Hepimiz yanıldık
Yanıldığımız konu Tayyip beyden sonra AK Parti’nin dağılacağı tahminiydi. 1989-1990’da kötü bir ANAP tecrübesi yaşandığı için, hepimiz, şimdi aynısının AK Parti’de olacağını tahmin ettik. Kimileri temenni şeklinde telaffuz etti, kimileri içi yanarak... Lafa dökmeden içten içe böyle bir şeyi sevinerek bekleyenler de vardı, aklına getirmek bile istemeyenler de vardı. Şahsen ben, ANAP tecrübesindeki olumsuzluğun tesiriyle, endişemi açıktan dile getirmiştim.
Ama görünen o ki, AK Parti’de olumsuz ANAP tecrübesi yaşanmayacak ve bu da Türkiye için hayırlı olacak.
Benzeri olumsuzluğun yaşanmamasındaki faktörlerden birisi, AK Parti ekibinin, hangi ekolden gelirse gelsin temel bir “dava” bilinci etrafında birleşmesi. ANAP, toplama bilgisayar gibiydi. Fakat bence, AK Parti’nin dağılmamasındaki temel faktör, Tayyip bey faktörüdür ve bu faktörü sadece karizma ile ifade etmek eksiktir. Buna bir de Tayyip beyin stratejik kurgu faktöründeki öngörüsünü ve başarısını eklemek gerekir.
2013 Haziran başına kadar, kim ne derse desin, AK Parti tabanı, üzerine ölü toprağı serpilmiş gibiydi ve o cephede yaprak kıpırdamıyordu. Atalete düşmüş ve nisbeten muhalefetin saldırılarıyla pısmış bir parti tabanı vardı. Tayyip bey, 2013 Haziran’ında patlayan Gezi olaylarını, parti tabanını diriltmek ve partiye olan sempatiyi arttırmak için çok güzel kullandı. AK Parti tabanı, “Yedirmeyiz!...” psikolojisiyle derin uykusundan uyandı ve bir tehlikenin her zaman kapıda bekleyebileceği uyanıklığına ulaştı; siyasi parti aidiyeti olmayan sade vatandaş da sokaklardaki vandallığı görüp AK Parti’ye yöneldi.
“Bunlar bildiğimiz şeyler. Ne Anlatıp duruyorsun hoca?!...” diyenleriniz olabilir. Elbette bunlar bildiğiniz şeyler ama bana göre Tayyip beyin, o günlerde gezicilere kanka muamelesi yapmayıp gerilimi arttırmasının sebebinin bu günler olduğunu tahmin edememiştik. Şimdi bu konuya dikkat çekmek istiyorum.
1989’daki yerel seçimlerde zayıflamış bir ANAP’ın tersine 2013’te dipdiri olmuş bir parti tabanı ve teşkilatı meydana getirdi Tayyip bey. Olaylara karşı devamlı müteyakkız; yakın ve uzak tehlikenin farkına varmış bir parti tabanı ve teşkilatı ile 17 ve 25 Aralık darbe teşebbüslerini aşan Tayyip bey, gerilimin kârını gördü ve bunu 30 Mart seçimlerinde bilinçli olarak diri tuttu. Şimdi sonuç ortada: Dipdiri ve Davutoğlu etrafında kenetlenmiş bir parti tabanı ve teşkilatı...
Hadi bu dediklerime “komplo teorisi” deyin!...
Tam tersini düşünün bakalım.
Gezi olaylarında AK Parti tabanı daha da tırsmış ve iyice pısmış; arkasından 30 Mart’ta bir yenilgi almış bir partide ne olur?
Olacağı belli.... Herkes batan geminin bir parçasını daha koparmaya bakar. Tayyip bey işte bunu gördü; parti tabanına ve Türkiye’ye, geminin batmayacağını gösterdi; gözü arkada kalmadan rahat rahat da cumhurbaşkanı oldu. Üstelik, 12 senede Türkiye’ye keskin bir viraj aldırdıktan sonra, yumuşak kıvrımlar kısmını Davutoğlu ile kurumsallaşacak bir parti ile alınacak şekilde kurguladı. Hem kurumsallaşacak, hem de politik faz değişikliği yaratacak bir şekilde kurguladı.
İşte bunu pek çoğumuz tahmin edemedik ve yanıldık. Büyük bir iştahla el ovuşturarak AK Parti’nin dağılmasını bekleyenler, ellerinizi ovuşturmayın; açık avuçlarınızı, avuçlarınızı yalayın...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.