Yalvarırım İndirmeyin! Sadece Bindirin!
Akaryakıt zamlarından söz ediyorum.
Akaryakıtta fiyat ayarlamaları EPDK (Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu)‘nın eline geçmeden önce ne zaman “Akaryakıtta indirim” haberini okusam karalar bağlardım.
Çünkü biliyordum ki arkasından okkalı bir bindirim gelecek.
Ancak bu iş, EPDK’nın kontrolüne geçince biraz rahatlar gibi oldum.
Nedeni de bu kurumun tavan ve taban fiyatlardan bahsediyor olmasıydı.
Oysa EPDK’dan önce akaryakıta, dağıtım şirketleri, dolar indiğinde “düştü” diyerek, yükseldiğinde ise “çıktı” diyerek habire zam yapıyordu.
Öte yandan, inancımız o idi ki artık EPDK bu tür oldubittilere “prim” vermezdi.
Ne var ki yanıldığımı anlamam için, ilk indirimin yapılması yetti.
Daha depoyu bir kere bile indirimli fiyattan dolduramadan fiyatın indirimden öncekinin birkaç kuruş daha üstüne çıktığını gördüğüm an ümidim hepten uçtu.
Bu olay o gün bugündür bana ortaöğretim matematiğindeki kuyu problemlerini hatırlatır oldu.
Mesela “Bir adam 20 metrelik bir kuyuya düşüyor. Her gün 2 metre yukarı çıkıp 3 metre aşağı düşüyor, acaba adam kuyudan kaç günde çıkar?
Bu soruda akaryakıt fiyatlarını kuyu, adamın yukarı çıkışlarını indirimler, aşağı düşmelerini de zamlar olarak kabul edelim. O zaman soruyu şöyle sorabiliriz: Bugün itibari ile akaryakıt fiyatlarına bir hafta 2 kuruş indirim, bir sonraki hafta 3 kuruş bindirim yapılırsa, bir yıl boyunca akaryakıttaki “fiyat ayarlamaları” sonucu sürücünün kârı kaç kuruştur (Doğru cevabı bilen okuyucularım adresime gönderirler ise gelecek yazımda isimlerini yayınlayacağım)?
Bu yüzdendir ki “akaryakıtta indirim yapıldı” haberleri psikolojimi acayip bozar oldu. Sanırım bu konuda yalnız da değilim.
Nedeni de indirim haberlerinin bende fiyat azalmasını değil, nedense zam yağmurunu hatırlatır olması.
Son ümidimiz EPDK’da modaya uyduğuna göre, derdimizi kiminle paylaşacağız. İçimizi kime dökeceğiz.
Hükümet desek, o sadece vergi düzenlemesi yapıyor, zamlara ait bir bilgisi yok.
EPDK’ya sorsak, o da dış piyasaları takip ediyor, maliyetlere göre ayarlamalar yapıyor. Zamla doğrudan bir ilgisi yok.
Akaryakıt dağıtım şirketlerini zorlasak, onlar dolarla yatıp, dolarla kalkıyorlar. Petrolü de dolarla alıp Türk parası ile satıyorlar. Yani bu durumda onlar da zamla doğrudan ilgili değiller.
Dağıtım istasyonlarını (pompalar) suçlasak, onlarda aldıkları fiyata “minnacık” bir ekleme yapıp, kâr amacı gütmeden halka hizmet için çabalıyorlar. Yani bunlarında zamlara doğrudan bir müdahalesi yok. Onlar da buradan bakıldığında masum görünüyor.
Peki, o zaman dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanan ülke olduğumuza göre ve bu işle doğrudan ilgilenenlerin hiç bir sorumluluğu olmadığına göre, gerçek sorumlu kim?
Beyinlerimizi çok fazla yormaya gerek yok. Çünkü geriye bir tek suçlu kalıyor.
O da “Sürücüler”.
İtiraf edeyim ki bu yazıma başlarken, sonunda akaryakıt fiyatlarındaki artışlardan, kendimin de aralarında bulunduğu “sürücülerin” sorumlu olacağı hiç aklıma gelmemişti.
Yani emin olun bu sonuca ulaşacağımı bilseydim. Yazıya hiç başlamazdım.
Ee! Ne diyelim kime niyet, kime kısmet. Daha doğrusu, kimi suçlayayım. Kendim ettim kendim buldum
Ayrıca bu da bana iyi bir ders oldu.
Sen sen ol, Sakın ha! Bir daha zamla mamla uğraşma!. Yoksa elinin hamuru ile yalı kazığı gibi ortada bir başına kala kalırsın.
Saygıdeğer zamla ilgisiz yetkililerden âcizane bir talebim var: Sayın büyüklerim ne olur bundan sonra akaryakıta sadece bindirim yapın. Yalvarırım indirim yapmayın.
Takdir edersiniz ki “bu indi bindilere” adapte olamadığımız için, ayarımız bozuluyor. Ve bir daha da kolay kolay ayar tutamıyoruz.
Doğal olarak, ayarsız yaşamaktansa, zamlı yaşamayı tercih ederiz.
İlgililere (varsa eğer) saygı ile duyurulur!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.