“İttifakın” Yargıtay Atağı
Bu ikincisi...
Seçimi yargıya karıştırdın mı dingilin ne tarafa sapacağı pek belli olmaz.
Seçme ve seçilme demokratik teamül gereğidir, ama yargıda sirkeyi bal gösterecek kadar gerçeklerden uzaktır, yanıltıcıdır, ürkütücüdür, vahimdir...
Halkın en çok güvenmesi gereken yer Yargıtay.
Peşinden Danıştay...
Bu durumda kapıdan içeri adımını atan, işinin halli için düşünecek; paralelciye mi gideyim, yarsavcıya mı, münferitçiye mi, kime gideyim?.. Yargıda kimin düdüğü en fazla öter?
Öyle ya, iktidardan intikam alma adına açılan ulusal cepheyi vatandaş tüm hali ile izleyerek bu kanıya varıyor. Hatta soruyor nefsine, ben kimden yana olayım?
Madem bu yargıda dernek kuruldu, sendika sergisi açıldı birinden olmak gerekmiyor mu?
Bitaraf olursan bertaraf oluyorsun...
Yüksek yargı için tespitim, bu iktidar döneminde üye olanların birçoğu ittifakta yer alıyor.
Arkadaşlık, komşuluk değil tabi; vefasızlık, alacağını aldı ve gitti...
Kafa karıştıran işler bunlar, hatta devlet gemisinin rotasında gidemeyişinin nedeni; görevi ehline tevdi etmemek, uzaktakileri yakınlaştırmak, yakınındakileri uzaklaştırmak...
Emsallerine taş çıkaracak cinsinden köprüler mi dediniz?
Bu iktidar döneminde hepsi tamam.
Hızlı tren, otobanlar, uçak ve gemi sanayi de tamam...
Ne var ki helva yapıp yemek için şekere talip olanların bir çoğu ya delik çıkıyor veya beklentisini elde edince çekip gidiyor. Helva yarım kaldı, kadro yerine rakip üretme gibi bir şey...
Çok önceleri yazmıştım, HSYK gibi bir kurumu seçim ayaklarında ideoloji saplantısı olanlara kaptırdığınızda, Paralel Yapılanmaya(derincilere) karşı yapacağınız ataklar havada kalır.
Hayal kırıklığına uğrarsınız...
Zararı yok bu kurum kimselerin vesayetinde olmasın, gerçek olan bağımsız, bağlantısız olmasıdır. Bunun da yolu ancak ve ancak liyakattir, seçim değildir.
Halkımız Roma Hukuku istemiyor, adalet istiyor.
Adil olma, “rahim ve rahman olan” Allah’ın bir hali ile tecellisidir.
Bu tecelli; ancak ruhunu karanlıklarla değil güneş ışığı ile aydınlatanların eliyle kaim olabilir.
Adalet kafa, gönül ve inanç işidir...
O bakımdan manzaraya bakıyorum... Çehresinde sadakat izleri taşımakta olanların nereden gelip nereye gittiği, ne yapmak istediği pek belli olmayanlarla ittifak kurmaları ülkem adına beni ürkütüyor. Ürküyorum ve de irkiliyorum bu ittifaklardan...
Bir heyet gözümün önüne geliyor...
Bir başkan dört üye...
Beşi de yandaşları sayesinde tombaladan seçilip gelmişler...
Şimdi bu heyet masanın etrafını çevirmiş adalet dağıtacak.
Ne var ki bu adalet kimin hesabına olmalı?
Öyle ya vefa borcu... Bu kişileri seçip gönderenler, mevki makam verenler var.
Meşrep mi, dernek mi, sendika mı, siyasiler mi?..
Hadi bir de meclisi sokalım devreye.
HSYK üyelerinin bir kısmını milletvekilleri seçmeye kalkışırsa o zaman da duruşmasını bitiren hakim ve savcı “beni seçin” demek için o milletvekilinin kapısına dikilir.
Davaları meclis çatısına taşımış oluruz.
Geçmişte bir siyasetçi “Taylar” demişti.
Şimdi de Burhan Kuzu, HSYK’ın yapısı değişsin diyor...
Hep diyoruz, ama dinleyen oluyor mu acaba!..
Şevki Yılmaz da geçenki cuma yazısında öğretmen alımlarına vurgu yaptı.
Artık sığır çobanları bile liyakatten geçiyor, ülkeye tayin edeceğin öğretmenin kalitesini ince elekten geçirmeyip bilgisayarlara bırakırsanız millet olarak yerimizde sayarız.
12 Ekim HSYK’nın kritik günü...
Kılıçdaroğlu’nun geçmişte iktidar yargısı olarak suçladığı bir kısım hakim ve savcılar bu seçimde iktidar karşıtı olarak ittifakta yerlerini alarak sahaya çıkıyor.
Herro mu merro mu, sonucu hep beraber göreceğiz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.