Allah muhalefetin de millîsini nasip eylesin
Türkiye’nin içte de, dışta da temel meselesi, ciddi ve millî bir muhalefetinin olmamasıdır. AK Parti iç politikada 2002’den beri tek kale maç yapıyor. Sahada muhalefet yok. Böyle bir maçtan zevk alanlar olabilir ama ben zevk almıyorum arkadaşlar.
Maç dediğin karşılıklı takımlarla yapılır. Tabii, takımlarda denklik de olmalı. Üç büyüklerden biriyle Yeşil Hanyeri Spor maç yaparsa, o maçtan da zevk alınmaz.
Bizim siyaset sahası, ya tek kale maça benziyor veya denk olmayan takımların maçına.
Hadi bunlara razı olalım ve zevksiz maçlar seyredelim. Ama muhalefet bunu bile çok görüyor bize ve yaptığı muhalefeti de ağzına yüzüne bulaştırıyor.
Muhalefet etmenin de bi raconu, bir mertlik yanı vardır birader. Bizim muhalefet, iktidara muhalif olmak için ikide birde Türkiye’yi yabancı ülkelere şikayet etmekle kalmıyor, ellerinden gelse, IŞİD’le iş birliği yapıp iktidarı zor durumda bırakmak isteyen insanlar var.
Daha düne kadar Esedcilik yapanları unutmayın.
IŞİD’in elindeki 49 rehine kurtuldu diye Türkiye’nin büyük bir kısmı bayram havasındayken, ilk müjdeli haber geleli beri, matem havasına bürünenler var bu ülkede. “Şu rehineler kurtulmasaydı da, iktidarın burnu sürtülseydi” diyenleri biliyorum.
En son, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler’de konuşma yaparken salonda az sayıda insanın olduğunu dillerine doladılar. Utanmasalar, zil takıp oynayacaklar. Neymiş?
Erdoğan konuşurken dinleyen olmamış.
Erdoğan’ın konuşması esnasında salonun boş olmasından kim sevinir?
Türkiye düşmanları.
Ama tuhaf olan, bizde muhalefet de seviniyor.
Âdetâ “İktidar kahrolsun da, nasıl olursa olsun!...” diyen bir muhalefetimiz var. İşte bu muhalifler, Erdoğan’ın dinleyicilerinin az olmasında büyük bir sevinç yaşıyorlar.
Erdoğan o konuşmasında çocuk katillerinden ve bu katillere destek olanlardan söz etti. O salonda elbette çocuk katilleri ve destekçileri olmayacak; onlar salondan kaçacaktı.
Birleşmiş Milletler toplantısında, savaşlarda çocuk ölümleri, Erdoğan’dan başka hangi lider tarafından bu kadar net ve açık bir şekilde dillendirildi?
Türkiye’den gidip bu kadar açık ve kendinden emin bir şekilde hangi siyasetçi konuşabildi?
Böyle bir ses Birleşmiş Milletler’de ne zaman duyuldu?
Bu mesele siyasî bir mesele değildir... Hele iç siyaset meselesi de hiç değildir ve iç siyasete malzeme yapılması külliyen yanlıştır.
Dış siyasetteki uluslararası gerilimlerden medet uman bir muhalif çizgi, proje üretememezlikten de öte kısır bir döngüye girdiğinin bile farkında değildir. Çünkü, böyle bir muhalif zihniyet, millî olma çizgisinden çok uzaktır.
Muhalefetin böyle olduğu bir ülkede, müsademe-i efkâdan, barika-i hakikat (fikirlerin çarpışmasından hakikat kıvılcımı) doğmaz. Böyle bir ülkede bize sadece başlıktaki duayı söylemek kalıyor. Biz de başlıktaki cümlemizi tekrar edelim: Allah muhalefetin de millîsini versin!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.