Davutoğlu’ndan “edeb”iyat dersleri!..
Muhafazakâr takımında –hâlâ- büyük bir özgüven problemi görüyorum. Rejim elitlerinin “tepeden bakışları” altında hayat mücadelesi vermek zorunda kalmanın bugüne yansıması, derin bir “kompleks” hali dikkat çekiyor.
Çok haklı dolayısıyla çok güçlü oldukları noktalarda bile “savunma”da kalıyorlar, hatta kendilerini savunmaktan bile aciz durumlara düşüyorlar.
Ekranlardaki kimi muhafazakâr tiplerin, “Şey, aslında, tam olarak o şekilde değerlendirmenin pek de sağlıklı olduğunu düşünmemekle birlikte” gibi topu dolandıran lafları, “ezik” bir ruhi arka plânı yansıtıyor.
Muhafazakârlar, bir makama geldiklerinde genellikle dış dünyalardan destekçiler arıyorlar, onlar tarafından beğenilmek çok hoşlarına gidiyor, bir zamanlar uzaktan yarı hayranlık yarı kıskançlıkla izlediklerinin bir nefes kadar yakınında olmak haz veriyor.
•
Doğrusu hele uygulamadaki haliyle “muhafazakâr” kavramından neredeyse nefret etmeye başlamıştım.
“Ne olduğunu değil de ne olmadığını anlatmaya çalışan” tiplerden gına gelmişti.
Neyse ki Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki bu hareket, aziz milletimizden aldığı güç ile şöyle ortaya çıktı ve “Bir dakika beyler!” dedi, “One Minute!”
“Efendilik dönemi bitti! Kölelik dönemi bitti!..”
•
Rahmetli Menderes döneminde başlayan, Rahmetli Özal, Rahmetli Erbakan döneminde derinlik kazanan ve Sayın Erdoğan’ın liderliğindeki son 12 yıllık süreçte bütün hatlarıyla ortaya çıkan tablo, vesayet düzeninin sona erişini müjdelemektedir.
Bu müjde, etkisini her tarafta hissettirmektedir.
CHP bile arayışlar içine girmiştir.
Yamuk yumuk “Ekmel projesi”, Bekaroğlu’nu “kadın kontenjanı”ndan yöneticiliğe taşıma şekilsizliği filan bu arayışın göstergeleridir.
Milletin değerleri ile çatışan hiçbir yapının ayakta kalamayacağını CHP’liler bile gördüyse, vesayet düzeninin sonu geldi demektir!..
Kemal Kılıçdaroğlu’nu izleyin; milletin değerlerine saldıra saldıra tükenme noktasına geldiği bir anda keskin manevralar yapmaya çalıştığını rahatlıkla fark edeceksiniz.
“RAKI MASASI” söylemi, bu zihniyetin köklerine uzanan tepkinin yansımasıdır aslında.
Muharrem İnce’nin “Bu millet AKP’ye makarna, kömür karşılığı oy vermedi. Bunu söylemek bu milleti küçümsemektir!” yollu lafları bir itiraftır.
CHP’liler hezimetlere uzun süre bu türden “zırvaları” öne sürerek mazeret bulmaya çalışmışlardır.
Şimdilerde adeta günah çıkartıyor, mağlubiyetlerinin gerçek sebepleri ile yüzleşmeye gayret ediyorlar.
Hayatlarında ilk defa “proje üretmekten” filan bahsediyorlar.
Başörtüsü, çarşaf, türban düşmanlığının “büyük alçaklık” olduğunu filan söylüyorlar!..
“Akit” ne demişse yıllar yılı, altına imza atma noktasına geldi CHP’liler!..
Hayat boyu eğitim, sağlıklı yaşam koşusu!..
•
Şimdilerde “Davutoğlu” eğitimine tabi CHP’liler.
Sayın Davutoğlu, nezih tavrı ile “Edeb”iyat dersleri veriyor.
Kemal Kılıçdaroğlu da insan; elbette etkileniyor, etkilenecektir.
Şöyle bir bakın; genel müdürlük yaptığı dönemdeki Kemal Kılıçdaroğlu nerdeeee, kaset yardımıyla koltuğa oturtulmaya hazırlandığı günlerdeki Kemal Kılıçdaroğlu nerde, gezi olaylarındaki Kemal Kılıçdaroğlu nerde, bugünkü Kemal Kılıçdaroğlu nerde!..
Şimdilerde “Başörtüsü düşmanlığı, türban düşmanlığı alçaklıktır!” diyen bir Kemal Kılıçdaroğlu var karşımızda. (İsterse böyle bir cümle sarf etmediğini söyleyebilir. İsterse bize tekzip gönderebilir. Ben olduğu gibi yer vermeye hazırım ama böyle bir şey yapmayacaktır!)
•
“Efendim, seçime giderken milleti uyutmaya çalışıyor bunlar!..”
Olabilir!..
Zaten vatandaş bunları yiyecek veya bir takım manevralar yaptıkları için bunlara oy verecek değil.
Değil de…
Bu tür çabalar içine girmeleri hoş.
Demek ki, muhafazakarlardaki “kompleks” onlara geçti!..
Ya da onlar muhafazakârlaştı!..
Bizlere beğendirmeye çalışsınlar bakalım kendilerini!..
Uğraşıp dursunlar!..