Ben Mi Pervasızım ÖSYM Mi?
Hatırlayacaksınız, ÖSYM, 20 Eylül günü elektronik ortamda yabancı dil sınavı yapmıştı. Fakir de, 21 Eylül günü Haber Vaktim’de bu sınavın duyurusuyla ilgili bir eleştiri yayınlamıştım.
O eleştiri yazımı 11 Eylülden itibaren yayınlamak istiyordum ama ÖSYM’den biri ile konuşarak –varsa- doğru bilgileri alıp yazımı öyle yayınlayayım dedim. Fakat ÖSYM’den hiç kimseye ulaşamadım. İnternetten 444 6796 ve 298 80 50 numaralarını buldum. İkisi de çoklu santral olan bu numaralar, sizinle yetkililer arasına sıralanmış yetkisizlere ulaşabildiğimiz telefondan başka bir şey değildi. ÖSYM başkanı veya sınav daire başkanına web sitesinden verilen bilgilerle ulaşmak mümkün değildi.
Yetkili kişilere ulaşamayınca, web sitesinden verilen bilgilerden hareket ederek bu sınavın duyuru şekli ve zamanlamasından kaynaklanan sorunu dile getiren bir eleştiri yazdık. Ulaşamadığım ÖSYM başkanı ve sınav dairesi başkanı, yazım yayınlandıktan sonra bana mail yoluyla ulaştılar.
Daire başkanı, “Görüşelim” diye cep telefonu numarasını göndermiş; ÖSYM başkanı ise beni bu işlerden habersiz bir şekilde dağda çobanlık yapan biri yerine koyduğu 864 kelimelik uzun bir mail göndermiş. (Sevgili hocam, siz lisans öğrencisiyken, biz YÖK kanunu kavgası veriyorduk.) Metinde eleştirimin pervasız bir eleştiri olduğu şu cümleyle ifade edilmiş: “Bu konuda bir bilgi alma ihtiyacı doğmadan pervasız görüş ve fikirler ile kafaları karıştırmak iyi niyetli bir girişim olarak değerlendirilemez.”
Binlerce insanın beklediği ve her sene 2 defa girdiği yabancı dil sınavını elektronik ortamda kimseye duyurmadan ve kontenjan sınırlaması yapacaksın... Bunu yaparken hiç bir toplumsal eleştiriyi gözönünde bulundurmama “pervasızlığı” sergileyeceksin... Pervasız olan sen değil, eleştiri yapan olacak ha?...
Böyle bir eleştiri “iyi niyetli bir girişim olarak değerlendirilemez”miş. Duyurudaki yanlışlıkları dile getirmemizde ne gibi kötü niyetler olabilir sayın başkan? Yanlış yaptığınızdan dolayı görevden alınmanız ve yerinize bir tanıdığımın atanmasını falan istediğim yok. Orada kimlerin görev yaptığı umurumda değil ama orada yapılan yanlışlıklar üzerinden Türkiye’yi değiştiren iktidarın vurulmasına karşıyım. Vurulma çabalarını yakın zamanlarda yaşadık. Herkesin iktidara yüklendiği şu dönemde, yanlışlıklara, bir saldırı vesilesi de ÖSYM olmasın diye işaret ediyoruz.
Başkan, mailinde “Hiçbir araştırma yapılmadan hatta resmi internet sitemize dahi bakılmaksızın bir takım sorularla kamuoyunda şüphe ve hatta infial yaratmaya yönelik yaklaşımınız sorumlu bir bilim insanı ve eleştiri anlayışı ile hiç bağdaşmamaktadır.” diyor.
Bu konuda araştırma, telefonla konuşarak veya web sayfasındaki bilgileri kullanarak yapılabilirdi. Biz ikisini de yapmaya çalıştık ama ÖSYM’den kimseye ulaşamadık ki. Koyarsın özel kaleminin numarasını web sayfasına, kolayca ulaşırız. Çoklu santrale yetkisiz ve sadece teknik bilgi veren çocukları koyarsanız sadra şifa bilgi veremezsiniz ki. O çocuklardan birine “Niye baş vuruların başladığı gün duyuru yapılıyor?” desek, o çocuklar, “Ben bilmem; âmirim bilir.” diyecekler ve sizlere ulaşma yolunu da söyleyemeyecekler. O zaman bize sadece web sayfanız kalır ki, biz kullandığımız bütün bilgileri de oradan aldık zaten. Sanki bakmamışız ve bu işleri bilmiyormuşuz gibi başkan mailinde “web sayfamıza bakılabilirdi” diyor.
