Tunus Seçimleri
Eylül sonunda uluslararası bir toplantıya iştirak için Tunus’ta idim. O günlerde seçim çalışmaları için bir tv kanalı da açılmıştı. Akşamları bazen bakıyordum ama pek seçim heyecanı yoktu. Tunuslu dostlarımızdan seçim hazırlıkları ve beklentiler hakkındaki kanaat ve tespitlerini öğrenmeye çalıştım. Bilvesile orada görev yapan Türkiyeli basın mensuplarıyla da seçim öncesi durum değerlendirmesi yapma fırsatımız oldu.
Tunus halkı yarın yani 26 Ekim Pazar günü parlamento seçimleri için sandık başına gidiyor. Yaklaşık bir ay sonra yani 23 Kasım tarihinde de cumhurbaşkanlığı için seçim yapılacak. Siyasi aritmetikle ilgili değerlendirmeleri inşallah seçim sonuçlarının ortaya çıkmasından sonra yapma imkânımız olacak. Bugünkü yazımızda ziyaret esnasında aldığımız bilgilerin de ışığında seçim öncesiyle ilgili siyasi atmosfer hakkında genel bir değerlendirme yapmak istiyoruz.
Bilindiği üzere Tunus, Arap dünyasındaki dikta rejimlerine karşı halk hareketlerinin ilk kıvılcımının çakıldığı yer oldu. Fakat devrilmeyen dikta rejimleri özellikle de onların artık büyük ağabeyi sayılan Suudi Arabistan, Tunus’taki halk devriminin geri alınması için de Temerrüt fitnesi adı verilen bir fitne hareketini ateşlemişti. Ama o fitneden istedikleri sonucu elde edemediler.
O yüzden şimdi seçime çok ağırlık veriyorlar. Fakat eski dikta kalıntılarının seçim yoluyla geri gelmeleri tamamen imkânsız görülüyor. Ondan dolayı bir arayüz oluşturuldu. Bu arayüz eski rejimi kesin reddettiğini söylemekle birlikte yeni yönetimi de ülkede istikrarı sağlamaktan aciz ve özünde bir IŞİD tehdidi barındırıyormuş göstermeye, kamuoyunda ve Batılı dostlarında böyle bir kanaat oluşturmaya çalışıyor.
Seçimlerde mevcut siyasi iktidar adına sahnede görülen siyasi parti Raşid el-Gannuşi’nin fikirlerine göre şekillendiği bilinen siyasi hareket durumundaki Nahda Partisi. Bizim burada arayüz olarak nitelendirdiğimiz siyasi oluşumlar sadece bir partiden ibaret değil. Ama içlerinde Nida Partisi özellikle öne çıkıyor. Bu parti kendini dikta rejimine geri dönüşe de şiddetten yana ideolojik akımların sahayı ele geçirmesine izin verecek uygulamalara da kapalı olarak göstermeye çalışıyor.
Bilindiği üzere bugün artık herhangi bir siyasi oluşumun İslami duyarlılık taşıyor olması karşısında karalama kampanyası yapabilmek için IŞİD yeterince ihtiyacı karşılıyor. Zaten bu örgütün böylesine şişirilmesinin ve örgüt elemanlarının da adeta reklam filmi çektirircesine kafa kesme eylemlerinin kısa filmlerini çektirip dağıtmaları da bugün gelinen noktayı anlamamızı sağlıyor.
Tunus’ta da IŞİD’le aynı kategoriye sokulan ve onun adeta bu ülkedeki yapılanması gibi lanse edilen örgüt Ensaru’ş-şeria. Normalde bu örgütün mensuplarının demokrasiyi, seçimi, oy vermeyi ve bir siyasi partiye mensup olmayı küfür saymasına rağmen siyasi bir parti sıfatıyla çalışma yapan, halkın özgür iradesinin yönetime yansımasının en tutarlı yolunun seçim olduğunu savunan ve bugün de seçimlere giderek halktan oy isteyen Nahda Partisi, Ensaru’ş-şeria’ya destek vermekle, onunla perde arkasında işbirliği yapmakla, camilerde önlerini açmakla ve benzer ithamlarla karalanmaya çalışılıyor.
Bütün bu söylenenlerin doğruları yansıtmadığı söz konusu hareketi tanıyan herkes tarafından biliniyor. Ama yürütülen karalama kampanyasının asıl amacı IŞİD’e sıcak bakan bir örgütün Tunus’un geleceği açısından tehlike oluşturacağı, bu tehlike karşısında da Nahda Partisi’nin kuracağı siyasi iktidarın zayıf kalacağı, aynı zamanda bu yapılan suçlamaların uluslararası güçler tarafından da değerlendirileceği ve Nahda iktidarını bu cihetten sıkıştıracakları böylece ülkenin siyasi istikrar kazanmasının, ekonomik yönden büyümesinin sürekli önünü kesecekleri kanaatini toplumda yaygınlaştırmak. Böylece bu partiye olan meylin azalmasını ve arayüz olarak kabul ettirilen siyasi hareketlere yönelmesini sağlamak.
Bununla birlikte Nahda Partisi’nin, çizgisinde sabit ve bilinçli tercih yapan basite alınamayacak bir tabanının olduğu da biliniyor. Toplumsal yönlendirme taktikleri bu kesimi etkilemeyeceği için suyun akışına göre yön belirleyenlerin oranının artırılması için yoğun bir şekilde duyarsızlaştırma faaliyetlerinin yürütülmesi de dikkat çekiciydi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.