Al Sana Özgür Basın
Şimdi alt alta iki güncel örnek vereceğim. İkisi de dünden. Önce CHP’ye yakınlığıyla bilinen Halk Tv’de yayınlanan bir programdan.. Yol Haritası isimli programda, Sinan Meydan, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun, CHP seçmeninin beklentilerine ne denli uzak bir aday olduğunu anlatmaya başlamıştı. Bunu da somutlaştırmak için kitabından örnek verecekti.. Derken önce sesi kısıldı, ardından da ekranı karardı. O ana kadar programın sunucusu Ceyda Karan’ın, “muhakkak bitirmemiz lazım, süremiz doldu çünkü” dediği sözleri işittik izleyiciler olarak.. Ancak nasıl “illa ki çıkılması gerekiyor”duysa, bu ekran kararma hadisesinden sonra Ceyda Karan yeniden kamera önüne çıkıp, az evvel yaşananın bir teknik arızadan kaynaklandığını söyleyecek vakti buldu.. Eğer ekran kararmasının teknik hatadan kaynaklandığını anlatacak kadar vakit vardıysa, bence pekâlâ Sinan Meydan da çıkıp, anlatmaya başladığı tezi iki dakikada toparlayabilirdi..
DİKTATÖRDEN KORKMUYORUM
İkinci örnek ise, senarist Emrah Serbes’in sözleri. CNNTÜRK’e çıktı ve dedi ki; “…Tayyip Erdoğan diktasının belli bir zulmü var, herkesi korkutacaklarını zannediyorlar. İstediğiniz zulmü yapın, gözlerimizde korkuyu göremeyeceksiniz.. Siz öyle ucuz kabadayıysanız, ben de Bezhat Ç.’nin yazarıyım.. Doktor değiliz belki ama bizim de hastamız çok….” Emrah Serbes’e, yaptığı sosyolojik ve siyasal tespit için ne kadar teşekkür etsek azdır.. Bizim Akit’te sayfalarca yazarak ifade etmekte zorlanacağımız sözleri, iki cümleyle özetlemiş. Hay aklına fikrine sağlık.. Korkmazsınız elbette.. Gözlerinizde o korkuyu görmeyiz.. Onlar kabadayıysa sen de dizi film yazarısın.. Helal sana.. Dikta rejimi olsaydı öyle mi olurdu?. Diktatörün büstünün önünde secde etmeden yola devam edebilir miydin?. Behzat Ç. yerine 24 saat Tayyip E. diye dizi yazmak zorunda kalmaz mıydın?. Yanlışlıkla diktatör hakkında tek yanlış kelime sarf ettiğinde canından olmaz mıydın?.. Bunlar biri iki ödlek ve hükümete şirin görünmeye çalışan (ve anlaşılan o ki hükümetle iş tutmak isteyen) patronun tasarrufuna bakarak kendilerince diktatör tanımı yapıyorlar.. Arkadaş, kim sizi işten atıyorsa, ondan sorun hesabınızı.. “ne işin var senin Başbakan’la?” diye..
PELİN BATU
Bir de son örnek.. Pelin Batu.. İyi bir yazar olduğumu iddia edemem.. Ama müsaadenizle arz etmem gerekir ki, “iyi bir okurum”.. Kalemi eline aldığı günden bu yana, Milliyet gibi köklü bir gazetede neden ve nasıl yer aldığını anlayamadığım bir isimdi.. “Okunmuyor” diye yazılarına son verilmiş olabileceğine kimse kanaat getirmiyor.. Oysa çevremde benim gibi “iyi okur” saydığım pek çok isimden aynı eleştiriyi duyuyordum.. “Pelin Batu’nun yazıları hiç de okunur yazılar değil”.. Yarın benim gazetem de; “Dede, okunmuyor yazıların kardeşim. Daha çok okunduğuna inandığımız Pelin Batu’yu alıyoruz, senin köşeni ona veriyoruz” deme hakkına sahip değil mi?.. Neden işin bu kısmını yok sayıyorsunuz.. Ben geçen Pazar, Milliyet’i elime alıp da, Çetin Altan’ın köşesinde yine o bayat fıkraları gördüğümde de aynı şeyi düşündüm.. Öylesine kıymetli bir köşenin, bu ucuz fıkralarla kapatılması, biz okurlara haksızlık değil mi?. Yarın patron da benim gibi düşünüp “Çetin Abi artık yazmanızı istemiyoruz” derse bu da mı siyasi baskı olacak?. Güldürmeyin beni.. Kalın sağlıcakla.