AKP ve BOP
Bismillahirrahmanirrahim
Âlemlerin Rabbi, İslam’ı bir hayat nizamı olarak gönderen, hesap gününün hâkimi, Allah (c.c)’a hamd ederim. Salât ve selâm, peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’ya, âline ve sahabelerine olsun.
Büyük Ortadoğu Projesi, ABD’nin, inkârcı Yahudilerin, yani Siyonizm’in akideye dönüştürdüğü “Vaat Edilmiş Topraklar” üzerinde Büyük İsrail’in kuruluşunu gerçekleştirmek için yürüttüğü bir yıkım projesidir. Vaat Edilmiş Topraklar üzerinde Büyük İsrail’in kurulması, ABD’nin hayal ettiği bir şey değil, gerçekleşmesi için varını yoğunu feda ettiği bir inançtır. ABD’nin bu inancını gerçekleştirmek için Türkiye’yi bölmesi ve parçalaması gerekmektedir. 28 Eylül 2006 tarihinde basına yansıyan bir haberde “NATO’nun Roma’daki Savunma Koleji’nde verilen bir brifingde kürsüye davet edilen ABD’li bir albay, konuşması sırasında Türkiye’yi bölünmüş gösteren BOP haritasını açtı” denilmiştir. Bu haritanın bugün adım adım gerçekleştiğini görmekteyiz. Haritadaki gibi Irak üçe bölünmüştür. Suriye beşe bölünüyor. Bu haritaya göre Türkiye bölünecek ülkeler arasındadır.
Yıllarca Milli Görüş ve onun merhum lideri Erbakan hocamız, toplumu bu şer planlar konusunda uyarmıştır. Milli Görüşün millet tarafından kabul görmesini hazmedemeyen ABD, Siyonist çevreler ve işbirlikçileri İslam’ı ortadan kaldırmanın imkânsızlığı karşısında, yoğunluğunu azaltma yolunu seçmişler ve ILIMLI İSLAM harekâtını başlatmışlardır. Ilımlı İslam denilen şey; Müslümanların cihad şuurundan uzaklaştırılıp, Siyonizm’in abdestinde, namazında, hanımları örtülü köleleri haline getirilmesi olayıdır. Bu çalışmaların tehdidi altında olan Müslümanların, AKP’yi bu açıdan yeniden okuması, İslam âleminin ve bütün insanlığın kurtuluşu için gereklidir. Bu okumalardan sonra ancak, Müslüman toplum önderleri, âlimler ve aydınları AKP’nin, ABD tarafından Büyük Ortadoğu Projesi için geliştirdiği “ILIMLI İSLAM” siyasetinin stratejik bir ürünü olduğunu anlayacaklardır. Gerçekte AKP, Amerika Birleşik Devletleri’nin yürüttüğü “BÜYÜK İSRAİL İMPARATORLUK” siyasetinin İslam dünyasındaki taşıyıcı unsurudur. AKP yöneticileri kendilerine biçilen bu görevi hiçbir zaman gizlememişlerdir. AKP’ye biçilen önemli görevlerden birisi de, ABD’nin radikal İslam diye tanımladığı Milli Görüş’ün şuurlu kadrolarını dönüştürme görevidir. AKP bu görevinde şu ana kadar başarılı olmuş gözükmektedir. Geçmişte faizi kaldırmak, uygulamadaki bu bozuk düzeni değiştirmek, adil bir düzen kurmak için çalışan Milli Görüş’ün önemli bir kadrosu, AKP sayesinde mücahitlikten müteahhitliğe, müteahhitlikten liberalliğe geçiş yapmışlardır. Milli Görüş kadrolarının dönüştürülmesinde iki önemli olay yaşanmıştır. Birinci olay Fazilet Partisi’nin kapatılması ve AKP’nin kurulması, ikinci olay, Saadet Partisi’nin çökertilmesi için tasarlanmış Numan Kurtulmuş olayının başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra kurulan HSP’nin AKP’ye katılması olayıdır. Geçmişte AKP trenini kaçırmış olmaktan pişmanlık duyan Milli Görüş’ün geride kalan önemli bir kadrosu da HSP ile AKP’ye kapağı atarak muratlarına ermişlerdir. Bu iki olay, Siyonizm ile mücadele eden Milli Görüş’ün kendi evlatları eliyle çökertilmesi operasyonudur. Milli Görüş bu iki olaydan etkilenmiş olmakla birlikte kadrolarını yenileyerek ve çelikleşerek yoluna devam etmektedir. Milli Görüş, SAADET PARTİSİ ile her geçen gün biraz daha güçlenerek etkinliğini artırmaktadır.
