''Refahçı Başkan''ın maceraları...
özal döneminin etkili bakanlarıyla bir aradaydık... Askerin, mesela “ekonomiye” ilişkin eleştirilerine sürekli olarak bu alandaki hâkimiyetini belli ederek karşılık verirmiş, merhum...
Eleştiri getirmeye kalkışan askere, bazı sorular sorar... Onun bu alandaki “boşluğunu” ortaya çıkartır...
Ve...
Düpedüz; “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyorsunuz” anlamına gelen cümlelerle mesajını verirmiş...
Mesela;
Zamanın Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay’a, “Hazır mısınız?” sorusunu yöneltip de...
“Olumsuz” karşılık aldığında...
“Şu andan itibaren, 24 saatiniz var.
O ana kadar inisiyatif sizde.
24 saati bir saniye geçtiğinde, inisiyatifi kaybedersiniz” demiş...
Torumtay’ın göreve devam imkânı kalmadığını görüp, istifa etmesi bu “tavırla” da ilgiliymiş!..
-
Askeri, “görev alanıyla tam olarak örtüşen” bir çizgiye taşımak için ille de Cumhurbaşkanı veya Başbakan olmak gerekmiyor.
Konusuna vâkıf bir Milli Savunma Bakanı işe yarar...
Hatta.. Belki garip gelecek ama.. Kararlı, dirâyetli bir Belediye Başkanı!..
-
Evet, o bile...
Tavrının mantığını yerli yerine oturttuğunda, pekala sonuç alabilir...
örnek mi?.. Diyarbakır’ın “efsane” Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bilgin’in, halef-selef pozisyonundaki Genelkurmay Başkanlarımız Hilmi özkök ve Yaşar Büyükanıt’la yaşadıkları...
Vakit muhabirleri Hakan Doğan ve Birkan Ayhan, 1994-1999 yılları arasında görev yapan Diyarbakır Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bilgin’in peşindeydi, hayli zamandır...
Tâkip-ısrar... “Tamamdır!..”
-
Efendim... özkök ve Büyükanıt paşalarımızın 7. Kolordu komutanı olarak Diyarbakır’da görev yaptıkları dönemlerde, Belediye Başkanıydı Ahmet Bilgin.
Hem de Refah Partili Belediye Başkanıydı. O dönemlerde, ikisiyle de neler neler yaşadı. Bugünkü Vakit’in haber sayfalarına yansıyan macerada, Hilmi özkök var...
özetleyecek olursak; Sabahın sekiz buçuğunda, hayli heyecanlı bir ses tonuyla Bilgin’i arıyor, özkök Paşa...
“Sayın Başkan” diyor;
“Müsaitseniz hemen görüşmemiz lâzım!.. On dakika sonra makamınızda olurum!..”
Allah Allah!.. Neler oluyor, acaba?.. Müdahale mi geliyor?..
Paşa’daki bu telâş nedir?.. Telefonda söyleyemediği...
“Arz etmek” için “makama gelmeye mecbur olduğu” “olağanüstülük” nedir?..
-
İhtimalleri zihninde sıralarken Başkan...
Telefon: “Efendim, Sayın Hilmi özkök Paşamız teşrif ettiler!..”
Hızla yerinden kalkan Başkan, kapıyı açtığında, misafiriyle burun buruna geliyor... Paşa, nefes nefese...
Makamda, Başkan’ın kurmayları var...
Hafifçe eğilerek; “Yalnız konuşmamız iyi olacak!..” diyor...
Merak ve endişesi iyice artan Başkan’ın ricasını beklemeksizin makamdan çıkıyor, kurmaylar...
Bilgin; Yüzündeki soru işaretleriyle bakıyor, misafirine...
“Paşam, sizi dinliyorum” diyor...
önündeki sudan bir yudum aldıktan sonra...
Başlıyor Paşa:
-Biliyorsunuz bizim Hanım, Orduevi’nde kermes düzenleyecek...
-Evet, Paşam?..
-Oraya sizin Hanımefendiyi de çağırmış...
-Hoca Hanım bahsetmişti...
-Tabii, Hanımefendi’nin ‘örtülü’ olduğunu unutmuş!..
- (???)
-Şimdi, bir sıkıntı olur diye endişe ediyorum. Acaba gelmeseler daha mı iyi olacak?.. Malûm, Genelkurmay’ın bu konudaki tavrı...
-Paşam, bunun için mi endişe etmiştiniz?.. Bu muydu şu ana kadar yaşadıklarımızın sebebi?!..
- (...)
-Paşam, ben sizin farklı olduğunuzu düşünüyordum.
-Bu benim şeyim değil de...
-Şu ana kadar bir efsaneydiniz benim için. Ama bu tavrınızla hâyâl kırıklığına uğrattınız beni. Siz başörtüsü ile uğraşacak bir insan mısınız?.. Eşim, ‘Yengemiz Hanımefendi’yi sevdiği için kermese katılmasına izin verdim. Bu size duyduğum sevgi ve saygının göstergesiydi.
-(Mahzun ve mahcup edayla başını öne eğerek) Peki, şimdi ne yapacağız?..
-Ordumuz, çin seddinden daha güçlü değil miydi?.. Koca ordu, koca cumhuriyet başörtüsüyle mi yıkılacak?..
-(???)
-Sizi zora sokmak istemem. Onun için eşim kermese katılmayabilir. Ancak, gelin, böyle yapmayalım.
-(???)
Bir farkınız olsun. Başörtüsü yasağının karşısına dikilmiş olun!.. Ve bundan dolayı da zarara uğrayacağınızı düşünmeyin.
-
Diyalogun bundan sonrasında, Paşa terfilerinin karara bağlandığı YAŞ toplantısı var...
“YAŞ’a basmama” hassasiyetindeki özkök Paşa, Refah Partili Başkan’ın tavrından cesaret alarak, “Tamam” diyor:
“Hanımefendi, dilerlerse kermese gelebilirler!..”
-
Ve son bölümler: Başkan Bilgin’in eşi, kermese hem de kendisi gibi giyinen on kadar arkadaşıyla birlikte katılıyor...
Oradaki subay hanımlarıyla başörtülülerin kaynaşması, dillere destan...
Yıllar sonra... özkök Paşa, Genelkurmay Başkanı olunca...
“Hayırlı olsun” ziyareti gerçekleştiriyor, Başkan Bilgin...
Hoş beş derken... “O diyalog” gündeme geliyor...
Başkan:
-Gördünüz mü Paşam, ihlas her derdin çaresiymiş!.. “Şunu şöyle yaparsam, böyle olur...” Bütün bunlar vesveseden ibaretmiş!..
Paşa:
-Haklıymışsınız!.. öyleymiş!..
-
Bir önceki Genelkurmay Başkanımız tamam...
Ya, şimdiki?.. Sayın Büyükanıt Paşamız?
Başkan Bilgin’in “onunla” yaşadıkları, “büsbütün” ilginç...
Arkadaşlarımızın, yine Vakit’in haber sayfalarında okuyacağınız çalışmalarına “zarar vermeme” hassasiyetinden dolayı, ipucu yok!..
Büyükanıt Paşa’yla yaşananların, özkök’le yaşananlardan çok daha “çarpıcı” olduğunu belirtmekle yetineceğim.
Haber önüme gelene kadar, ben o kadar merak ettim...
Biraz da siz merak edin!..