Kim kazandı?
Hafta içinde Beşiktaş’ın kazanması halinde yarışın devam edebileceğini, ama Fenerbahçe kazandığında, tıpkı geçen sezonun 8. haftasında dediğim gibi ligin bitebileceğini yazıp, söylemiştim. Tekrar edeyim; Fenerbahçe’nin Rizespor’u kolayca yenebileceğini belirttikten sonra bir sonraki hafta Bursaspor’u da deplasmanda yenmesi halinde lig 10. haftada biter...
Gelelim maça... Beşiktaş, karşısında düne kadar bulduğu takımlardan birinin olduğunu sanarak oynamaya başladı. Buna karşılık Fenerbahçe, Emenike’yi uzun top kovalayıcısı olarak ileride bırakıp, topluca topun arkasına geçip Beşiktaş’ın en önemli özelliği olan dikine çabuk oyuna fren yaptırdı. İşte bu süreçte Beşiktaşlı futbolcular da kendilerinden çekinildiğini sanıp birçok defa net top çevirmek adına garanti pasla değil, topuk pası, dışla yana bırakmak gibi varyeteyle uğraşınca kalelerinde kendilerine boşu boşuna yoran kontrataklara neden oldular.
Fenerbahçe sanki maçı buna göre planlamıştı. Üstelik bir de Beşiktaş’ın sağında, Fenerbahçe’nin solunda Alper-Necip ikilisi vardı ki aman aman... Bu şu demek idi, derin topta veya koşulu top sürmede Alper, Necip’e bir elli metrede net on beş metre fark koyabilecekti. Bakın ilk gol...
Emenike’nin de atamadığı, ya da kaleci Tolga ile savunmanın son adamının maharete sayesinde kurtulanlar vardı. Yani özetle Beşiktaş’ın son haftalardaki oyun modeli Fenerbahçe’nin eline geçmişti. Dediğim gibi de Beşiktaş, rakibinin yarı alanında sıkışıp kalınca ve artistik pas peşine düşünce olan oldu. Buna bir de bence Olcay’ın haksız yere oyundan atılışı eklenince maç orada bitti zaten... İlk sarı tamamdı ama, rakibin yarı sahasında ve de taç çizgisi üzerindeki o hafif dokunmaya ancak faul çalınır ama kart gösterilmez.
İkinci yarıda on kişilik Beşiktaş yalandan bir kuşatma yaptı. Yerleşmiş Fenerbahçe savunmasını, hele hele Gökhan ve Caner de çıkmıyorsa, Topal da orada sigorta ise pozisyon ancak duran toptan olabilirdi. Öyle de oldu. Bir korner atışında Topal, uzun zamandan beri güreşçilerimizin bizi hasret bıraktığı kündeyi Demba Ba’ya attı... Çizgi hakeminin burnu dibindeki ve de Bülent kardeşimizin rahatça görebileceği tenhada meydana gelen bu hareket sonucu faulü alan ne yazık ki Beşiktaş santrforu oldu. Peki, bu penaltı verilse ki ardandan kırmızı kart da gerekirdi, Fenerbahçe maçı kaybedebilir miydi? Hiç sanmıyorum.
Biliç’e da dokunmadan geçmek mümkün değil... Maça İsmail sağ kenarda ki, birçok defa oynatıldı, başlanılabilinir miydi? Hayır, Atiba sağ kenarda başladı ikinci yarıya... Bu da orta alanın düşmesi demekti. Çünkü Sosa ne zamandır yoktu. Buna rağmen Fenerbahçe temkinli oynamayı yeğleyip, ilk yarıdaki oyun taktiğini bırakmak niyetinde görünmedi. Zaten ikinci gol ve Emenike’nin kaçırdığı pozisyon da bu anlayış sonrası geldi. Yani İsmail Kartal bu defa doğruyu, Biliç ise yanlışı yapmıştı. Beşiktaş’ın hocası ilk yarıdaki rakibine bakıp çabucak oyun anlayışını değiştirebilirdi. Ama ben bu defa Fenerbahçe’nin 2-1 geriye düşse bile sahada aynı kalabileceğini gördüm.
Maçın hakemi mi? Kendisi devletin önemli kademelerinden birinde görevlidir. İngilizceyi çok iyi bilir. Burnu dibinde, yani yirmi santim yanındaki futbolcu, Gökhan Töre’nin kırk metreden anlaşılan küfrünü ediyorsa ve oyunda kalıyorsa, o hakem özür dilemelidir. Hadi bakalım çıkın işin içinden... Ya dördüncü hakem? Ya diğer yardımcılar? Bir futbolcunun elleri bir diğerinin boğazını sıkıyor.
Neredesiniz?
Eskilerin deyimi ile velhasıl bu iş bitmiştir. Şimdiden şampiyonu da ilan ediyorum; pardon 10. hafta sonunda inşallah!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.