İbrahim Bektaş

İbrahim Bektaş

Bayram Gelmiş Neyime, Kan Damlar Yüreğime!

Bayram Gelmiş Neyime, Kan Damlar Yüreğime!

Bir Ramazan ve Bayramı’nı daha arkada bırakmanın hüznü içerisindeyim.

Aslında Bayramlar yasalarla dayatılanları hariç kafamız kuma gömülü olduğu geçen yüz yılın sonlarına kadar dayatmacılara inat bizlere tarifi imkânsız neşe ve sürur verirdi. Batılı batıl zihniyetlerin yerli taklitçilerince uygulanan “köklerinden uzaklaştırma politikası” üzerimizde denemeye başlandığında ise Bayramlar manevi hazlarından ziyade, şekerle, etle ve tatillerle özdeşleştirilmeye başlandı.

Geçen yıllarda olduğu gibi, bu bayramı da İslam coğrafyası kanlı ve hüzünlü bir atmosferde geçirdi.

Ülke içinde Cumhurbaşkanlığı seçimi ve rehin  konsolos personeli ana gündemi oluşturdu.

Mutat olarak fert bazında bir çoğumuz sorumluluklarımızı yerine getirdiğimizi düşünebiliriz. Yine, Diyanet İşleri Başkanlığımızın “Hiç kimse kimsesiz kalmasın” diye başlattığı yaşlılarımıza yönelik girişimi, bence akılda kalacak bu bayrama ait farklılıklar arasında yer aldı.

Anadolu’da çok karşılaşmadığım ama Trakya’nın şirin bir ilçesi olan Demirköy (Kırklareli)’de bayramlarda tekrarlanan güzel bir adet belki de benim için en güzel bayram hatırası olarak yaşayacak. 

Bu güzel geleneği sizlerle paylaşmadan geçmek istemiyorum.

O da şu; Bu yeşil ve şirin ilçemizde Bayram Namazlarını müteakip cemaatin büyük bir çoğunluğu bürokratlar dahil topluca yürüyerek mezarlığa gidiyorlar. Herkes önce kendi yakınının kabrini ziyaret ettikten sonra okunan Kur’an-ı Kerim’lerden sonra topluca yapılan duaya iştirak eder. Daha sonra sıraya geçilerek herkes birbiri ile metrelerce uzanan kuyrukla bayramlaştıktan sonra evlerine döner.

Alınan haz sözle anlatılamaz. Mutlaka yaşamak lazım.

Daha anlatılacak çok güzellikler var. Ancak Bayram madalyonunun diğer yüzüne de değinmek istiyorum. 

Ne yazık ki madalyonun diğer yüzü bize bakan tarafı kadar temiz ve parlak değil. Çünkü, Vahşi Batı bu bayramı da boş geçirmedi. Son yıllarda Müslümanlara rutin olarak yaşatılan Acı Kader bu bayramda Filistin’de sahnelendi. Uygar (!) Batının gayri meşru çocuğu İsrail, medenililikleri uygulamalarında kaim hamilerinin kendisine yüklediği tarihi misyonunun gereğini yerine getirmek için masum Filistinliler üzerinde ürettiği yeni silahlarını denedi. Aynı zamanda yanına aldığı Müslüman kisvesine bürünmüş soysuzların desteği ile de zulümlerine “meşru savunma” karinesi ile kılıf uydurmaya çalıştı.

Çok şükür diğerleri gibi bu hain tuzakları da başlarında patladı ve Hak Yolu’nun haklı savunucuları tarafından akim bırakıldı. İsrail ordusu verdiği kayıpla çok büyük ihtimalle bir daha aleni olarak ve pervasızca bu tür azgınlıklar yapamayacaktır. Şeytanla ortaklaşa olarak yürütmekte oldukları ayak oyunları ve sinsilikler ise hiç şüphesiz Kıyamete kadar devam edecektir. 

Bu olay bana, Allah Resulünün (sav) “Müşrikler bir daha üzerimize gelemeyecek” diyerek sonucunu değerlendirdiği Hendek Gazvesi sırasında yaptıkları anlaşmayı bozarak Müslümanları arkadan vurmaya çalışarak ihanet eden Beni Kureyza Yahudilerine, gazvenin bitiminde yaptığı uygulamayı hatırlattı.

Ben de inanıyorum ki, bu zalimce saldırılarına Filistinli Mücahitlerden beklemedikleri bir karşılık alan azgın Yahudi topluluğu Gazze’ye bir daha bu şekilde saldırmaya cesaret edemeyecektir.

Bu da Filistin’de kalıcı barışın kapısını aralamada çok önemli bir rol oynayacaktır.

Yazıma, Suriye, Irak ve diğer kan ve göz yaşı ile Bayram yaşamak zorunda kalan İslam coğrafyasındaki kardeşlerimizin en kısa zamanda kurtuluşa ermelerini dileyerek son verirken, bir Anadolu Türkümüzden bir beyitle nokta koymak istiyorum.

“Bayram gelmiş neyime

Kan damlar yüreğime”.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Bektaş Arşivi