Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

İslam Dünyası İçin Çıkış Yolu: Sağlam İradeli Liderlik

İslam Dünyası İçin Çıkış Yolu: Sağlam İradeli Liderlik

Bizim dünyamızın haritalarını cetvelle çizip tarihi ve sosyal dokuyu ihtiyaç halinde çatışma tohumları ekilmeye müsait bir kıvama getiren statüko kurucuların, liderleri bölge insanının inisiyatifine bırakması beklenemezdi elbette. Nitekim öyle de oldu. İslam Dünyası bin bir türlü sorun yumağının üzerine tüy dikmek üzere ‘emanetin hakkını verecek’ diktatörlere, zorbalara, bir başka yönüyle de nöbetçi liderlere ve onların başında olduğu hükümetlere bırakıldı. Birçoğu kendi medeniyetine yabancı ‘ara aydın’ tipindeki bu liderler, her ne pahasına olursa olsun, kendi iktidarlarını koruma uğruna ‘sahibinin sesi’ vazifelerini ifa ettiler. Kullanma süresi biten yahut tahammül edilemeyecek sularda kulaç atmaya cüret edenler süratle tasfiye edildi, benzer bir başkasına koltuk teslim edildi. 

Türkiye’nin geçmişindeki birçok lider ve İslam Dünyası’ndaki son yüzyılda işbaşına gelen idareciler hep bu minval üzere oldu. Son dönemin meşhur zorbalarının hüviyetleri zaten ayyuka çıktı; kimler namına iş yaptıklarını sağır sultanlar bile duydu. Saddam Hüseyin’den Mübarek’e, Kaddafi’den baba ve oğul Esed’lere, Maliki’den Ruhani’ye, şimdi Sisi’den İbadi’ye hemen hepsi meşruiyet özürlü, halkına musallat edilmiş liderler. 

Bu durumu tersine çevirecek rüzgârları boğmak, teşebbüsleri akim bırakmak için bugün sahneye konulmayan oyun kalmadı. İslam Dünyası’nın temsil sorununu giderecek makam olan ‘hilafet’ bile sahteleriyle sulandırıldı. Sahte halifeler üzerinden İslam Dünyasını kaosa sürükleyen, merkez ülkede paralel teşkilat kurdurtan, kimine darbe yaptırıp o şekilde bazı ülkeleri kontrol altında tutan dessas ve menhus bir akıl var karşımızda. Bu şeytani akla karşı sapasağlam, köklü, ferasetli ve basiretli müttefik ve müttehit hikmet ve hakikatle hareket eden, irfanla amel eden bir akıl lazım ki ancak dayanabilsin.    

Bu ortak akıl bugün İslam Dünyasında yok maalesef. Bu ortak aklın inşası için gerekli olan iradeyi tetikleyecek ‘dip dalga’ da henüz yeterli kuvvette değil. Bu dip dalgayı besleyen ilim adamları, sivil toplum kuruluşları ve siyasetçiler var ve sayıları her geçen gün artıyor. Bu ‘müşterek şuur’un bölgesel ve küresel siyaseti etkileyip dönüştürücü bir güce dönüşmesi ise ancak devletleşmesiyle ve bu devletlerin yeni ve müttefik bir ‘hat’ oluşturmasıyla mümkün olacak; meşru, milli iradeye dayanan, bağımsız, ekonomik, askeri ve teknolojik kapasitesini geliştirmiş, siyasi iradenin hâkim olduğu bir devlet.   

12 yıllık Erdoğan liderliğindeki Ak Parti hükümetleri böyle bir devletin tesisi için önemli icraatlar hatta inkılâplar yaptı. İslam Dünyası Erdoğan’da vicdanını terennüm edecek güçlü bir liderliğin izlerini gördüğü için O’na sımsıkı yapışmak istedi. On yıllardır özlem duyduğu ‘sağlam iradeli hizmetkâr liderlik’ modeline Erdoğan’ın başarı hikâyesinde şahit oldu. Şimdi aynı ruh ve şuuru Davutoğlu’nda da görüyor ve bu kadroya inanıyor.  

Ancak yukarıda da ifade ettiğimiz gibi bu daha yolun başı ve kat edilecek uzun bir mesafe var. Bir yandan devletin muhkem bir şekilde inşâsı ki bu, Yeni Türkiye diye kodlandı. Diğer yandan müttefikler bularak, diğer ülkelerde bu modelin yaygınlaşmasını sağlayarak veya bekleyerek, müttefik ve müttehit bir hat oluşturmak… 

Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin dostları olduğu kadar düşmanları da var. Ümit verdiği kadar korku da veriyor. Türkiye’nin model olmaması ve yürüyüşüne devam etmemesi için birbiri içine yerleştirilmiş tuzaklar ve barikatlar da bir yandan hazırlanıyor.  

Ezberlerin ve masa başı bilgilerin esaretinden kurtulup cesaretle bu sağlam iradeli liderliğin altını doldurma vakti şimdi. Yoksa bir beladan kaçarken bir başka belaya tutulmak işten bile değil! 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhsin Meriç Arşivi