Ahmet Varol

Ahmet Varol

Dünya Rabia Günü

Dünya Rabia Günü

Zalimler kendilerini güçlü gördüklerinde azgınlaşırlar. Bu onların ortak karakterleridir ve Kur’an-ı Kerim’de de bu karakterlerine dikkat çekilir. Azgınlaşmaları onları iyice sınır tanımaz hale gelmeye yöneltirken yaptıklarında kendilerini haklı, zulme maruz kalanları ise suçlu göstermeye çalışırlar. 

Mısır’da bundan bir yıl önce yani 14 Ağustos 2013’te gerçekleştirilen Rabia katliamı, silahın gücünü kullanarak gayri meşru yoldan siyasi yönetimi gasp eden ve meşru yönetimi mahkûm etmeye kalkışan cuntanın bir işgal gücünden farklı olmadığını gösterdi. Halkın darbeyi reddederek meşru yönetimin dönmesi talebiyle tamamen sivil yollarla sürdürdüğü direnişi bastırabilmek için günlerce tekrarladığı tehditlerinde ciddi olduğunu göstermek amacıyla korkunç katliamlar gerçekleştirdi. Öyle ki krallar döneminde ülkeyi sömürgeleştiren İngiliz ordusunu ve 1967 Haziran Savaşı’nda Sina’yı işgal eden siyonist işgal ordusunu bile geride bıraktı. 

Cunta, işgal yönetiminden farklı olmadığını, siyonist katillerin Gazze’ye son saldırılarında onlara her türlü desteği verirken, mağdur edilen insanların önlerine kapıları tamamen kapatmak suretiyle de gösterdi. 

Zulme karşı mazlumların yanında yer alan vicdanlar arasında bir ittifak ve güç birliği oluşturmak isteyen bazı gönüllüler de çağdaş Firavun rejiminin sergilediği vahşetin unutulmamasını, zulme karşı duranların ortak tavır koymalarını sağlamak amacıyla büyük katliamın yıl dönümünü Dünya Rabia Günü ilan ettiler. 

Bu vesileyle çeşitli kültürel ve sosyal etkinlikler düzenleniyor. İstanbul’da Taksim’de fotoğraf sergisi var. Ayrıca medya vasıtasıyla olayın yeniden gündeme getirilmesi ve bugün Mısır’a hükmeden görünüşte sivil cumhurbaşkanının bir yıl önce Rabia katliamını gerçekleştiren cuntanın başındaki katil olduğunu, sadece ceketini değiştirdiğini, kafa yapısını, politikasını, halka karşı tutumunu hiç değiştirmediğini dolayısıyla böyle bir vahşi diktatörün iktidarının sürmesinin Mısır halkına yönelik baskının devam etmesinin yanı sıra yeni katliamlar riskinin de ortadan kalkmadığına delalet ettiğinin anlatılması için çalışmalar yürütüyorlar. 

Bütün bu çalışmalara, zulme karşı vicdanların harekete geçirilmesi çabalarına öncülük eden ve katkıda bulunan tüm değerli kardeşlerimize şükranlarımızı arz ediyoruz. 

Bugün zalimlerin kendilerini güçlü hissedebilmelerinin sebebi kendilerine karşı duran vicdan cephesinde yeterli bir ittifak, güç birliği ve dayanışma sağlanamamış olmasıdır. Gerçekte o zalimlerin zulüm uygulamalarına tepkili olanların, karşı duranların ve bir şeyler yapabilme arzusu taşıyanların sayısının zulme karşı düzenlenen gösterilerde meydanlara çıkanların yahut bu amaçla düzenlenen sosyal faaliyetlerin en azından bir kenarından tutanların sayısından çok daha fazla olduğuna inanıyoruz. Sorun tepkilerin kuvveden fiile yani pasif güçten aktif güce dönüştürülmesi konusunda yetersiz kalınmasından kaynaklanıyor. 

Faaliyetin bir kenarından tutmadan, vicdanlardaki tepkiyi fiiliyata dönüştürme çabalarına öncülük edenleri yetersiz kalmakla veya başarısızlıkla suçlama hakkımız olamaz. Önce gücümüz ve imkânımız nispetinde katkıda bulunma ve destek verme sorumluluğumuzu yerine getirmemiz gerekir. Başarı oranının sürekli artmasını sağlamak için de duyarlılık açısını ve etkinlik sahasını genişletmek amacıyla katkıda bulunmalıyız. 

Bunun için en başta herkesin “bir kişiyle ne değişir” hatasına düşmeksizin zulme karşı tavır konusunda kendisinin doldurması gereken bir yer olduğunu göz önünde bulundurması gerekir. İkinci olarak duyarlılık çemberinin genişlemesinin sağlanması, vicdanî sorumluluk taşıyanların harekete geçirilmesi için herkesin üzerine düşen bir sorumluluk olduğunu, bir kişinin mutlaka bir kişiyi kazandırması durumunda aktif etkinlikler içinde yer alanların sayısının ikiye katlanacağını dikkate almalıyız. Böyle bir sonucun elde edilebilmesi için de bütün herkesin başkalarının ne derece başarılı olduğuna bakmadan önce kendisinin gerçekleştirdiği başarıyı sorgulamasına ihtiyaç var. 

Ayrıca unutmayalım ki bugün zalimler güçlerini kendi aralarındaki güç birliği ve dayanışmadan alıyorlar. Zalimlerin güç birliğine karşı zulme karşı olanların da ittifak kurmaları, bir vicdan cephesi oluşturmaları gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi