Bölgede neler oluyor?
Ortadoğu, daha doğrusu İslam alemi son yarım asrın en hassas dönemini yaşıyor.
Irak şu an fiilen 3’e bölünmüş vaziyette. Bundan sonraki süreçte, ya üç bölgeden oluşan federatif bir devletle ya da Peşmerge, Şii ve IŞİD olmak üzere üç ayrı devletle devam etmek zorunda kalacak yoluna.
ABD parçalı federatif bir devletten yana. Mevcut mekanizmayı kurmak için milyonlarca insanı katletti, Irak’ı kan gölüne çevirdi. ABD şimdi kurduğu bu sistemi bozdurmamak için İngiltere ve İsrail ittifakının Irak toprakları üzerine 3 bağımsız devlet projesine karşı çıkıyor. Sonunda bölgenin egemenlerinden İngiltere ile İsrail’in planı mı gerçekleşecek yoksa ABD’nin sistemi mi hakim olacak bilinmez ama bu formülasyonlara göre her halükarda kaybeden Müslümanlar olacak.
Suriye’de iç savaşta hayatını kaybedenlerin sayısı 200 bine dayandı. Ülkenin bir kısmı IŞİD’in bir kısmı PYD’nin, bir kısmı diğer muhalif güçlerin geriye kalanı ise Esed’in kontrolünde. Ortadoğu’daki karmaşadan farklı devletler, farklı etnik ve mezhepsel unsurlar lehlerine olacak biçimde kendi hesaplarına pay çıkartmak istiyor. Öcalan Leyla Zana’yı elçi tayin ederek, Suriye’deki PYD ile Irak’taki Peşmerge arasında ittifakı sağlamak için arabuluculuk yapıyor. Öcalan’dan mesajı alan Barzani, IŞİD saldırılarını PYD ile birlikte göğüsleyecekleri ve işbirliğine gideceklerine dair kritik açıklamalar yaptı. Hatta destek için Güneydoğu’dan PYD saflarına ciddi oranda katılım olduğu gelen bilgiler arasında.
Mısır’da Müslüman kıyımından sonra kanlı bir darbeyle Sisi’nin iktidara gelişini, Suriye ve Irak’taki iç savaşı fırsat bilen İsrail okul, hastane, cami, yaşlı, kadın, çocuk, bebek demeden tarihin en büyük soykırımını yapıyor.
Yahudiler bölgede 1920 yılından 2013 yılı başına kadar 90 bin 794 Müslümanı katletmiş.
Son bir ayda ise 2 bine yakın Filistinliyi şehit etti.
Dün gelen haberlere göre Libya’da çatışmalar yeniden şiddetlendi. Irak olma yolunda hızla ilerliyor. Batılı ülkeler vatandaşlarını tahliye ediyorlar...
Bu olanlar bir tesadüf değil.
Zamanlama açısından İslam aleminin Arap Baharı’yla birlikte, en dağınık, en zayıf, en hazırlıksız dönemi seçilmiş.
Tabii bu fırsattan yararlanan tek ülke İsrail değil.
Çin, Uygur Türklerine uyguladığı soykırıma hız verdi son günlerde. Vahşet almış başını gidiyor.
Kamuoyunun Gazze meşguliyetini fırsat bilen Ermeniler de boş durmadılar bu ara. Azerbaycan’a saldırdılar. Oradan da şehit haberleri geldi.
Peki uluslararası kuruluşlar ne yapıyor bu durumda?
Onca kötü tecrübeden sonra; “Gölge etmesinler, zulme ortak olmasınlar, hatta zulüm yapmasınlar başka ihsan istemez” demekten başka söz gelmiyor insanın aklına.
Zaten İsrail, BM’nin hiçbir kararına uymuyor.
Ermenistan ise BM’nin, “Azerbaycan topraklarını işgale son ver” yönündeki kararını yıllardır yok sayıyor.
BM’nin 5 daimi üyesi ise bugün zaten zulmün, işgalin merkezinde duruyor, göbeğinde oturuyor.
Rusya Kırım’ı işgal etmiş, Fransa Afrika’nın, İngiltere Ortadoğu’dan Bangladeş’e kadar İslam dünyasının zenginlikleri üzerine kurduğu sömürü çarkını işletme derdinde. ABD ise hepsinin üzerinde obez iştahıyla hegemonik-emperyal sistemini koruma gayretinde.
Yani 5 daimi üye diye haksızı, hukuksuzu, hırsızı bağa bekçi tutmuşlar.
Peki çare nerede, çare kimde?
Çare uzaklarda değil. Çare yüce kitabımızda...
“Bir toplum kendi nefislerinde olanı değiştirmedikçe, Allah da o toplumun durumunu değiştirmez!”
Nokta!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.