Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Müşâvirler Ne İşe Yararlar?

Müşâvirler Ne İşe Yararlar?

Ne zamandır yazmak istediğim bir konu vardı. Birikti durdu. Ara sıra yazılarımın arasında çıtlattım. Öyle  "yazı arasında çıtlat geç" bir konu değil aslında. Hayâtî ehemmiyeti var. Bülent Arınç , çok net bir şekilde gündeme getirdi.  

Önce, üslûbum gereği  bir kıssadan hisse.

Ülkenin birinde gençler iktidârı ele geçirmiş ve ülkedeki bütün yaşlıları öldürmeye karar vermişler. Gencin birisi, babasına kıyamamış ve bir mağaraya saklamış. Olanları duyan komşu ülkenin kralı, fırsatı ganimet bilip savaş açmak istemiş. Durup dururken olmaz diye bir sebep aramış. Bir elçi göndererek  "Vaktiyle sizin kralınıza, emânet olarak kumdan saat gönderdik. Onu geri verin yoksa savaşarak alırız." demiş. Ülkede hiç kimse kumdan saati bilmiyormuş. Eh önceki nesilden kimse kalmadığı için de soramıyorlarmış. Babasını saklayan genç yaptığını itirâf etmiş ve "Babama soralım." demiş. Sormuşlar. Yaşlı adam "Onlara deyin ki biz de çok kumdan saat var. Sizin ki hangisi bilmiyoruz. Bir örnek gönderin de bakalım." Bu cevâbı alan komşu ülkenin kralı "Anlaşıldı bunların hâlâ ihtiyârları var." diyerek savaştan vazgeçmiş.

Nihad Sâmi Banarlı'nın , 60'lı yıllarda yazdığı bir yazısında rastladım. Müşâvirlerin ne işe yaradığını soruyor ve kifâyetsiz oluşlarına esef ediyor. Günümüzde de aynı sıkıntı var. Ahmet Taşgetiren'in Başbakan'a yaptığı teklifi daha önce sizlerle  paylaştım.Hasan Canlar, Akşemseddinler misâli, devletin çıkarını öne alacak bir heyetin lüzûmundan bahsediyordu.

Aslına bakarsanız devlet, müşâvir çöplüğüne ( Daire başkanını da ekleyebilirsiniz) döndü. Ümraniye çöplüğü gibi patlayacak bir gün. Herhangi bir partiyi suçlamıyorum. Her gelen iktidâr, bol bol müşâvir atıyor. Sonra gelen ise onları kızağa alarak kendisininkileri atayınca oturduğu yerde maaş alan müşâvir ordusu meydâna geliyor.  Gerçi içlerinde oturmaktan memnûn olmayan çok insan var ama, her iktidâr, doğal olarak kendi kadrosu ile çalışmak ister.

Bu danışman kelimesinin büyülü bir tarafı var gâliba. Bir veli toplantısında sınıfta istediğini yaptırmak isteyen bir velinin, her söze başladığında "Ben ihracat danışmanıyım." diye söze başladığına bu kulaklar şâhit. Eğitimle ne alâkası varsa…

Neyse… Bu temel sıkıntı .  Bunun üzerine, günümüzde başka bir sıkıntı eklendi. Bülent Arınç, bunu çok güzel îzâh etti. Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın çevresindeki "yeni yetme danışmanlar"ı gündeme getirdi. Ben buna, yeni yetme kalem müdürleri ile yeni yetme genel müdürleri de eklemek istiyorum. 30-40 yaş arası, yönetici vasfı taşımayan, ergen oğlan davranışları gösteren  bu kişiler,  öyle makamları işgâl ediyorlar ki yazık bu devlete. Harakiri hâriç, herşeyi biliyorlar. Harakiriden kastım, beceremeyince çekip gitmek. (Yalnız Bülent Arınç'a, çok genç yaşta Cumhurbaşkanı danışmanı olan, daha sonra mühim bir genel müdür yardımcılığına atanan yeğenini,  kalemimin nâmusu gereği hatırlatmak isterim.)