AKP SİYASETİNİN REFERANSLARI
AKP İslam’ca bir siyaset yapmıyor. AKP Milli Görüş zihniyetiyle de siyaset yapmıyor. AKP’nin İslam’ca bir siyaset yapma derdi de yok, niyeti de yok. AKP batıca siyaset yapıyor. Bunun için faize dünya gerçeği diyor. Bunun için biz dinsel milliyetçilik yapmayacağız, kimsenin yaşam alanlarına müdahale etmeyeceğiz diyor. Bunun için bizim referansımız AB müktesebatıdır diyor. AKP siyasetinin en önemli ayaklarından birisi, belki de en önemlisi ABD’dir. ABD, AKP siyasetinin stratejik müttefiki ve ortağıdır. Yukarıda belirtildiği gibi bu yönüyle de AKP; ABD tarafından geliştirilen “Büyük Ortadoğu Projesi” ve “ılımlı İslam” siyasetinin bir ürünü olarak yürürlüğe konulmuş politik bir projedir. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, hazırladığı “Muhafazakâr Demokrasi” kitabında (AKP Yayınları, Ankara 2003; Önsöz R. Tayyip Erdoğan), şunları yazıyor: “Son iki yüzyıl içinde ilk defa iç dinamikler ile dış dinamikler örtüşmektedir. AKP’yi iktidara getiren kitlelerin talepleri ile (iç dinamikler) ABD’nin ve AB’nin talepleri aynı çizgide birleşmişlerdir. (...) Bu defa halkın istekleri ile Batı’nın istekleri birleşmiştir.”
AKP, arkasına aldığı ABD ve AB desteği ile iktidar olmayı başarmıştır. Bu çizgisini muhafaza ederek iktidarını korumaya çalışmaktadır. Kendisine tanınan müsamahalarla İHL ve Başörtüsü gibi konularda sağladığı rahatlamalarla halkı iktidarına alet etmektedir.
Erdoğan’ın 30 Eylül 2013 tarihinde yaptığı Demokratikleşme Paketi basın açıklamasında yaptığı konuşmada referanslarını şöyle sıralamaktadır: “Bizim, bütün reformlarımızda olduğu gibi, bu reform paketimizde de referans noktamız önce millettir. Parti programlarımız, özellikle 4’üncü Büyük Kongremizde açıkladığımız “2023 Siyasi Vizyonumuz” bizim referansımızdır. Seçim beyannamelerimiz, Hükümet programlarımız, kongrelerimizde açıkladığımız yol haritalarımız, bizim referansımızdır. Evrensel hak ve özgürlükler, altına imza attığımız uluslararası anlaşma ve şartlar bizim referansımızdır. Katılım müzakerelerini başlattığımız, aday ülke olduğumuz Avrupa Birliği Müktesebatı bizim referansımızdır. Bugüne kadar, çeşitli sorunlar için yaptığımız Çalıştaylar, hazırlanan raporlar, Akil İnsanlar Heyeti’nin çalışmaları referansımızdır.” Bu referansların içinde bu milletin kabul ettiği milli ve manevi değer ve esaslar yoktur.
R. Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olmuştur. Başbakanlığı ise Ahmet Davutoğlu üstlenmiştir. Bu nöbet değişimi “Yeni Türkiye” olarak tanımlanmıştır. Yeni Türkiye’nin en önemli ilk icraatı
Savaş Tezkeresini çıkarmak olmuştur. Bu tezkere, ülkeye yabancı askerlerin davet edilmesini de içermektedir. Bu yabancı askerler, muhtemelen ABD ve müttefiklerinin askerleri olacaktır. Korkumuz odur ki, Türkiye’ye gelecek Amerikan askerleri hedeflerine ulaşmadan ülkeden ayrılmayacaktır.
