Papazı Verdik, Zilleti Aldık
Bismillahirrahmanirrahim;
Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a (C.C.) hamd ederim. Salât ve selâm, Peygamberimize, âline ve sahabelerine olsun.
Erbakan Hocamızın AK Parti’nin bir numarasına: “Neymiş Avrupa Birliği’ne girecekmiş, Avrupa Birliği dediğin nedir senin? Ne aile kalmış, ne çocuk kalmış, uyuşturucu, içki, her türlü felaket, çökmüş, çürümüş. Sen hangi inancın evladısın? Hangi tarihin çocuğusun? Bırakıp nereye gidiyorsun, deli misin be deli misin?” diye şefkatle haykırdığı günleri unutmak mümkün değildir. İnsan ve toplum; Cenab-ı Hakk’ı hesaba katmadan, emir ve yasaklarını gözetmeden iş görürse, iki yakası bir araya gelmez. Kur’an, sıradan bir kitap değildir. Peygamberimiz de sıradan bir insan değildir. Din ve düzen olarak İslam; bütün insanlığın saadet bulmasının tek çaresidir. İnsanlar ancak, İslam’ın ilan ettiği hak ve adalet ölçülerine dayanan “yeni bir saadet dünyasında” huzur ve barış ortamında yaşayabilirler. İslam haktır, İslam’ın dışında ne varsa hepsi batıldır. Müslümanlar olarak şu gerçeği iyi kavramak zorundayız. Avrupa Birliği ülkeleri, ABD ve İsrail, Çin, Rusya ve Hindistan, bütün bunlar; Kur’an’a, sünnete ve İslam’a düşmanlıkta ittifak etmişlerdir. Müslüman bir toplum, Kur’an’a, Peygambere ve İslam’a düşmanlığı tescilli topluluklar ile ilişkilerinde bu düşmanlığı gözetmek ve buna göre bir tavır belirlemek durumundadırlar. Özellikle ABD ve AB ülkeleri kurmayı hedefledikleri “Büyük İsrail” için en büyük tehdit olarak, İslam’ı ve Müslümanları görmektedirler. Bu düşmanlığı Cenab-ı Hak bildirmiş: MAİDE 82: “İnsanlar içerisinde iman edenlere (şuurlu müminlere) düşmanlık bakımından en şiddetli olarak Yahudiler (ırkçı emperyalistler) ile şirk koşanları (Siyonist Hıristiyan haçlıları) bulacaksın…” Bu bilinmesine rağmen, ABD ve AB ile “stratejik ortak” olacak kadar ileri gitmek İslam’ca bir tercih olamaz. Son yaşanan “papaz” meselesi neyin nesidir? Niçin serbest bırakılmıştır, bilen var mıdır? Allah’a, Peygambere, İslam’a düşman topluluklar ile işbirliği halinde olanlar, bu düşmanlığa yardım ve yataklık yaptıklarının farkında olmalıdırlar.
ABD’DEN DOST, AB’DEN POST OLMAZ
Biz İslam ümmetinin evlatlarıyız. Biliriz ki, Cenab-ı Allah bu kâinatı hak ve batılın mücadelesi üzerine yaratmıştır. Niçin böyle yaratmış? Çünkü kemal sıfatıyla muttasıftır. Bizim düşündüğümüzden daha mükemmel bir kâinat yaratmıştır. Rabbimiz, bizim iyilik yapmamızı ister. Öyleyse niçin bizim kötülük yapmamıza müsaade ediyor? Denilebilir. Çünkü bizi imtihan ediyor. Bizi eşrefi mahlûkat olarak yaratmış. Bize doğruyla yanlışı, iyiyle kötüyü, güzelle çirkini, zulümle adaleti ayırma kabiliyeti vermiş. Ayrıca bize “cüzi irade” vererek meleklerden de üstün kılmış, bize İslam’ı da bildirmiş, batılı da bildirmiş. “Hayır” yolunu da göstermiş, “şer” yolunu da göstermiş. Hak ile batılı birbirinden ayırdıktan sonra seni serbest bırakıyorum demiş. İstersen bütün insanların saadeti için hakka hizmet edersin, istersen insanlara zulüm yapmak için yanlışa hizmet edersin. Kendi iradenle hakka hizmet edecek olursan, o takdirde sevap kazanır, şeref ve izzet sahibi olursun. Batıla hizmet edersen rezil olup zillete düşersin. Peki, biz ne yapıyoruz? Bize Cenab-ı Allah; BAKARA 120: “Dinlerine (birlik ve düzenlerine) uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah’ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların hevalarına (birlik ve düzenlerine) uyacak olursan, andolsun ki, Allah’tan sana ne bir veli ne de bir yardımcı vardır” dediği halde, biz ABD’yi “stratejik ortak” ediniyor AB’yi de “makbul medeniyet” sayıp içine girmeye çalışıyoruz. ABD’den dost, AB’den post olmaz. Kendimizi kandırmayalım, adamlar papazlarını söke, söke aldılar. İşin özeti budur.
DOĞRU TEŞHİS
Kur’an ahlakı yerine batı ahlakını ikame ettik, çürüdük. Üretimin yerine faizi, israfı, tüketimi ve rantı koyduk tükendik. Maneviyatçı eğitim yerine materyalist eğitimi koyduk, neslimizi mahvettik. Hakkın hukuku yerine batılın hukukunu ikame ettik, adaleti yok ettik. Adil Düzen yerine “faizci kapitalist düzeni” yürüttük, borçlandık ve dolar kölesi olduk. Uluslararası ilişkilerde, “şahsiyetli dış politika” yerine “işbirlikçi dış politikayı” benimsedik, izzet ve itibarımızı yitirdik. Biz bunları yapmakla aslında Cenabı Allah ile harp ettik ve belamızı bulduk ve bulmaya devam ediyoruz. İslam, bizim Milli Görüş’ümüzdür. Ondan koptuk, rezil ve perişan olduk. Yeniden tarihteki şerefli yerimizi almak istiyorsak Milli Görüş’e dönmek zorundayız. Bunun için de Saadet Partisinin sesine kulak vermek gerekir. Bu ülkede Milli Görüş zihniyet, Saadet Partisi de kadro olarak iktidar olmadan hiçbir şey düzelmez.
ASLIMIZA DÖNMEK
Milli Görüş; milletimizin inancı, tarihi, kimliği ve kendisidir. İstiklal harbini yapan görüştür. Bu görüş ne solcudur, ne sağcı, ne liberal ne de muhafazakâr demokrattır. Bizim bilinen bütün tarihi şahsiyetlerimiz Milli Görüşçüydü. Biz, Avrupa’yı taklit etmeye başladığımız günden beri, Milli Görüş’ten koptuk. Tekrar aslımız olan Milli Görüş’e dönmeden “lider ülke” olamayız. “Uydu ülke” olmak, Türkiye’ye yakışmıyor. Milli Görüş-Saadet Partisi milleti temsil ediyor. Milli Görüş varsa millet var, yoksa yok oluyor. Milli Görüş; milletin kuruluş ağacının tohumudur. Uygulamadaki gayri milli tahribatı engellemektedir. Milli Görüş; Türkiye’yi aslına, kendi öz benliğine çekiyor. Milli Görüşün hedefi “Yaşanabilir Bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni Bir Dünya” kurmaktır. İktidara geldiğinde “kendi gücümüzle kalkınma” modelini uygulayacaktır. Ayarı bozulmuş ekonomiyi onaracak, halkın refah düzeyinin arttırılması için üretime destek verecek, adil paylaşım sağlanacaktır. Sosyal ve ekonomik hayat, insan merkeze alınarak yeniden yapılandırılacaktır. Milli Görüş; çığır açan, bozuk yolları kapatıp yeni istikamette farklı yollar açan görüştür. Ezilen, sömürülen insanlık için Milli Görüş mecburi istikamettir. Selam hidayete tabi olanlara…