Ego patlaması temalı bir sakız reklamı vardı. İş görüşmesine giderken sakız çiğneyen genç kız, genel müdüre "Kalk kalk kalk müdür olmaya geldim." diyordu. Ayniyle vâki. Özel sektördeki arkadaşlarımdan dinlediklerim tıpkı reklamdaki gibi. Şimdiki gençler, Avrupa Yakası'nın Burhan'ını aratmıyorlar. "Mesleğin ne? " diye sorulduğunda, idârî bir görev söyleme ihtiyâcı hissediyorlar. Mühendislik okuyan bir gence, "Okulunu bitirince ne yapmak istiyorsun?" diye sorduğumda "Genel müdür olmak istiyorum." demişti. Böyle bir meslek yok ki..

Devlette durum daha vahim. Koca koca KPSS puanları alan gençlere ideâlini sorunca "Uzman olmak istiyorum." cevâbını veriyorlar. Neyin uzmanı olduğunun bir ehemmiyeti yok. Bilâhare de bir yerlerde müşâvir. On dönüm bostan, yan gel yat Osman. Ne ürettiğin önemli değil. Ünvânperest bir genç neslimiz var artık. Düz memûr olmak ayıp bir şey oldu. Düz memûrdan geçtim,  "düz profesör "diye bir kavram var artık. Profesör olmaya ömrünü vermiş hocalar, üst düzey bir genel müdürlük, müsteşarlık veya müşâvirlik alamamışsa kendisini "hiç" olarak görüyorlar.

Düz olarak kalanlar bu hiçlik duygusu ile mücâdele ededursun, yokuşu tırmanmadan paraşütle zirveye inenlerin  hiçlikleri daha vahim. Bâzen bir insanın varlığı, bizzat yokluğunun sembolü olurmuş. Yeni yetme danışmanların devlet tecrübesi eksikliği, her geçen gün daha da kendini gösteriyor. Danışılan kişinin ciddi bir devlet tecrübesi olması gerekmez mi?

Meseleye misaller verirsek daha kolay anlaşılacak sanırım. Cumhurbaşkanı danışmanlarından bir gencin twitter hesabından sağa sola sataşması gündeme gelmişti bir ara. Kılıçdaroğlu'na laf çakıyordu.  Cumhurbaşkanı danışmanının twitterda laf çakmaktan daha mühim işleri olması gerekir. Yok olmaz… Devir çakma devri; çözüm üretme devri değil. Muhâlefete çakarsa daha çok göze girer. Tıpkı Başbakan'a  ne kadar sâdık olduğunu göstermek uğruna vatandaş tekmeleyen yeni yetme danışman gibi…

Erken mürüvvet, vakitsiz ikbâl böyle bir şey işte. Kaybetmemek uğruna makâmın ağırlığını ve temsil ettiğiniz insanı unutur; futbol maçlarındaki fanatiklere dönerseniz. Sözler ve davranışlar dibe vurur.

Bülent Arınç'ın bahsettiği danışmanlar kavgasının sebebi de bu. Yeni yetmeler, Türkiye'nin nasıl bir süreçten geçtiğinin farkında değil bana göre. Kendilerini futbol maçında sanıyorlar. Amerikan filmlerindeki "başkanın adamları" gibiler. Birkaç yabancı dil, takım elbise ve kravat..İşlem tamam.  Kendi ikbâllerinin peşindeler. Danışmanı oldukları devlet büyüğü aktif olursa mürüvvetleri devâm edecek; pasif olursa  bitecek. O hâlde düzenin devâmı için tekmeden fitne fücüre kadar ne gerekiyorsa yapmalı. 

Şikâyetçi olan sâdece Bülent Arınç değil. O yüksek sesle söyleme cesâretini gösterdi. Geçenlerde milli görüş geleneğinden gelen, bulunduğu makama  çalışarak, hak ederek, silsile yoluyla uzun yıllardan sonra tâyin olan üst düzey bir yöneticinin de aynı şeyi söylediğini duydum. "Nereden çıktı bunlar? Güvenmiyorum." diye çok canı sıkılıyormuş.

 Müşâvirlerin âkil adam olmaları, insan-ı kâmil olmaları, yaşını başını almış olmaları zarûrîdir. Gerçi akıl yaşta değil baştadır ama, aklı başa da yaş getirir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
15 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi