Sokak eylemlerinde zarar-ziyan tahsilatı
Kobani bahanesiyle “terör örgütü PKK’nın politik uzantısı” olan HDP’nin ve yine “terör örgütü PKK’nın paralel devlet yapılanması” olan KCK’nın çağrısı üzerine sokaklara çıkan PKK yandaşları, eylem yaptıkları şehirleri savaş alanına çevirdi.
HDP’nin çağrısı, gerçekten de “Ayrılıkçı Kürt Hareketi”nin öyle sanıldığı ve beklendiği gibi“barış” ya da “çözüm” peşinde olmadığını, “barış ortamından istifade edip alan hakimiyeti sağlama” peşinde koştuklarını gösterdi. Aynı zamanda, kısa süre içinde 35 ilde örgütlenen ve“yüksek şiddet düzeyi”ne çıkan eylemler, “çözüm/barış süreci”ni çok iyi değerlendirdiklerini ve “yoğun bir örgütlenme ve alan hakimiyeti sağlama”yı başardıklarını da gösterdi. Yine, aynı “çözüm süreci”nin, Devlet adına alan hakimiyetini korumada ve asayişi sağlamada menfi bir gelişme olduğu da görüldü.
“PKK’nın politik uzantısı HDP”nin, terör örgütü yandaşlarına yaptığı çağrının anahtar kelimelerine dikkat ediniz: “Sokağa çıkın!” “Alan tutun!” “Harekete geçin!” Öyle ya, HPD’nin çağrısındaki şu cümleye dikkat ediniz: “Kobani’de yaşanan katliam girişimine karşı 7’den 70’e bütün halklarımızı sokağa, alan tutmaya ve harekete geçmeye çağırıyoruz.... Kobani’deki kuşatma ve vahşi saldırganlık son bulana kadar süresiz direnişe çağırıyoruz.”
Böyle bir çağrı yapabilmek için insanın “zekâ özürlü” olması lazım. Çünkü, Kobani, Türkiye’de değil, Suriye sınırları içinde bir yer. Kobani’yi kuşatan da Türkiye’nin güvenlik güçleri değil, Irak ve Suriye’de faaliyet gösteren bir örgüt. Hal böyleyken kime karşı, niçin Türkiye’de eyleme çağırıyorsun sen? Türkiye’nin şehirlerini harabeye çevirmenin makul bir yanı var mı? Madem eylem yapmak istiyorsunuz, sıkıyorsa gidin Kobani’ye, IŞİD’e karşı savaşın! Türkiye sınırları dışındaki Kobani’deki durumun Türkiye toprakları üzerinde protesto edilmesi mümkün de, bunun için etrafı yakıp yıkmanın, kendine rakip gördüğün Hizbullah, HÜDA-PAR gibi yapılanmalara saldırıp mensuplarını öldürmenin küçücük bir doğru yanı olabilir mi?
Meselenin bir başka yanı daha var. Güya “legal bir siyasal parti görünümündeki HDP”, hem de terör yandaşlarına “illegal eylem çağrısı” yapar da o siyasal partinin varlığı hâlâ neden ve nasıl devam eder, burayı anlamak gerçekten güç. O çağrıyı yapanların yakasına niçin yapışılmaz, burası da güç. Kobani bahanesiyle terör eylemi çağrısı yapanlar nasıl hâlâ ellerini kollarını sallaya sallaya yeni kirli plânlar için özgürlüklerinin tadını çıkarıyorlar, bunu anlamak da güç.
Şimdi bu durumda şuna dikkat ediniz: Çağrıyı yapan HDP, eyleme geçen PKK. Demek ki bu ikisi arasında doğrudan bir bağ var. O halde HDP yöneticilerinin “terör eylemleri organize etmek, terörist örgütle işbirliği yapmak ve kamu düzenini bozmak suçu”ndan yargılanıp cezalandırılmaları gerekmez mi?
35 ilde meydana gelen olayların geriye bıraktığı “maddi zarar-ziyan”a dair resmi rakamları İçişleri Bakanı Efkan Ala açıkladı. Bilanço çok ağır:
31 kişi öldü. 212 okul binası, 67 emniyet binası, 25 kaymakamlık binası, 29 parti binası, çocuk yuvaları, Kızılay kan merkezleri, belediye binalarının aralarında olduğu 780 bina, toplam olarak da 1113 bina yakıldı veya tahrip edildi. Özel araçlar, belediye araçları, ambulanslar ve polis araçları yakıldı; toplamda 1177 araç kullanılamaz hale getirildi.
Ölenleri geri getirmemiz imkânsız. Ancak, hiç değilse verilen zarar-ziyanı karşılamak lazım. Eminim bu konuda Hükümet elinden geleni yapacaktır. Olacakları size söyleyeyim:
Bütün maddi zarar-ziyan tespit edilecek ve Devlet bütçesinden, yani senin-benim verdiğimiz vergilerden bu zarar tazmin edilecek. Ancak, işte buna itiraz ediyorum. Yeter artık; bundan böyle, vandalların, terör örgütü mensuplarının verdiği zarar-ziyanın faturasını ödemek istemiyorum. Zararı kim verdiyse, tazminatını da o ödesin!
Bunu nasıl sağlayacağız?
Devletin istihbarat örgütleri var. Bunların eli armut toplamıyorsa, eylem yapıp da etrafa zarar verenleri tesbit edip güvenlik birimlerine bildirsin. Tesbit edilen bu kişiler için uygulanmak üzere TBMM’nin de acilen bir yasa çıkarması lazım. Buna göre;
İzinli veya izinsiz gösteriler ve sokak eylemleri sonucunda, eğer maddi zarar-ziyan sözkonusu ise, bundan;
1- Eylemi yapanlar ve zararı verenler,
2- Eyleme çağıranlar ve organize edenler,
3- Zarar verenlerin aileleri ile yakın akrabaları (ve aşiretleri)
müteselsilen sorumlu tutulmalı, zarar da kuruşuna kadar onlardan tahsil edilmeli.
Ailelerin ve eylem çağrısında bulunanların ellerini de taşın altına koyun bakalım, o zaman kimse etrafı yakıp yıkabiliyor mu?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.