Yazdık, hep yazdık, yazmaya da devam edeceğiz.. Nefesimiz yettiğince kurulan tezgahın şifrelerini çözüp kamuoyuyla paylaşacağız.. Müesses nizamın, Tayyip Erdoğan’ı Köşk’e çıkarmamak üzerine kurulu planın birinci aşamasının tutmadığını bu nedenle ikinci aşamaya geçildiğini söylemiştik.. Acele etmişiz.. Hâlâ daha birinci aşamanın hayata geçirilmesi üzerine hesap yapmaya devam ediyorlar.. Neydi bu aşamalar, bir hatırlayalım isterseniz..

1) Recep Tayyip Erdoğan’ı Köşk’e çıkarmamak..

2) Eğer buna mani olunamazsa hükümeti ele geçirmek

Ben açık söylemek gerekirse, resmi gazetede Erdoğan’ın “aday” olarak ismini gördükten sonra ikinci aşamaya geçildiğini zannetmiştim.. Ancak gerek YSK’ya gerekse Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuruların ardından anladım ki, yolu daha çetrefilli olan ikinci aşamayı kabullenmiş değiller.. Birinci aşamada ise tertip akışında değişikliğe gitmişler.. Bu çok açık...

HÜKÜMET BUNALIMI İSTİYORLAR

Müesses nizamın Erdoğan’ı Köşk’e çıkarmamak gibi bir ana kavga verdiğini zaten görüyoruz.. Ama burada, perde gerisinde başka bir hesabın yapıldığını da dikkatlerden uzak tutmamak lazım.. Burada da açıkça görülüyor ki, artık yeni hedef hükümetin düşürülmesi.. “Başbakan istifa etmelidir” korosunun pek âlâ bildiği gibi, Cumhurbaşkanı tarafından hükümeti kurmakla görevlendirilen Başbakan, kabinesiyle birlikte başbakandır.. Bir anayasa hukuku tartışması başlatmak istemem ama, Cumhurbaşkanı evvelâ Başbakan ataması yapar da, o kişi de kabinesini belirleyip Köşk’e göndermez.. Cumhurbaşkanı hükümeti kurabileceğine inandığı kişiye sadece ve sadece görevlendirme yapar.. O kişi yapılan bu görevlendirme neticesinde, TBMM’den de güvenoyu alabileceğine Köşk’ü ikna ettiği listeyle ancak Başbakan olur.. Hatırlayalım, koalisyonlar döneminde pek çok kişiye dönem dönem hükümet kurma görevi verildi. Ancak başarılı olamayıp görevi Köşk’e iade ettiler.. Aralarında Yalım Erez gibi grubu olmayan milletvekilleri dahi vardı.. Bu kişiler o dönemde “başbakanlık” mı yaptılar? Değil.. Sadece “Başbakan adayı” belki diyebiliriz.. Bu kadar lafı niye ettim? Arz edeyim.. Kabinesiyle birlikte ancak “başbakan” olmuş bir kişinin istifası halinde, göreve birlikte başladığı kabinesi de düşer.. Bir bakanın hatta bakanlar kurulunun tümden istifası, Başbakan’ın konumunu değiştirmez ancak Başbakan’ın istifası yahut vefatı halinde hükümet düşer.. Çok net ve belirgin.. Bunu MHP Lideri Devlet Bahçeli çok çok iyi biliyor.. Nisan 2003’te yapılması gereken genel seçimlerin takvimini, kendi başına 3 Kasım 2002’ye aldığında, karşısındaki en önemli tehdit,  Başbakan Ecevit’in istifa ederek hükümeti düşürmesi tehdidiydi..  İyi ama bugün ne istiyorlar?..

KAOS, BUNALIM

Bakın değerli dostlar.. Bunlar ellerindeki kurumların güçlerini de test ederek bir yol yürümek istiyorlar.. Yüksek Seçim Kurulu’na tesir edebilirlerse oraya, Anayasa Mahkemesi’ne tesir edebilirlerse oraya.. Hiç farketmiyor.. Başbakan’ın da, tıpkı memurlar gibi seçimler öncesinde istifa etmesi gerektiği yönünde karar çıkartmak istiyorlar.. Doğacak hukuki ve siyasi manzarayı da biliyorlar.. Erdoğan istifa edecek ve hükümet düşecek.. Murad ettikleri şey, Abdullah Gül’ün, istifa etmiş olan Başbakan’a, “yeni hükümet kuruluncaya dek görevinize devam edin” dememesi.. Ya da en azından bunun üzerinden pazarlık yapmak istiyorlar.. Kendi akıllarınca..  31 Ekim 1989’da Turgut Özal Cumhurbaşkanı seçildiğinde Başbakan idi. 16 Mayıs 1993 tarihinde Süleyman Demirel de Cumhurbaşkanı seçildiğinde Başbakan idi. Bugün sadece Cumhurbaşkanının nasıl seçileceği ve kaç dönem kaç yıllığına görev yapacağını anlatan hükümler değişti Anayasa’da.. Başkaca bir tablonun ortaya çıkması, darbe planlayan yapıların varlıklarını devam ettirdiklerini gösterir bize.. Bu kadar.. Kalın sağlıcakla.