Faruk Köse

Faruk Köse

Babalarının uşağı...

Babalarının uşağı...

Hiç hoşuma gitmiyor “ben demiştim” demek. Ama maalesef bugün olup bitenleri çok çok önceleri yazmıştım. Bu noktaya gelineceğini, yılan yavrusuyla dostluk kurulamayacağını, yılandan ancak başını ezmek suretiyle kurtulmanın mümkün olduğunu söylemiştim.

Terör örgütüne, üstelik de “kökü dışarıda, ipleri Türkiye düşmanlarının elinde olan bir terör örgütü”ne güvenirsen, olacağı budur. Sen “barış yapacağım” diye çırpınırken, terör örgütü verdiğin her ne varsa onu “kazanılmış hak hanesi”ne yazar ve daha ötesini ister. Bu arada kendisi hiçbir şeyinden vazgeçmez; hiçbir “barışa katkı sağlayacak adım” atmaz. “Fırsattan istifade güçlenme”ye çalışır. Bir gün talepleri kaldırılamayacak ve haliyle de karşılanamayacak noktaya geldiğinde ise, o zamana kadar senin tüm çabaların yok sayılır, hiçbir şey yapmamışsın gibi başa dönülür. Bir farkla, terör örgütü pek çok kazanım elde etmişken, sen pek çok kayıpla öylece ortada kalakalmışsındır.

İşte bugün Türkiye’nin içine düştüğü durum bu. Terör örgütünün politik uzantıları bu ülkede hiç kimsenin olmadığı kadar özgürce çalışıyorlar. Paralel devlet yapılanması olan KCK’lılar ellerini kollarını sallaya sallaya “alan hakimiyeti” ve “toplumsal örgütlenme”lerini tamamlamakla meşguller. Dağ kadrosu olan “silahlı terörist gruplar” her yerde “barınma ve geçiş imkânları”na kavuşmuşlar, “lojistiğini güçlendirmiş” durumdalar. Sen ne yapmışsın? Bütün bunlara, “belki silahlar susar, barış gelir” diye razı olmuşsundur.

Ancak gün gelir, küçük bir bahaneyle, kazanılmış hakların üzerine yatan terörist, tekrar silaha sarılıp daha ötesini istemeye koyulur. Nitekim PKK elebaşısı Cemil Bayık, bu zamana kadar hiçbir şey olmamış gibi açıklayıverdi: “Gerilla, halkımızı korumak için savaşacaktır. Gerillanın asıl görevi, halkı savunmaktır.”

Terör örgütü elebaşısı Cemil Bayık, açıkça söylüyor: “Tezkere ile PKK’ya açıktan savaş ilan edilmiştir, tezkerenin kabulüyle Türkiye barış sürecini sona erdirmiştir” diyor. Yani tezkere ile ordu sınır ötesine çıkarsa, bir de, Türkiye ile hiç alakası olmayan Kobani IŞİD’in eline geçerse “gerilla” savaşacakmış.

Neden biliyor musunuz? Bu durumda mevzi kaybetmiş olacaklar ve “teröristlerinin nazarında” itibarları düşecek. Bunu telafi etmek için onlara heyecan lazım. Bu da tekrar silaha sarılmak, onları çatışmaya iteklemekle olabilir. Nitekim terör elebaşısı Bayık, Kobani gösterilerinde Kürtlerin ölmeye devam etmesi durumunda yeniden silahlı mücadeleye başlayacaklarını ilân ediyor.

Bunun için gereken emri de vermiş. Alman Televizyonu ARD’ye yaptığı açıklamada, “silahlı militanları yeniden Türkiye’ye gönderdik” demiş. Sanki Güneydoğu Türkiye’nin toprakları değilmiş gibi, oranın askerden arındırılması ana kriterinden hareketle demiş ki: “Hükümet Doğu ve Güneydoğu’da askeri yığınak yapmayı sürdürdüğü için biz de harekete geçtik. Türkiye politikalarını aynen sürdürdüğü için biz de silahlı birliklerimizi Türkiye’ye geri gönderdik.”

Madem barış süreci bitti, o halde yapılması gereken, “savaş pozisyonu” almaktır, öyle değil mi? Bunun gereği olarak neler yapılacağı bellidir:

Tüm KCK’lıları tekrar içeri tıkmak... PKK’ya karşı topyekün operasyon başlatmak... Teröristbaşı Apo’nun cezaevi ayrıcalıklarına son vermek... PKK teröristlerinin yuvalandığı tüm noktaları yerle bir etmek... Teröristleri görüldükleri yerde tutuklamak, direnenleri imha etmek... PKK’nın lojistik desteklerini kurutmak... Terör örgütünün halk içindeki etkinliğini kırmak, yapılanmalarını tasfiye etmek... Terör örgütüne yardım ve yandaşlık edenler hakkında gereken adli takibatı başlatmak...

En önemlisi de, terör örgütü PKK ile Kürt halkının arasını açmak; PKK’yı Kürt halkının temsilcisi saymamak. PKK’ya tüm yaptırımları uygulayıp, etkin ve ileri düzey bir mücadeleyi yürütürken, Kürtlerin Kürt olmaları hasebiyle daha verilmemiş bir hakkı kaldıysa, onu da vermek... Böylece PKK ile Kürt halkını ayrı tutmak... PKK’yı başı ezilmesi gereken bir terör örgütü olarak etiketleyip, gereken mücadeleyi verirken, Kürt halkının bu ülkenin asli unsurlarından olduğu gerçeğini teslim edip, gereğini yapmaya devam etmek...

Bir de Kobani meselesi var. ABD Başkanı’nın Dışişleri Sekreteri John Kerry, “Kürtler Kobani’de Türk askeri istemiyor” demiş. Kürtler dediği, Kobani’yi ellerinde tutan PKK’lılar. 

Eee, o zaman bizimkiler niye çırpınıp duruyor Kobani için? Ne halleri varsa görsünler. Daha önce iki kez dediğimi üçüncü kez tekrar ediyorum. Madem Türk askeri istemiyorlar, o halde bırakın birbirlerini yesinler, bize ne?

Bakar mısınız? Hem Türk askeri istemeyecekler, hem de Türk askeri onları kurtarmak için ülkesinin üslerini açacak, sınır güvenliğini sağlayacak, onları kurtarmak için yabancı askerlerin geçişine izin verip lojiistik desteğini sağlayacak...

Türk askeri enayi mi yani? Babalarının uşağı mı?!.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
26 Yorum
Faruk Köse Arşivi