Ahmet Varol

Ahmet Varol

Beyoğlu’ndaki IŞİD dükkanları

Beyoğlu’ndaki IŞİD dükkanları

Bir şeye tepki gösterme veya bir konuda taleplerini dile getirme amacıyla sivil eylemler, gösteriler düzenlenmesi toplumumuzda, eylem gösterenlerin tavırlarına ve tercihlerine karşı çıkanlar tarafından bile normal karşılanmakta ve bir hak olarak görülmektedir. Ama engellenmesini istediğin gelişmelerle uzaktan ve yakından ilgisi olmayan insanları, kurumları, araçları, iş yerlerini hedef aldığın zaman normalde reddettiğin, engellenmesini istediğin olayları kendin genelleştirmiş oluyorsun. Yani Kobani’yi gerekçe göstererek bütün Türkiye’yi Kobani’ye çevirme hakkın olamaz. Ama sergilediğin tavır ve uyguladığın yöntem amacının bu olduğunu gösteriyor. Böyle bir uygulamaya araç olman ise Kobani’yi kurtarmaya değil başkalarının Kobani üzerinden oynadığı oyunların aracı olmaya gayet istekli olduğunu ortaya koyuyor. 

Beyoğlu’nda, Bağcılar’da, Güngören’de veya Türkiye’nin değişik yerlerinde camlarını dağıttığın dükkanlar, üzerine molotof kokteyli attığın benzin istasyonları IŞİD’in dükkanları ve istasyonları mıdır? Bunlardan herhangi birinin ona yardım gönderdiğine veya ilan ettiğini söylediği devlete vergi ödediğine yahut onun saflarında savaşmak üzere giden militanlardan birinin yol harçlığını verdiğine dair elinde en ufak bir bilgi ya da belge var mı? Yakanların bizzat kendileri, ailelerinin fertleri ve haklarını savunduklarını söyledikleri kitle dâhil olmak üzere bütün bir topluma hizmet eden araçları yakmakla mı IŞİD’e karşı savaştığına inanıyorsun? 

Kobani’yi ele geçirmek için kapıları zorlayan IŞİD’e engel olmak ve ona karşı savaşan adamlarına destek vermek istiyorsan gider bu şehri kontrol altında tutmak için savaştıklarını düşündüğün kişilerle beraber savaşırsın. Kobani’yi kurtarmak istiyorsan oraya gitmen ve orada savaşman gerekir. IŞİD Kobani’de sen Diyarbakır, Siirt, Hakkari meydanlarında, Beyoğlu, Bağcılar ve Güngören caddelerinde savaşıyorsun. Üstelik buralarda normalde IŞİD tarafından tekfir edildiklerini yani kâfir ilan edildiklerini bildiğin insanları IŞİD’çi olarak mahkûm edip bulduğun yerde öldürme kararı alıyor ve fırsatı yakaladığın zaman da bu kararını uygulamaktan çekinmiyorsun. O insanları öldürerek IŞİD’e karşı zafer kazanacağını mı düşünüyorsun? Böyle bir şeyi başarabilmen ancak IŞİD’in gerillalarına karşı cephede, göğüs göğüse çarpışmanla mümkündür. 

IŞİD tarafından tekfir edilen bir kimsenin sırf İslâmî kimliğinden dolayı kafasını ezerek bu örgüte karşı savaştığını zanneden kişinin insanî yardım götürmek için Suriye’ye giden bir aktivistin kafasını İngiltere’ye ültimatom verdiği zannıyla kesenlerden herhangi bir farkı olamaz. Hatta onları geride bırakmıştır. Oradakinin o korkunç cezalandırma yöntemi için kurduğu tek irtibat İngiltere vatandaşı olması üzerinden. Buradaki de çok daha korkunç bir cezalandırma için sadece Müslüman kimliği taşıyor olması üzerinden bir bağ kurmaya çalışıyor. Oysa IŞİD’in kendisi bu irtibatı kurmuyor ve zaten cezalandırılan kişi de bu örgütü onaylamıyor. 

Üstelik bugün Kobani’yi bahane ederek bütün Türkiye’yi Kobani’ye çevirmek için her yeri karıştırmaya kalkışanlar kendilerinin Suriye’de üç buçuk yıldan beri vahşice insan katleden, öldürdüğü insan sayısı artık yüz binlerle ifade edilen Baas’a savaşın başından beri sürekli destek verdiklerini ve bu desteklerini bugün hâlâ sürdürdüklerini hiç sorgulama ihtiyacı bile duymuyorlar. Yoksa Baas vahşetinin hunharca katlettiklerini insandan saymamak mı gerekiyor? Oysa öncelikle bu vahşetin önüne geçilmesi ve ondan kaynaklanan zulme son verilmesi durumunda bugün IŞİD üzerinden oynanan oyunun önü de kapanmış olacaktı. 

Düne kadar kendisine silah çevirdiğin askerden bugün Kobani’de senin safında savaşmasını beklemen ise anlamsızdır. Üstelik bugün silahsız bir çözüme giden yolun desteklenmesi için çabaların yoğunlaştırılmasına karşılık Kobani’yi bahane ederek silahı yine bir tehdit aracı olarak kullanman, o tehdidi etkili hale getirmek için toplumun tüm kesimlerini huzursuz ederek şiddete başvurman henüz o yoldan çıkmadığını gösterir. 

Uluslararası emperyalizmin Suriye üzerinde oynadığı oyunlarda Türkiye’ye de rol verilmesi amacıyla baskıların arttığı bir dönemde çirkin bir provokasyona alet olman ise hâlâ kullanılmakta olduğunu belgeledi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ahmet Varol Arşivi