Meşrulaştırmanın Gerekçesi IŞİD
Türkiye’de daha çok Kobani diye ünlenen ama Aynularab (Arabın gözü değil Arap çeşmesi anlamında) adıyla da tanınan ve stratejik yönü epey konuşulan şehrin IŞİD hâkimiyetine geçeceği söylentileriyle yapılan çağrılarla sokaklara çıkanların açtığı yaralar henüz kapanmadı. O zaman camilerin basılması, sakallı olmalarından veya eşlerinin başörtülü olmasından dolayı insanların vahşice öldürülmesi, kafalarının ezilmesi için Kobani’nin IŞİD tehdidi altında olması yeterli gerekçe sayılabilmişti. Olayların ardından twitterde yayınlanan bir mesajda Kobani bahanesiyle Türkiye’nin her tarafını savaş alanına çevirmeye kalkışanların tahrip ettiği ve yağmaladığı iş yeri sayısının Kobani’deki tüm iş yeri sayısından fazla olduğuna dikkat çekiliyordu. Kısacası IŞİD üzerinden siyaset belirlemeye kalkışanlara göre böyle bir vahşetin meşrulaştırılması için onun tehdidinden söz edilmesi bile yeterince gerekçe sayılabiliyordu.
Bugün de normalde Türkiye için tehdit oluşturan bir silahlı terör örgütünün yeni ve modern silahlarla donatılması, militanlarına havadan lüks menü paketleri atılması için güya IŞİD’e karşı savaşıyor olmaları gerekçe oluşturabiliyor. Oysa işin gerçeğinde olaya terör ve şiddet açısından bakarsanız IŞİD ne konumdaysa, PYD ve onun silahlı kanadı YPG de aynı konumdadır. Vahşet sergilemede, ikincilerin IŞİD’den çok daha ileri gidebildiklerini onlarla aynı anlayışta olduklarını ortaya koyan ve onlara sahip çıkmak için ortalığı harabeye çevirmeye çalışan vandalların sergiledikleri tavırdan gördük. Dolayısıyla onların eline verilecek silahların bir kısmı bugün bir taktik savaşında IŞİD karşısında kullanılıyormuş gibi görünse de büyük bir kısmı ellerinde kalacak. Zaten küresel emperyalizmin ve onun güdümündeki yerli işbirlikçilerin amacı da IŞİD üzerinden ileriye dönük hesapların jandarmalarını hazırlamak, onlara verilecek görevlerde kullanacakları silahı, aracı, teçhizatı teslim etmenin köprülerini kurmaktır.
Tabii bu köprüleri kurabilmek için de silahlandırdığı ve bölgeyle ilgili hesaplarında kendilerine çetelik veya jandarmalık görevi vereceği oluşumları meşru güç olarak göstermeye ihtiyacı var. IŞİD ile savaşıyor görünmeleri de bu konuda her şeye yetiyor. Terör ve şiddet çizgilerini terk etmediklerinin biliniyor olması, Türkiye’de düzenledikleri eylemlerde masum vatandaşların kafalarını ezmeleri, Kobani’de kimin ne için savaştığından bile haberi olmayan insanların mağazalarını yağmalamaları onlar için bir şeyi değiştirmiyor. Bütün bunları gören ABD yine de çok rahat bir şekilde “PYD, Türkiye için terör örgütü olabilir ama bizim için terör örgütü değildir” diyebiliyor.
ABD’nin terörden ne anladığını ve bu kavramı ne amaç için değerlendirdiğini artık bütün dünya biliyor. Terör ABD’nin kendi siyaseti. Küresel saltanatını sürdürebilmek için ondan sınırsızca ve hiçbir hesap vermeden yararlanır. Ama yeri geldiğinde de kendisinin sergilediği teröre başkaldıranları, karşı çıkanları, itiraz edenleri “terörist” yaftasıyla yaftalar.
Fakat Kobani olayıyla birlikte önemli bir gerçek açığa çıkmış oldu. ABD, PYD ve onun motor gücünü oluşturan PKK’ye aslında sahip çıktığını, destek verdiğini açığa çıkarmış oldu. Tabii örgüt mensupları da dün ideolojik kimliklerine görünüşte ABD emperyalizmine karşı olmayı yazıyormuş gibi görünüyor idilerse de bugün ellerine silah, ağızlarına spagettiden lazanyaya kadar özel ziyafetlerinde bile nadiren görebildikleri türden yemekler verince onun kendilerine sahip çıkmasını şeref saydılar. Amerikan emperyalizminin yemeğini yiyip silahını kuşanmayı büyük şeref addetmeyi haklı göstermeye de IŞİD’le savaşıyor görünmek yeterli gerekçe oluşturdu. Yani IŞİD bahanesi onların da işlerini kolaylaştırdı, dün kesinlikle reddettikleri işi bugün onurla yapmayı savunmanın dayanağını bulmalarını sağladı.
Ama bu durum hayra alamet değildir. ABD o silahları IŞİD bahanesiyle veriyor görünse de onun karşısındaki savaşa yetecekten çok daha fazlasını veriyor. Ayrıca IŞİD aslında şimdilik bir balon. Dikkatlerin onun üzerine yoğunlaşması ve gerekçenin inandırıcı olması için şişiriliyor. Sürdürülen savaşın gidişatını da şartlar değil ileriye dönük hesapların kademeli bir şekilde oturtulması için düşünülen taktikler belirliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.