Saadet Partisi Trabzon İl Kongresi’nde konuşan Genel Başkan Mustafa Kamalak AKP’nin bu son icraatıyla ilgili olarak şunları söylüyor: “Bu ayın başında Meclis’ten bir tezkere geçirildi. Bu tezkereye göre, Mehmetçik yani TSK yurt dışına gönderilebilecek. Yani yabancı ülkelere gönderilebilecek. Acaba Mehmetçik, sizin evlatlarınız hangi yabancı ülkeye gönderilecek? İsrail’e mi, Fransa’ya mı, Almanya’ya, İngiltere’ye mi, nereye gönderilecek? İslam ülkelerine Suriye, Irak’a. Niçin gönderilecek. Oradaki kardeşlerinizi öldürsün diye. Öyle değil mi AKP?” Aynı konuşmada devamla: “Yabancı askerler dediğin kimler ey AKP. Dürüst ol, doğru söyle, yabancı askerler dediğin kim? Haçlı orduları değil mi? Yani Osmanlıyı paramparça edenlerin torunları değil mi, İslam coğrafyasını kan gölüne çevirenler değil mi? Türkiye’yi IŞİD’ten koruyacakmış. Yani Haçlı orduları bizi IŞİD’ten koruyacak öyle mi? Onlara göre bölünmesi gereken ülkelerden 22 İslam ülkesinden birisi de Türkiye’dir. İşte Türkiye’ye davet edilecek yabancı askerler de bu düşünceye hizmet edecek askerlerdir. Yani bir bakıma Türkiye’yi bölecek, parçalayacak askerler. Öyle değil mi AKP, öyle değil mi Sayın Cumhurbaşkanı, öyle değil mi Sayın Başbakan? NATO’nun bu zamana kadar bir tek İslam ülkesine huzur getirdiğine şahit olanınız var mı? Türkiye’ye huzur getirecek öyle mi? Ben buradan iktidar sahiplerine tekrar soruyorum; Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, TSK gerçekten IŞİD denilen örgütle mücadele edemeyecek kadar acz içinde mi? hayır. Siz belli bir planın uygulayıcısı durumundasınız, farkında olmasanız da” demiştir. AKP siyasetinin ülkemize kazandırdığı üç şey; 1- Manevi tahribat, 2- Ekonomik yıkım, 3- Dış Politika faciasıdır.
ÇARE AKP’Lİ DEĞİL, SAADET PARTİLİ OLMAKTIR.
Çünkü Saadet Partisi, Milli Görüş’ün tek temsilcisidir ve batıca değil İslam’ca siyaset yapmaktadır. Saadet Partisi hâlihazır faizci zulüm düzeni yerine Adil Bir Düzen kurmanın mücadelesini vermektedir. Saadet Partisi Materyalist Eğitim yerine Önce Ahlak ve Maneviyatı esas alan bir eğitimi öngörmektedir. Saadet Partisi idarede liyakat ve adaleti esas almaktadır. Saadet Partisi milletimizin özünü temsil etmiştir. Çünkü milletin kurtuluş ilacının tohumu Milli Görüştedir. Bu görüş işbirlikçi ve gayri milli iktidarların bütün tahribatını önlemiş ve tedavi etmiştir. Milli Görüş, bu milletin İsrail’e vilayet olmasını ve parçalanmasını engellemiştir. Milli Görüş, Türkiye’yi aslına özüne çeken bir römorkör gibidir. Varlığı bile Batıl zihniyetleri hizaya getirmeye yeterlidir. Milli Görüş’ün yapacağı 2 büyük hizmet kalmıştır. Bunlar: 1- Yeniden Büyük Türkiye’yi kurmak, 2- Yeni Bir Dünyayı kurmaktır. Kim bunları istiyorsa Milli Görüş’te, Saadet Partisi’nde yerini almalıdır. Kim, maneviyatçılık olmadan, sorumluluk ve hesap duygusu taşımadan saadet olmayacağına inanıyorsa, kim, hakkı üstün tutuyor, haklıyı savunuyor ve zulme karşı çıkıyorsa, kim, barışı korumak, savaş ve anarşiden kurtulmak istiyorsa, kim, milletiyle, ülkesiyle ve devletiyle bütünlük içinde varlığını ve bağımsızlığını sürdürmeyi amaçlıyorsa, kim, tarihteki şerefli yerini tekrar almayı hedefliyorsa, kim, her yönden bağımsız ve kalkınmış bir Türkiye arzuluyorsa, kim, gerçek bir hürriyet ve temel insan haklarının kollandığı, kâmil manada din hürriyetine sahip bir ülkenin hasretini çekiyorsa, kim, mutlu bir hayat düşlüyorsa ve her kim, “Önce Türkiye” deyip, milli çıkarlarını şahsi hesaplarının üstünde tutuyorsa işte bunlar bir an evvel Milli Görüş yani Saadet Partisi saflarına katılmalıdır vesselam.