Ekmeleddin Bey ve Türk Solu
İşte bu olmadı Ekmeleddin bey!...
Eline tutuşturulan bir dergiyi, sırf kapakta sizi medh ediyor diye tutup kaldırmayacaktınız. O derginin sadece o sayısında vardınız bugüne kadar. Belki eski sayıları karıştırsak, aleyhinize yazılar bile vardır o dergide.
“Derginin içeriğini bilmiyordum; arkadaşlar çok samimi idiler.” diyorsunuz.
Türkiye’de 12 yıldan beri yapılan kavganın taraflarından birisidir o dergi. Kapağında “Ordu göreve” manşetiyle çıkmıştır ve mensupları meydanlarda aynı pankartı taşımıştır.
Siz bütün bunları nasıl bilmezsiniz?...
12 yıldır çekilen bu darbeci zihniyetle mücadele sancısından nasıl haberdar olmazsınız?...
Biz sizin nereden ve nasıl bir maziden geldiğinizi çok iyi biliyoruz ama sizi ilk defa görüp dinleyenler, güncele bîgâneliğinizden dolayı, Mars’tan yeni geldiğinizi zannedebilirler.
O dergi ve zihniyeti, tam da “zurnanın zırt dediği yer”dir işte.
Darbecilik, kardeş kavgası, kin, nefret o dergide mündemiçtir.
Sizin gibi, Ortadoğu’yu ve dünyayı bilen birisinin o dergiyi ve zihniyeti bilmemesini Türkiye kamuoyu olarak çok tuhaf karşıladık ve siz de bu ülkeye cumhurbaşkanı olmak için yola çıktınız ama daha ilk sokak yürüyüşünüzde elinize o dergiyi alıp poz verdiniz. Bu ilk eylem ve ilk tuzaktı size ve maalesef siz de bu tuzağa iyi niyetle düştünüz. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki, cehenneme giden yola, iyi niyet taşları döşenmiştir.
O dergiyi o şekilde tutup kaldırmanızdan da anlaşılıyor ki, etrafınızda nitelikli bir danışma grubunuz yok. Biraz heyecan, biraz farklılık ve daha çok da “saldım çayıra, Mevlam kayıra” stratejisi ile yol alıyorsunuz. (Veya alamıyor, yerinizde sayıyorsunuz.)
Sosyal medyada Muhsin Yazıcıoğlu külliyatıyla verdiğiniz bir poz vardı. Sokakta elinize tutuşturulan o dergi, rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefat ettiği hafta “İyi bilmezdik” manşeti ile çıkmıştır, biliyor musunuz? O dergi, Muhsin Yazıcıoğlu ve siz... Bu üçlü arasında, o dergi göze çok ama çok batıyor Ekmeleddin bey ve bu dergi o tabloya hiç yakışmadı.
Ekmeleddin Beyin Seçim Sloganı
Sloganınızdaki “ekmek” kelimesinin, hem fiil, hem de isim olarak kullanılıyor olması, tam bi retorik harika!... Kim bulduysa alnından öpelim!...
Ne saçma ve ne ilkel bir slogan bu?... Tam da 12 yaş altı kelime oyunu örneği. Barış ekmek... Kardeşlik ekmek... derkeeen karşınıza fırından aldığınız ekmek çıkıyor. Güya “Ekmeleddin” deki “ekme” seslerinden hareketle bir özgünlük sergilenmiş ama çok komik olmuş. Zaten muhalifleriniz de hemen “ekmek”teki, “atlatmak, satmak, terk etmek” argo anlamını da dolaşıma soktular.
Sadece seslere dayanan o slogan niteliksiz ve derinliksiz bir slogan. Size hiçbir artı değer kazandırmayacak. Ve en vahimi de şu: bu slogan sizin arka planınızı ve derinliğinizi değil, basit ve sığ bir sol jargon örneği. (Araya bir yere, nasıl olup da bir “özgürlük” sıkıştırmamışlar ona şaştım.)
16 Haziran gününden önceki Ekmeleddin beyi arıyorum dostlar. Gören bana haber versin lütfen.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.