“Tekmeyi Kim Vurdu?”
“Ekmeleddin İhsanoğlu” adını Cumhurbaşkanlığı için ilk duyduğumdaki düşüncelerimi yazmıştım, bizi takip edenler şu sözlerimi hatırlarlar:
“Benim ilk tepkim, “yazık oldu Ekmeleddin Beye. Ben kendisini severim. Keşke bu teklifi kabul etmeseydi” oldu.
Evet, bence kabul etmemeli idi bu teklifi. Ama Demirel’in sözü de yabana atılmazdı. Hani Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a cumhurbaşkanı olma fırsatı doğunca şöyle demişti: “Hiçbir fani o makamı reddedemez.” Ama Abdullah Gül aday gösterilince ters köşe olmuştu. Fakat işte bu fani Ekmeleddin İhsanoğlu şimdi onu haklı çıkarıyordu. Benim gerekçelerim şunlardı:”
Bundan sonrasını merak edenler için adres veriyorum; tıklayıp okuyabilirler. (https://www.habervaktim.com/yazar/65740/hani-inanclara-saygi-vardi.html)
Bu konuda yazılanları okuyorsunuz. Bizim cenah benzer şeyler söylüyor. Ama Akit’ten Mehmet Koçak Bey benim de aklıma gelen, ama “olmayacak duaya amin demeyelim” diye yazmadığım düşünceyi yazmış. Sevindim ve takdir ettim.
Şöyle diyor: “Yapılan açıklamalar ve gönderilen bu mektupta yer alan itiraflar gösteriyor ki; Sayın Ekmeleddin Hoca; sadece oynanmak istenen oyun için bir figür olarak seçilmiştir.
O ilk başta belki oynanmak istenen oyunun farkında bile değildi. Ancak, şimdi bu ihanet projesinde bir rol ile görevlendirildiğini anlamış olmalıdır.
Bu oyunun acımasız kurallarını koyanların kendisini kullanmak için aday gösterdiğini anlamış ise; hiç vakit kaybetmeden, şahsiyetini ve onurunu korumak için bu kirli oyundan sıyrılacak şekilde adaylıktan çekilmeli ve oyunu bozmalıdır.
Çünkü; kirli oyunlara alet olmak, kukla olmak ona yakışmaz.
Eğer bütün bu ihanet planlarını bilerek kendisine verilen rolü kabul etmiş ise; o zaman kendisi tarihi ihanetin bir parçası olduğunu kabul etmek zorundadır. Unutulmasın ki; ülke ve milletimizin geleceğini karartmaya yönelik ihanet planlarını kuranlar ve rol alanları ne tarih, ne de millet af etmeyecektir.
Benden söylemesi, takdir Ekmeleddin Hocanın…”
Ben yazmadığım bu “istifa etmesi gereğini” çevreme anlatırken bir de fıkra eklemiştim. Oldu olacak onu da yazayım bari. Yarın tutar birisi de onu yazarsa, belki yine hayıflanabilirim, neme lazım.
Büyük bir yolcu gemisi denizde yüzüp giderken, birden güverteden bir adam denize düşer. Millet çığlık çığlığa “imdat” diye bağıran adama yardım edilmesini ister ama kimse buna cesaret edemez. Bu esnada bir papaz suya atlar ve adamı yakalar. Çılgın tezahüratlar arasında gemiye yaklaştırır ve atılan ipler vs. ile gemiye çıkarlar.
Kahraman papaz için bir tören düzenlenir gemide ve bir madalya/ödül verilir. Adı anons edilince papaz alkışlar arasında kürsüye gelir, ödülünü alır ve sonra mikrofon başına geçer. Salon soluğunu tutarak susmuş, heyecanla papazın diyeceklerini beklemektedir.
Papaz önce şöyle bir süzer salonu, sonra derin bir nefes alır, derken heyecan ve merakla ağzı açık kulak kesilenlere tane tane sorar:
- Her şey iyi güzel de, merak ettiğim bir şey var; benim kıçıma tekmeyi kim vurdu da denize düşürdü?
Ne dersiniz, “Ekmel Bey” de bu soruyu sorar mıdır sizce?