Massada Kalesi ve İsrail’in Sonu
Üç haftadır amansızca devam eden İsrail barbarlığının sonuçlarını birçok zeminde uzun uzadıya değerlendiriyoruz ama asıl masaya yatırıp konuşmamız, sorgulamamız, deşelememiz ve mücadele etmemiz gereken bu vahşetin neyin sonucu olduğu... Yani, “asıl ‘barbar’ kim?” sorusunun cevabını vermek ve gereğini yapmak bizi “İsrail’le nasıl mücadele etmek gerekir?” sorusunun cevabına götürecektir.
Şu ana kadarki tavrıyla İslam Dünyası, (Türkiye ve Katar hariç) “İsrail’le nasıl mücadele edilmez?” sorusunun cevabını gayet açık bir şekilde vermiş oldu! Dolayısıyla bu yönetimlerle mücadele etmek İsrail’i yola getirmenin ve Siyonist barbarlığı bitirmenin birinci şartı olmalı.
Bölgede İsrail’den daha tehlikeli düşmanın meşruiyet özürlü İslam ülkeleri olduğunu artık izah gerektirmez bir hakikat. Onun için Mısır’da Mursi, Türkiye’de Erdoğan hükümetleri İsrail için tehlike arz ediyordu. Birincisinden kurtuldu İsrail, ikincisini devirmek için hemen her yol denendi ama olmadı. Şu anki kuduz köpek gibi saldırması biraz da bundan… Türkiye, hükümetiyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, TİKA, Kızılay gibi kurumlarıyla, Anadolu Ajansı’yla, TRT’siyle Gazze’ye yardıma koşuyor. Akan kan durdurulamasa da İsrail vahşeti ve Gazze’deki soykırım tüm dünyanın gözü önüne seriliyor, masumlara yardımlar ulaştırılıyor ve İsrail’in uzun vadeli planları bir bir çöküyor!
Ama yetmiyor!
Filistinlilerin İsrail’in ölüm kusan en üst düzey teknolojiyle donatılmış, iyi eğitimli ordusunu Gazze’de paçavraya çevirmesi ve yüzü aşkın İsrail askerini öldürmesi; hava, kara ve deniz ablukasını delmesi, işgal altındaki toprakların tümüne füze gönderebilecek bir kapasiteye erişmesi, demir kubbe efsanesini bitirmesi ve neredeyse tüm İsrail vatandaşlarını sürekli sığınaklara gönderecek bir güvenlik riski oluşturması direnişi güçlü kılan ve ön cepheyi tahkim eden unsurlar.
Şimdi bu direnişin güçlenerek Türkiye ve Katar’ın da içinde bulunduğu yeni bir hatta dönüşmesi gerekiyor.
Zira İsrail hiçbir zaman hakkaniyetli bir zeminde anlaşmaya yanaşmayacaktır!
Zira İsrail hiçbir zaman Filistin’deki meşruiyeti güçlendirecek adımlar atmayacaktır!
Bazen geri adımlar atsa da fırsatını bulduğu her safhada yeniden ve sadece öldürecektir!
Zira İsrail gırtlağına kadar suça bulaşmış bir terör yapılanmasıdır!
Neredeyse her yaptığı icraat hukuksuzdur; Gazze’deki vahşeti bunlardan sadece birisidir.
İsrail yönetiminin beslendiği mitolojiler ve ‘dinî kaynaklar’, karar alıcıların motivasyonları ve bu durumu garantiye alan uluslararası sistem ve konjonktür İsrail’in bildiğimiz bir devlet aklı ile hareket etmesine engeldir!
Mitolojilerindeki Massada hikâyesinde, Massada kalesini son kişi ölünceye kadar terk etmemişler, teslim olmamışlardır. Bugün de olacak olan odur!
İşgalcinin bu halet-i ruhiye ile teslim olmamacasına verdiği bu savaş karşısında vatanını savunan, toprağına tutunmaya çalışan Filistinlilerin teslim olmasını istemek, Hamas’ın silahsızlanması gibi saçma sapan İsrail şartlarını dillendirip savunmak kimin haddine!
İsrail’in sonunu getirecek yol, bu hakikatlere göz kapamamak ve başta sorduğumuz sorulara cesaretle cevap bulmaktan geçiyor.
Zira İsrail’in sonunun gelmesinden başka her senaryoda kan ve gözyaşı, savaş ve gerilim görünüyor! Barış ve uzlaşma bu şartlar altında ihtimal dâhilinde değil.
Herkes hesaplarını buna göre yapmalı...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.