Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Ağustos'ta Rapsodi, Batman Ve Wolverine

Ağustos'ta Rapsodi, Batman Ve Wolverine

Bundan  tam  69 yıl önce,  6 Ağustos Pazartesi günü saat 8.15'de, ABD, "Little Boy" adındaki Uranyum-235 tipi nükleer bombayı Hiroşima Şehri'ne attı. Japonların, sokakta yoğun  oldukları saat seçilmişti. Daha önce, bomba atmayı planladıkları bölgelere hava saldırısı olmayacağını duyurarak buraların göç alması da temin edilmişti ki ölenlerin sayısı fazla olsun. ABD, üç gün sonra da Nagasaki'ye, Plütonyum-239 tipi "Fat Man" adını verdikleri bombayı attı. Her iki şehirde o an ve daha sonra bombanın etkisiyle ölenlerin sayısı  300.000'den fazla. Üzerine radyasyonun tesiri ile meydana gelen sakatlıklar ve genetik hastalıklar eklenince milyonları mahveden bir felâket ortaya çıktı. Bu yüzden, en büyük insanlık suçunun işlendiği 6 Ağustos "soykırım ve utanç günü"  olmalıdır.

Zâten teslim olmayı düşünen Japonya'ya  atılan bu iki bombanın amacı, elbette savaşı bitirmek değildi. Bütün dünyayı hizâya sokacak bir gücü elinde bulundurduğunu göstermek isteyen Amerika ve onu yöneten Yahudi lobisi için iyi bir tatbikat fırsatıydı. Başardılar da. Dünyaya gözdağı verdiler. 1948'de İsrail kuruldu.1949'da Nato kuruldu. Elinde atom bombası olan bir güce kim direnebilirdi ki artık?

O felâket gününü hissetmek isterseniz Akira Kurosawa'nın "Ağustos'da Rapsodi" filmini seyretmenizi tavsiye ediyorum.

Amacım, Hiroşima ve Nagasaki'ye atılan atom bombalarının arkasındaki Siyonist gücü anlatmak değil. Bunu, zâten biliyorsunuz.

Sinema ile ilgili yazılarımda, Holywood sinemasının Batı'yı aklama projesi olduğundan bahisle  post-modern bir haçlı seferi olduğunu yazmıştım. Amerika ve onu yöneten Yahudi lobisi, önce ülkeleri karıştırır; yakıp yıkar;  insanlık suçları işler. Sonra bu yaptıklarını örten ve kendisini kurtarıcı gösteren filmler yapar. Bütün dünya da alık alık bu filmleri seyredip Amerika'yı alkışlar.

6 Ağustos'ta Japonya'da insanlık suçu işleyen soykırım yapan Amerika'nın, sinema ile bu algıyı nasıl değiştirmeyi başardığına iki misal vermek istiyorum.

Birincisi Chiristofer Nolan'ın Batman serisinin son filmi olan  "Kara Şövalye Yükseliyor". "Batman ve Fatih, ne alaka?" yazıma, komplo  teorisi ürettiğim için gülenler buna da gülebilirler. 

"Kara Şövalye Yükseliyor" filminin kötü adamı Bane, merkezi Himalayalar'ın tepesinde olan Uzakdoğulu terörist örgüt Gölgeler Birliği'nin üyesidir.  Bane, Önce Batman'i esir ediyor. Şehri yok edecek nükleer bombayı patlatmadan evvel, tam bir kaos meydana getiriyor. Sermâyeye ve zenginlere karşı devrimci bir ruhla savaş açıyor. Fransız ihtilalini çağrıştıran acâip bir yargı düzeni kuruyor. Nihâyet  Batman hapisden kaçarak yükseliyor ve şehri kurtarıyor.   

Filmle Hiroşima'ya atılan bombanın ne alâkası var derseniz şöyle:

Birincisi; filmde gerçeğin tam tersi olarak , Doğu kaynaklı terörist bir örgüt, bir Amerika şehrini nükleer bomba ile yok etmek istiyor. İkincisi; Amerikalı bir kahraman,  canını tehlikeye atarak bombayı alıp körfeze atıyor ve şehri kurtarıyor. Sahneler o kadar tesirli ki bir Amerikalı'nın insanlığın üzerine bomba atacağına ihtimal vermezsiniz artık.  Mübârek bomba denizde öyle bir patlıyor ki sanırsınız bir sinek bile ölmemiştir. Amerika'nın bu tür bir bomba ile  Hiroşima'da 140.000 Japon'u böcek öldürür gibi öldürdüğüne buyrun inanın.

Gelelim ikinci filme. X-Man serisinden ikinci Wolverine filmi. Nagasaki'ye atılan bomba ile başlıyor film. O sırada askeri bir üsde esir olan Wolverine,  Yashida adında, harakiri yapmakdan  korkan bir Japon askerini, kendi hayâtını tehlikeye atarak kurtarıyor.  Evet, bir Amerikalı bir Japonu atom bombasından kurtarıyor.  Yüzbinlerce  Japonu öldüren bombadan bir kişiyi kurtarıyor.  Ancak sahne o kadar tesirli ki bu sahneye kapılan seyirci "İyi de kardeşim bu bombayı Almanlar atmadı ki" diye sinirlenmiyor. Kurtarıcı olanın, aslında yok edici olduğunu düşünmüyor bile. 

Daha da kötüsü, Wolverine'in kurtardığı bu Yashida , onun oğlu ve adalet bakanı(dikkatinizi çekerim adalet bakanı), ileriki sahnelerde o kadar kötü adamlar  olarak karşımıza çıkıyor ki  atom bombası atılmasa bu kötü Japon askerlerinin dünyayı mahvedebileceğini düşünmek mümkün.  Sanki bombalar, masum halka değil de askerlere atılmış gibi… Filmin sonunda Wolverine ,filmin başındaki büyük hatasını düzelterek kötü Japon askerini öldürüyor. İnsanlığa büyük bir iyilik yapıyor.

Wolverine,  Temmuz 2013'ün;   Kara Şövalye  Yükseliyor ise Temmuz 2012'nin  ikinci yarısında gösterime girdi. Yani 6 Ağustos'a birkaç hafta kala. Bu târihler  tesâdüf değil elbette.

Her iki filmin kahramanları da aslen çizgi roman serisinden alınma. Çizgi romanları filme alıyorum bahânesiyle târihi gerçekler, işte böyle algı yanılmasına kurban gider. Japonya'da insanlık suçu için, herkese rehâvetin çöktüğü yaz sıcağını seçen Amerika, yine yaz sıcaklarında, bu filmlerle şuuraltımızı  iğfal ediyor. Yâni, tatil aylarında…  Sâdece bedenimizin değil,  insanlığımızın da tâtile çıktığı aylarda… Gazze'de , Doğu Türkistan'da, Irak'da Müslümanlar ölürken  tâtil yaptığımız aylarda….

Engin Ardıç'ın "Bir buçuk milyar Müslümanın elinde coca-cola bardağı ile ebâbil kuşlarını beklemesi  soytarılıktır" cümlesine bir şey eklemek istiyorum.

Bir buçuk milyar Müslümanın (ve tabi japonların) , Amerikalı süper kahramanların dünyayı kurtardığını anlatan bu filmlere inanması  ve alkışlaması,  coca-cola içmesinden  daha büyük soytarılıktır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kerime Yıldız Arşivi