  Yedi Güzel Adamın final sahnesi ile ne kadar örtüşüyor değil mi? Abilerden silah alan liseli Kahraman, sınıf arkadaşı Cevat’a silah çekti. Dilerim yeni sezonda o silah patlamaz. Patlarsa TRT’nin ve İlksen Fırat’ın  ne yapmaya çalıştığını gerçekten masaya yatırmak lazım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi