Kurnaz mı kurnaz bu CHP’li
Kılıçdaroğlu Köşk seçiminin ardından kayıptı!
Önceki gün “kurultay”da ortaya çıktı.
Malum “Çatı” hezimeti sonrası parti içi muhalefetten yükselen “istifa” çağrıları karşısında “çare”yi, olağanüstü kurultaya gitmekte bulmuştu.
“Çare”den kastım, “CHP Genel Başkanlığı Koltuğu’nda nasıl kalırım” yolu!
Koltuğa oturdular mı yapışıyorlar adeta.
Kalkmak bilmiyorlar.
Mevcut yapı içinde, bir siyasi parti genel başkanı kendi istemediği sürece o koltukta kalabiliyor.
CHP’de de bunu görüyoruz.
Onca seçime girmiş ve hepsinde büyük bir hüsran yaşamışsın, halen o koltukta oturabiliyorsun ve kimse sizi oradan kaldıramıyor.
Koltuk tatlı ne de olsa.
Nimetleri tatlı ne de olsa.
Kılıçdaroğlu istifa yerine, “başarılı olamadık” deyip kenara çekilmek yerine, kongre yoluyla “aklanma”ya çalıştı.
Yangından mal kaçırır gibi bir “düğün salonu”nda kongre organize etti.
Vakti zamanında “bağlanan” delege oylarıyla başarısızlığın üstünü örtmeye yeltendi.
***
Sonuca geçmeden önce, Muharrem İnce’nin konuşmasının hakkındaki düşüncelerimi perçinlediğini belirtmek istiyorum.
Kurnaz mı kurnaz bu CHP’li.
Kendi zihin yapısı içinde iyi yerden tutturdu tüm konuları.
Erdoğan ve Davutoğlu’nu taklit edip, kimi yoldaşlarının isimlerini zikrederek, onları selamlayarak başladığı konuşmasının ana çatısını “Erdoğan nefreti” üzerine kurmuştu.
Partililere “Bir bana bakın, bir de Kılıçdaroğlu’na” der gibi yaparak,
“AKP’yi; Erdoğan’ı ancak benim gibi biri yenebilir” mesajı verdi.
Hiçbir seçimi kazanamadıkları için, bilmem kaç yıldır iktidara gelemedikleri için milletten utandığını haykıran İnce, örgütlü Kılıçdaroğlu taraftarları “Başbakan Kemal”, “Halkın umudu Kılıçdaroğlu” şeklinde slogan atınca, “Salon tamam da, sokak öyle demiyor ama” diyerek balonu patlattı.
Dedim ya, kurnaz mı kurnaz, zeki mi zeki bu CHP’li.
Etkili de oldu bu çığırtkanlık.
Oyunu artırarak çıktı kurultaydan.
177 delegenin oyuyla aday olan İnce’ye kurultayda 415 oy çıktı.
944 delege oyuyla aday olan Kılıçdaroğlu ise 740’ta kaldı.
200 küsur delege iyi “bağlanamamış” ki, saf değiştirdi.
Bence bu şu anlama geliyor:
Her ne kadar Kılıçdaroğlu yeniden genel başkan seçilmişse de, bundan böyle CHP’de bir İnce “ağırlığı”; İnce dengesi olacak.
Çünkü katbekat “bağlama”ya rağmen her 3 delegeden 1’i İnce’ye destek vermiştir.
Kılıçdaroğlu’nu o koltukta zor günler bekliyor.
***
Gelelim Kılıçdaroğlu’nun konuşmasına.
Her zamanki gibi vasattı.
Hitabette İnce’nin çok gerisinde kaldığını kendisi de kabul ediyor olmalı ki, “bu oturmuş kanıyı yıkabilir miyim acaba” düşüncesiyle daha kürsüye çıkar çıkmaz “kükremeye” çalıştı.
Ama nafile.
Sırıttı yapmacık bağırıp çağırmalar.
Sürekli gaf üretmesi de bu yapmacıklıkla alakalı olsa gerek.
Yine yaptı yapacağını!
Dili sürçtü ve “Allah insanın yarattığı en değerli varlıktır” şeklinde bir ifade kullandı.
Alıştık artık!
Yapması değil yapmaması haber olur.
Alkolle ilgili sözleri ise şaşırttı doğrusu:
“Elitlere saygım var, aydındır ama bir elitistler var. Rakı sofralarında Türkiye’yi kurtarırlar. Bunlardan partiyi temizleyeceğim. Bunu herkes iyi bilsin.”
İyi güzel de, kendiniz çok mu farklısınız?
Daha geçen yıl ki Kurban Bayramı’nda, Bodrum’da, Aydın Ayaydın’la memleket meselelerine kafa yorarken, masanızda viski yok muydu?
Dini Bayram’da viskili yemek fotoğrafı vermenizi fotoşopla “sıfırlamaya” çalışan siz değil miydiniz?
Ayrıca siz değil misiniz Hükümet alkol belasına karşı ufacık bir önlem almaya kalktığında bas bas bağırıp, “yaşam alanımız daraltılıyor” diyen?
Buna karşı, muhafazakar siyasetçilerin “rakı masasında siyaset mühendisliği yapıyorlar” eleştirilerini “hakaret” kabul eden, siz değil miydiniz?
Ne değişti de, şimdi “bunları temizleyeceğim” diyorsunuz?
Bu eserde en büyük pay sizin değil mi?
Şimdi çıkmış yakınıyorlar.
İçip içip zırvalamanızı artık kendiniz bile çekemiyor musunuz gerçekten, yoksa yine popülizm mi yapıyorsunuz?
***
İşte CHP’nin en temel sorunu bu!
Samimi olsalar olmuyor, olmasalar olmuyor.
Çünkü durdukları, oturdukları yer sıkıntılı; halkın büyük çoğunluğuna ters.
“Kendileri” olduklarında halkın büyük çoğunluğu ile ters düşünüyorlar.
Farklı gözükmeye çalıştıklarında da, kendileriyle çelişiyor; komik oluyorlar.
CHP onu bunu bırakıp önce “yaşam şeklini” dahası “insanın varoluş gayesine olan bakışını” gözden geçirmeli.
Bu mümkün müdür bilemem.
Orasını da kendileri düşünsün.
Aksi halde, muhalefet yokluğunda alınan oylarla bir süre daha varlığını sürdürebilecek olan CHP’nin sonu, üç-beş “dinozorun” toplanıp, rakı masasında memleket meseleleri üzerine asıp kestiği bir “kulüp” olmaktır.