Sayın başkan, web sayfanızın ıcığına-cıcığına kadar baktık ama hiç bir yerde, eleştirimizde dile getirdiğimiz hususların dışında bir bilgi göremedik. Haaa... Şunu gördük... Sınav takviminde önceleri 20 Eylülde tek sınav (28. sırada kaymakam adaylığı sınavı) görülüyor; ondan sonraki sınav olarak 29. Sırada icra sınavı görülüyordu. Sınav duyurusundaki yanlışlık ortaya çıkınca, alelacele 29. sıraya E-YDS eklendi. (Ekran fotoları yazının sonunda var.)
Duyuru konusunda bir sıkıntı olduğu merkezce de fark edilmiş ki, hemen takvime E-YDS de eklenmiş. Madem herhangi bir sorun yoktu, bu değişiklik niye yapıldı?
Başkan devam ediyor: “Sistem kayıtlarından kimin nerede ne zaman başvurusunu yaptığı saniyesi saniyesine belli iken bu bilgiyi almadan toplumun kafasını karıştıran açıklamalar yapmak insaf sınırlarını aştığı gibi sınav çeteleri ve menfaat çevrelerinin de ekmeğine yağ sürmekten öte gitmemektedir.”
Sayın başkan, biz kimin nerede baş vurduğu sorusunu sormuyoruz ve bizim derdimiz kayırılma konusu dışında baş vuranlar değil, baş vuramayanlardır. “İnsaf sınırları” konusuna girmeyelim ama şu “sınav çeteleri ve menfaat çevreleri” konusu da baya baya çiğ kaçmış. Çetelerin ve menfaatçilerin ekmeğine benim eleştirim yağ sürmez; tam tersi, eleştirilerim onların çanlarına ot tıkar ama ÖSYM’nin tartışılan sınavlar yapması, değil sadece çeteleri ve menfaat şebekelerini, bütün muhalefeti ayağa kaldırır. ÖSYM başkanı, iktidarın ÖSYM üzerinden dövülmesini ister mi?
Başkan mailinde “duyuru öncesinde bir talimatla ÖSYM personelinin dahi bu sınava başvuru yapmasına izin verilmemiştir.” diyor. Bahsedilen “duyuru” E-YDS duyurusu. Başkanın mailinde dediğine göre böyle bir sınav olacağı duyurudan önce (10 Eylülden önce) ÖSYM mensuplarına bir tamimle duyurularak, böyle bir sınav olacağı, ilgililere duyurulmadan ÖSYM personeline duyurulmuş. Eh... Muhtemelen, ÖSYM mensupları da böyle bir sınav olacağını sır gibi saklayıp, ÖSYM ile ilgisi olmayan eşlerine dostlarına söylememişlerdir.
Başkan, bizi eleştirilerimizde kötü niyetli olmakla suçluyor ve insaflı olmaya davet ederek mailine şöyle son veriyor: “Bilimsel düşünebilen, yeniliklere açık, kamuoyunu yanlış yönlendirmeyen, ön yargısız günler dilerim.”
Yani ÖSYM’nin sınav duyuru şeklindeki yanlışlıklar bilimsel ama benim eleştirim bilimsel değil!... “İnsafın o yerde namı yok mu?” der eskiler bu durumda.
Hem, ben sınavın duyurulması konusunda kamuoyunu yanlış yönlendirdiysem, son anda sınav takvimindeki E-YDS eklemesi mi doğru yönlendirme?
Ayrıca, benim eleştirim “ön yargı” değil; işler olup bittikten sonra varılmış “son yargı”dır.
Yukarıda da söyledik... Başkanı makamından etme diye bir gayretimiz yok. Desteklediğimiz iktidar onu tercih ettiğinine göre iyi birisidir diye tahmin ediyoruz. Muhtemelen de öyledir ama biz Hz. Ömer adaletini de asla unutmamalıyız. Ben de başkanı, sınav duyurusu konusunda adaletli olmaya, her eleştiriyi ön yargı diye mahkum etmemeye ve forum sitelerinde E-YDS ile ilgili yapılan konuşmaları okumaya davet ediyorum.
Şimdi başlıktaki soruyu tekrar soralım: Sınav duyurunda, kamuoyunun eleştirisinden çekinmeden çok tartışılan bir sınav yaparak eleştirilen ÖSYM mi pervasız; ÖSYM’yi adalete davet eden ben mi pervasızım?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.