İfade geç alındı diye mahkeme kararı yok mu sayılır?
Aklı sürekli iktidarın koltuğunda, bilgisi kıt birtakım avukatların türediğini, hatta eski savcılardan harman yapıp yargı konusunda ahkam kestiklerini görüyorum.
Emniyetçilere tanınan ek süre 26.7.2014 saat 1.30 bitmiş de, savcı ifadeleri 02’de almış.
O yüzden “hakimin kararı yok sayılır”mış...
Vay canına sayın seyirciler!..
Benim bildiğim, ceza usulüne göre, mahkeme kararları ya itiraza veya temyize tabidir, “geçersizdir” diye üçüncü bir şık yok...
Başta İstanbul Baro Başkanı olmak üzere cemaati gaza getirerek Sulukule nevinden şov yapıyorlar. Gecikmelere gelince, bunlar ya yeni avukat oldular veya sayı saymasını bilmiyorlar.
Soruyorum, ister savcılıkta ister mahkemede olsun, bu ülkede saatinde ne zaman duruşma yapılmış, ne zaman ifade alınmış? Her zaman gecikmeli değil mi?
Bir sefer, saat dokuz duruşmasına yetişeyim diye taksiye atlayıp gidince ne göreyim, mahkeme başkanı (Ankara 3. Ağır Ceza) 30 dosyayı aynı saate koymuş, ben de 29. sıradayım. Öğlene doğru ancak sıram gelebildi.
Ben şimdi çıkıp, “saatinde alınmadığım için mahkemenin kararını yok sayıyorum” diyebilir miyim? Gülerler adama, hem sen Türkiye’de yaşıyorsun, elindeki usulü malzeme ithal malı.
Bu malı AK Parti icat etmedi, paşa deden varken de öyle idi...
Tabii ki emniyetçiler hakkında teftiş raporu düzenleyen baş müfettişin Aydınlık gazetesine haber sızdırdığı için açığa alınma iddiası üzerinde dururuz.
İddia doğru ise vahim...
Müfettiş raporlarının delil kabul edilmesine gelince, bu da yeni bir uygulama değildir.
Öteden beri mahkemeler bilirkişi raporlarını esas alarak karar veriyorlar. Bilirkişiler de ya teftiş raporlarını veya emniyetin fezlekesini baz alırlar, dosyayı doğru dürüst okumazlar.
Bakarsınız bilirkişi hukuki vasıflandırma yaparak mahkemeyi hakimden önce bitirmiş.
Aslında usule göre bilirkişinin öyle bir görevi yok ama yapıyorlar.
Kolayına mı geliyor nedir, Yargıtay da bu tip kararları maalesef onuyor...
Aklıma gelen bir olayı sizlerle paylaşmış olayım.
Merhum Necati Çelik’in Çalışma Bakanlığı döneminde stadyumlara sığmayan memur alımı imtihanını hatırlayın. Sol kesim bu imtihan hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına şikayetlerde bulunmuş ancak savcılık takipsizlikle sonuçlandırmıştı.
Ne var ki dürüst ve hukuktan yana olan Kılıçdaroğlu(!), SSK Genel Müdürü olunca olayın rengi değişti. Devreye Çalışma Bakanlığı Teftiş Kurulu’nu koydular.
Takipsizlikle sonuçlanan olay hakkında, haricen gazel okuyan müfettişlerin hazırlamış olduğu yetkisiz rapor esas alınarak Ankara 8. Ağır Ceza mahkemesinde “sahte evrak” düzenlemekten dava açıldı. Bilesiniz diye söylüyorum; mahkemenin iki üyesi Kılıçdaroğlu’na yakın görüşte, başkan ise mahkûm ettiği kişilerin görüşünde, iktidarda AK Parti var...
Mahkeme bilirkişi incelemesi yaptırmadan sırf müfettişlerin raporunu delil kabul ederek bastı cezayı. Yargıtay önce bozdu, sonradan onadı.
Birçok memur hapse girdi, işlerinden oldular, aç kaldılar...
Demek oluyor ki bu devran yeni değil, eskiden de öyle idi, halen de öyle.
O bakımdan ittifak halinde İstanbul Sulh Ceza hakimleri Bekir Altun ile İslam Çiçek’e takmaları tamamen şov ve de maksatlı. Bir kere bu hakimler mahkeme değildir, sadece hazırlıktan gelen dosyalara bakarlar, yargılamayı ise tevzide hangi mahkemeye düşerse o yapar.
“Özel mahkemeler kurdular” suçlaması tamamen yalan.
Görüyorsunuz ne hale geldik. Bir zamanların risale-i nur çizgisinde olan cemaat kapı kapı dolaşarak CHP’ye oy istiyor... Cemaat uzaklara açılalı cemaatçileşti...
İşbirlikçileri eski Marksistlerle ateistler...
Ne bu hal? Diye soruyorum, “onlar hakkı savunuyor” diyorlar.
Vay canına, önce CHP’den sonra da AK Parti’den tart edilen Ertuğrul Günay veya Mehmet Altan gibileri hakkı savunuyormuş da haberimiz yok.
Bu tip cevaplara ben irkiliyorum, samimi mensuplar ne der bilemem.
Tutturmuşlar, Başbakan geçmişte “iktidar için papaz elbisesi de giyerim” demiş.
Bana bak, cemaatçi bozuntusu.
Başbakan nihayetinde siyasetçidir.
O on takla atsa da cemaat yerinde eksiksiz, tavizsiz dik duracak.
Sen kalk, Dinler Arası Diyalog konusunda Papa’ya biat et, ülkeyi şeytan tuzağında kıskaca alanlara karşı adeta kurtuluş savaşı veren Başbakan’ı suçla...
Yazık değil mi, ayıp değil mi, günah değil mi?...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.